Korona sonrası yeni dünya düzeni
Kâmil Ergin | Sao Paulo, Brezilya
Fütüristler, eldeki verilere ve genel temayüllere bakarak geleceği yorumlar. Ancak gelecek, öngörülemeyen hadiselerin ortaya çıkışıyla yön değiştirir. Covid-19, bir meta olay olarak dünya tarihine çoktan kaydedildi.
Tarihte yaşanan büyük kırılma ve dönüşümler incelendiğinde en önemli nedenin, bir bütün olarak insanlığın yaşadığı büyük bunalımlar ve krizler olduğu görülecektir. Covid-19 salgını üzerinden bütün dünyanın yaşadığı tam da böyle bir bunalım. Şüphesiz ilerleyen yıllarda bu sürecin insan ve toplum psikolojisi üzerindeki etkileri akademik çalışmalara konu olacaktır.
Tarihe yön veren hadiseler açısından Covid-19’un etki derecesini ölçmek için henüz çok erken. Nitekim, tarihte hiçbir olay tek başına bir sürecin belirleyicisi olmamıştır. Yaşanan önemli olaylar yeni arayışları tetiklemiş, sistemi sorgulatmış ve köklü değişimleri başlatmıştır. Örneğin İstanbul'un fethi, Avrupa'da Rönesans’a kapı aralamış, yeni ticaret yolları arayışıyla Amerika'nın keşfini netice vermiştir.
Dünya, ilk kez bir salgın dönemi geçirmiyor. Ancak insanlık tarihinin küresel ölçekte böyle bir etkiye en son ne zaman maruz kaldığını kıyas yapmak zor.
Aşı alternatiflerinin piyasaya sürülmesiyle birlikte önümüzdeki birkaç ayda hayatın normale döneceğine dair beklentiler arttı. Ancak, pandemiye bağlı olarak dünyada yaşanan hadiseler, Covid-19 sonrası hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının ve yaşamın tüm boyutlarıyla etkileneceğinin habercisi.
Amerika'nın Çin'i suçlayarak ticari savaşı körüklemesi, Rusya'nın aşı üzerinden soğuk savaş dönemini çağrıştıran propagandalar yapması, ülkelerin korsanlık yaparak başkalarına ait tıbbi malzemelere el koymaları, vatandaşına çılgınca para dağıtanlar karşısında IBAN numarası gönderenler, insanlığın tamamını ilgilendiren böyle bir konuda küresel mekanizmaların iflası ve herkesin kendi derdine düşmesi tam bir mahşer provası yaşattı.
İşyerleri, okullar, ibadethaneler, sınırlar ve Kâbe kapatıldı. Otokrat, demokrat ve popülist rejimlerin insan hayatına nasıl farklı tarzlarda yaklaştıklarını gördük. Salgınla mücadele kapsamında geliştirilen onca strateji, akıtılan para, akıl ve gücün çaresiz kaldığına şahit olduk. Ölümü ensemizde hissettik, nefes alamadık.
Küresel çapta müthiş bir sosyal deney yaşıyoruz. Dünya büyük bir risk alanı haline geldi. Korona, insanlar ve toplumlar arasında ayrım gözetmeksizin demokratik bir şekilde vazifesini yerine getirdi, getirmeye devam ediyor. Belki de ilk kez tüm insanlar topluca ölümün her an kapısını çalabileceğini hissetti. Gönüllü veya zorunlu eve kapanmalar fayda etmedi. İnsanlar, başta korku tüneline girip saklanırken sürecin en çetin kısmında korkusuz hale geldi. İstatistikler, pandemi döneminde boşanma ve intihara meylin arttığını gösteriyor. Sınırlar kapanıyor, teknolojiler şaha kalkıyor, iş yapma biçimleri ve ticaret evrim geçiriyor. Ülkeler, iktidarlar, ekonomiler, sistemler büyük sınavlar veriyor.
Kara veba veya İspanyol gribi gibi önceki salgınlar dünya için büyük sonuçlar doğurdu. Bu korona virüs pandemisinin de kişisel ayarlamalardan küresel değişimlere kadar olumlu ve olumsuz yönde sayısız değişikliğe sebep olacağı öngörülüyor. Üretimlerin yerele kayacağı, dijital paraya geçileceği, küresel iklim değişikliği, salgın ve afet gibi hususlarda iş birliği ve yaptırım gücü yüksek yeni uluslararası mekanizmalar oluşturulacağını öngörenler var. Kişisel yaşamlarda köklü değişimler olabileceği; mesela el tokalaşma sarılma gibi alışkanlıkların terkedileceği, sosyal mesafe kavramının kalıcı olabileceği, maske-jel-eldiven kitinin hayatımızın bir parçası olacağını söyleyenler var. Zoom toplantılarının işe yaradığının keşfedilmesiyle birlikte iş hayatında plaza ve ofis kavramının anlamını yitireceği, online eğitimin revaçta olacağı, uluslararası iş seyahatlerinin minimize olacağı fikrini benimseyenler var. Milliyetçi, ırkçı ve otoriter rejimlerin güçleneceğini, sınırlara çekilen tel örgülerin artacağını ve daha kapalı bir sisteme evirileceğimizi düşünenler var. Bu sürecin ekonomik büyüme, kamu borcu, istihdam ve insan refahı üzerinde çok ciddi uzun vadeli sonuçları olacağını ve daha önce hiç görülmemiş büyüklükte küresel bir mali krizin eşiğinde olduğumuzu haykıranlar da var.
Yeni dönemde nelerin değişeceğini hep birlikte göreceğiz. Kuşkusuz, eğitimden sağlığa, siyasetten spora, ulaşımdan beslenmeye alışkanlıkların yeniden şekillendiğine şahit olacağız. Zira sürecin etkisine maruz kalan herkes, plan ve programını COVID-19 ve sonrasına göre güncelliyor. Mesela dünya elitleri daha köklü bir değişim için start düğmesine çoktan bastılar. Pandeminin dünya gündemine düştüğü 2020 ocak ayında Davos zirvesinde bir araya gelen "patronlar kulübü", COVID-19'un küresel sistemin yeniden kurgulanması için müthiş bir fırsat olduğu öngörüsünde bulundular. "Great Reset" (Büyük Sıfırlama) adını verdikleri bu değişim projesi, güçlü ve merkezi bir küresel teknokrasinin yaratılması ile yeni dünya düzenine geçişi hedefliyor. Paranın efendileri tarafından himaye edilen bu inisiyatif iyimser şekilde pazarda eşitlik, yatırımda sürdürülebilirlik, kamu yararına dijitalleşme gibi konulara odaklansa da tüm bu söylemler kapitalizmin kendi paydaşları adına yeniden yorumlanması üzerine kurulu. Yani, dünyada yaşanan problemlerin kökenine inip iş birliğiyle çözüm üretmekten ziyade var olan kaynakları ve teknolojiyi daha etkili kullanarak sermaye ile devletlerin senkronize çalışmasını hedefliyor. Dolayısıyla problemlerin bireye bakan yönü es geçiliyor ve böylece toplumları sancılı bir geçiş süreci bekliyor. Bu yeni dönem, gelenekle yeniliğin, doğa ile insanın, sermaye ile devletlerin, teknoloji ile sınırların, yapay zekayla aklın, egoizm ile inancın, fabrikasyon toplumla özgün bireyin savaşı olacak.
Bu savaştan birileri galip, birileri mağlup ayrılacak. Büyükler daha da büyürken faturayı başkaları ödeyecek. Kartlar yeniden dağıtılacak ve herkes payına düşeni alacak. Yıkılan değerler ve tabuların yerine yenileri dikilene kadar huzursuzluk artacak ve dünya daha az stabil hale gelecek.
İçinde yaşadığımız zaman dilimini öncekilerden farklı kılan, büyük imkânlarla birlikte büyük risklerin de varlık gösterdiği bir ruha sahip olması. "Kolera Günlerinde Aşk" gibi romantik bir başlıkla anlatılan o eski salgınlar, içinde bulunduğumuz aşırılıklar çağında insan ruhunu büyük bunalımlara ve buhranlara sürükleyebilir.
Çığlık sesleri ve karanlığın daha koyu bir şekilde sahne alacağı yeni dönemde dünya, kulaklara sükûnet fısıldayan bir sese ve karanlığa galebe çalacak bir mum ışığına ihtiyaç duyacak.