Ali Bayram arkadaşımız
ABDULLAH AYMAZ | Samanyoluhaber
Mısır’da vefat eden muhterem arkadaşımız Dr. Ali Bayram Beyin Türkiye içinde ve yurt dışında çok büyük hizmetleri olmuştur. Geçen gün Zaman temsilcisi olarak onun açlık ve kıtlıkla boğuşan Nahçıvan halkı için organize ettiği 50 arabalık yiyecek dolu yardım malzemesinin dostluk köprüsünden ulaştırma sahneleri ve Ali Bayram’ın bütün olanları anlatmaları MC televizyonda yayınlanıyordu.
Ali Bayram Bey daha sonra eğitim hizmetleri için Kazakistan’a gidiyor. Fakat ondan önce Kazakistan’a gidip okul açan arkadaşlar, alelacele verilen her yere bir okul açmışlar. Ali Bayram bu durumu görünce üzülüyor ve "Bu binalar bizi temsil etmiyor." diyor.
O zaman Kazakistan’ın Başşehri olan Almatı’da bulunduğu için Milli Eğitim Bakanlığına gidip durumu izah etmek istiyor. Ama bir türlü Bakanla görüşemiyorlar. Ama o yılmadan her zaman Bakanlık binasına gidiyor. Artık oradaki görevliler de bıkıyor ve “Yeter artık görüşmek mümkün değil… Git evine otur.” diyorlar.
O da büyük bir üzüntü içinde boynunu büküp kaldığı yere geliyor. Bana bizzat anlattığına göre: “Ağlayarak eşyalarımı toplamaya başladım. ‘Ben beceriksiz biriyim. Hiçbir şey yapamadım. Ben döneyim de, benim yerime becerikli birisini göndersinler. Gelsin bütün problemleri çözsün!” diyorum. Çantalarımı hazırlayıp elime alıp kapıya doğru yöneldiğim anda birden karşımda bir Kazakistan haritası, sarıklı, sakallı, nuranî mübarek bir zât peyda olup bana ‘Hem çok büyük ve yüce şeylere talip oluyorsunuz hem de ufak, tefek sıkıntılara tahammül etmiyorsunuz!’ dedi.
Ben hayretler içinde ‘Siz de kimsiniz?!.’ dedim. Ama yavaş yavaş bu görüntü küçüle küçüle kaybolup gitti. Ama ben bunu bir müjde sayıp kendime geldim. Büyük bir moral ile elimdeki herşeyi bırakıp hemen Milli Eğitim Bakanlığına koştum… Yaklaşınca, bir baktım ki, görevliler bana doğru geliyorlar. Karşılaşınca “Nerdesin be kardeşim! Saatlardır sana ulaşmaya çalışıyoruz. Bakan Bey, hemen sizinle görüşmek istiyor! Buna haksızlık ettik galiba. Bulup getirin de görüşelim,’ diyor, dediler.
Beni apar-topar Bakan Beyin karşısına çıkardılar. Ona bizim okullarımızdan, başarılarından v e binalarımızdan bahsettim. Sonra burada okul diye içerisine girdiğimiz binaların bizi hiç temsil etmediğini söyledim. Kendisinden bu hususa bir çözüm bulmasını istirham ettim. ‘Tamam’ dedi. Sonra Sovyetler döneminden kalma büyük ve geniş binaları gösterdiler. Türkiye’den getirdiğimiz güzel ve modern malzemelerle oraları donattıktan sonra, okullarımızı oralara taşıdık.” dedi.
1998’den itibaren kendisiyle beraber Avrupa ülkelerine ziyaretlerimiz oldu. Bilhassa Fransa ve özellikle İngiltere’ye… Oradaki arkadaşlarımızla beraber, önemli kişilerin ziyaretlerine gittik. Bilhassa o günlerde Londra’da doktora çalışmaları yapan Muhammed Çetin Beyin gayretleriyle gazetecilerden, İslamî hizmetlerden ve siyasilerden bazılarıyla görüştük: Yusuf İslam, Lord Ahmed, Prof. Dr. Neal Robinson… Bunları beraber Türkiye’ye davet ettik.
Hatta Samanyolu televizyonunda bunlarla programlar yapıldı.
Lord Nazir Ahmed, aslen Bengladeş’li. İngiltere’ye gelmişler. 17 yaşında İngiltere’de İşçi Partisine girmiş. 1998 yılında Hükümetin teklifi ile bir Müslüman olarak Lordlar Kamarasına girmiş. Kendisinin bize anlattığına göre, Lord olması için herkesin İncil’e el basıp yemin etmesi gerekirken, o cebine bir Kur’an-ı Kerim koyup gitmiş. İncil getirilmeden önce Kur’an-ı Kerim üzerine yemin etmiş.
Bunun üzerine onun getirdiği Kur’an, müzeye konulmuş. Ondan sonra Lord olan Müslümanlar hep bu Kur’an üzerine el basmışlar. Bizi Lordlar kamarasında gezdirdi. Kendisine namaz kılmak için tahsis edilen ofisi de gösterdi. Hatta bize Kur’an’dan bir aşir okudu.
Sonra 2000 senesinde bize tahsis edilmesine vesile olduğu Lordlar Kamarasındaki bir salonda, Orta Asya ve Balkanlardaki okullarımızdan gelen başarılı öğrenciler, öğretmen ve idarecilerle birlikte bir program yapıldı. Bu programa o zamanki Milli Eğitim Bakanı, Sağlık Bakanı ve bazı milletvekilleri katıldı. Lordlar Kamarasındaki bu program tamamen kameralarla keydedildi.
Ali Bayram Bey, o zaman öğrencilerle beraber o zaman Kazakistan’ın YÖK Başkanı olan daha sonra da Milli Eğitim Bakanı olacak Şamsa Hanımefendiyi de bu programa davet etmişti o da iştirak etmişti… Öğrencilere ve idarecilere ödüller de verilmişti.
Dönüşlerinde bu öğrenciler ve beraberlerindekiler, ülkelerin ileri gelenleri tarafından hava alanlarında karşılanmış, Cumhurbaşkanları tarafından huzurlara kabul edilmiş ve Lordlar Kamarasındaki program görüntüleri günlerce ülkelerinin Televizyon Kanallarında halklarına gösterilmişti. Bu hizmetlerde en büyük gayret ve pay Ali Bayram ve Muhammed Çetin arkadaşlarımıza aittir…
Daha sonra Güney Afrika ülkelerinde de eğitim ve diyalog faaliyetlerinde bulunan Dr. Ali Bayram Bey, Türkiye’de de çok önemli ilmî mahfillerde değer bulan hakemli dergi çalışmalarında da faaliyet göstermiştir…
Ben sadece aklımda kalan bazı hizmetlerinden bahsettiğim bu değerli vatan evladı maalesef, birçokları gibi kendi ülkemizde zulme ve gadre tâbi tutulmuş ve kendisini kurtarabilmek için Meriç üzerinden Yunanistan’a, oradan Mısır’a gitmek zorunda kalmıştır. Bunca travmadan sonra, bir felç geçirmiş ve gurbet ellerde Hakkın Rahmetine kavuşmuştur.
Cenab-ı Erhamürrâhiminin kendisine en güzel muamelelerde bulunup Cennetine almasını niyaz eder, en başta Büyüğümüze en yakın akraba ve taallukatına, can dostları arkadaş ve kardeşlerine başsağlığı dilerim…
Hepimizin başı sağ olsun…