ABDULLAH AYMAZ - SAMANYOLUHABER.COM
Murat Bey, başından geçen ibretli bir olayı şöyle anlatıyor:
Onaltı daireli bir apartmanda, on yılı aşkın bir süredir komşularımızla beraber yaşamaktayız.2014 yılında şehirimizde yapılan Kültür Olimpiyatlarına komşularımızı davet ettik, fakat pek ilgi göstermediler. Her yılbaşı öncesi biz bütün aile fertleri olarak onlar için, özenle, isimlerine özel kartlar hazırlıyor, onların posta kutularınına atıyorduk. Komşularımızın büyük bir çoğunluğu ise bizim bu davranışlarımıza ilgi göstermediklerini düşünüyorduk, bir kaç hafta önce apartmanın en üst katında yalnız başına yaşayan, bizim kendisine dede diye hitap ettiğimiz, yaşlı beyefendinin hastaneye kadırılmasına kadar.
Evimizde misafirlerimizle kahvaltı yaptığımız bir salı sabahı , sağlık görevlileri dedeyi merdivenlerden aşağı indirirken , kendisinin bir ihtiyacının olup olmadığını sorduk, kendisini hastanede ziyarete geleceğimizi söyledik ve arkadaşlarla dede için dua ettik.
Bir kaç gün sonra ailecek hastaneye dedeyi ziyarete gittik.Yedi ve oniki yaşlarındaki kızlarımızla beraber ziyaretine geldiğimizi görünce çok mutlu oldu. Muhabbet ettik, ihtiyaçlarını sorduk. Evinden elbiselerini getirmemizi rica etti. Bu davranışımızın altında kalmamak için, evinde bulunan bazı küçük eşyaları kızlarımıza hediye etmek istediğini söyledi. Kendisine her zaman yardımcı olabileceğimizi, ihtiyaçlarını karşılayabileceğimizi, fakat bunların karşılığında kendisinden hiçbir hediye kabul edemeyeceğimizi bildirip, eşyalarını getirmek üzere evine gittik.
Her yıl, özenle hazırlayıp posta kutularına attığımız yılbaşı kartları karşıladı bizi dedenin evinin her köşesinde. Yani onları çöpe atmayıp özenle saklamış…
Elbiseleri hazırlayıp hastaneye götürdük. Tekrar ziyaretine geleceğimizi söyleyip , hemşireye telefon numaralarımızı bırakıp hastaneden ayrıldık.
Ertesi gün hemşireler bizi aradılar ve dedenin bizimle görüşmek istediğini ilettiler.
Yanına gittiğimizde dede, kendisinin bir kaç gün içersinde yaşlılar evine götürülmesi gerektiğini, orada yerinin ayrılmasına rağmen , bugün hemşirelerin kendisine , yaşlılar evinin dolu olduğunu ilettiklerini anlattı. Kensine ayrılan yerin dolu olamayacağını, akciğer kanseri hastalığının aşırı derecede artmasından dolayı kendisini yaşlılar evine götürmediklerini düşündüğünü söyledi.
Hemşirelerle konuştuğumuzda, hemşireler dedenin düşündüklerinin doğru olduğunu bize bildirdiler.
Dedenin hastalığının artığını öğrenen eşim yaşlı gözlerle dedeye, “Biz seni çok seviyoruz, sende bizi çok seviyorsun, bu sevgi böyle bitmemeli” deyince, dede bunun nasıl olacağını sormuş. Bizimkisi de çok kolay, sen “Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Resulullah” diyeceksin olacak demiş. Dede de, “Ben de çoktandır düşünüyordum zaten” deyince bizimkisi bir kağıda yazmış, dede de okumuş.
Dedenin bizi hastaneye çağırmasının sebebinin, bizimle bazı konuları paylaşmak istemesi olduğunu öğrendik.
Kendisini davet ettiğimiz 2014 yılı Kültür Olimpiyatlarının yapıldığı salona gittiğini, genç bir beyefendinin kendisini protokol kapısında karşıladığını, oturacağı sandalyeye kadar kendisine eşlik ettiğini ve kendisinin programı sonuna kadar izlediğini anlattı. Programdan etkilendiğini ve sonraki günlerde Gülen hareketini araştırdığını söyledi ve “Ben de bir Gülenistim” diye ekledi.
Bugüne kadar çevresindeki sevdiği insanların davranışlarından hayal kırıklığına uğradığı için, bize mesafeli davrandığını ve bugüne kadar bize bunları anlatmadığını söyledi. Şaşkın bakışlarımızla, acaba bizi mutlu etmek için mi bunları söylüyor diye düşünürken, kendisine bir noter çağırmamızı rica etti.
Ertesi gün hastaneye gelen noter beyefendiyle dede uzunca konuştuktan sonra , bizi yanlarına çağırdılar. Noter beyefendi bize dedenin isteklerini şu şekilde sıraladı :
“Bu yaşlı beyefendi İslamî usullere göre defnedilmek istiyor.
“Defin işlemlerini sizin organize etmenizi,
“Evindeki eşyaların sizin aracılığınızla ihtiyaç sahiplerine (Türkiye den gelen muhacirlere ) verilmesini,
“Gülen Hareketi gönüllülerinin kurduğu koleje kendi banka hesabından bir miktar maddi yardım yapılmasını,
“Hastalığının ilerleyen dönemlerinde bitkisel hayata girerse, kendisi ile alakalı konularda karar verme yetkisinin sadece sizde olmasını istiyor, şeklinde bize bildirdi.
Dedemizin anlattıklarının sadece bizi mutlu etmek için olmadığını anladık.
Hergün dedemizi ziyarete gidiyorduk. Bizi görünce çok mutlu oluyor. “Biz bir aileyiz, sizler benim kardeşlerimsiniz, bu kızlar da benim torunlarım” diyordu.
Birgün ziyaretine Hocaefendi‘nin eskimeyen arkadaşlarından bir muhacir abiyle beraber gittik. Onu görünce çok mutlu oldu. Ona masasında duran Hocaefendi nin Almanca yazılmış kitabını gösterdi.
Akşam yanına gittiğimizde , ertesi gün başka bir hastaneye nakil olacağını, eşyalarını bizim götürmemizi istediğini söyledi. Eşyalarının hepsini topladık. Masasının üzerinde bulunan Âyetel Kürsi’nin Almanca mealinin yazılı olduğu kağıdı da çantaya koyarken, sadece onun yanında kalmasını, onu sürekli okuduğunu söyledi.
Ertesi gün görüşmek üzere vedalaştık. Bu sabah hastaneden gelen bir telefonla dedemizin ruhunun ufkuna yürüdüğünü öğrendik.
Bu sabah ve birazdan yine arkadaşlarımız bize kahvaltıya gelecekler ve biz kahvaltıdan sonra yine dedemize dua edeceğiz.
Allah seni bağışlasın ve hayırla mükafatlandırsın. Allah sana rahmet etsin.