ARİF ASALIOĞLU
Türkiye’de bu hafta sonu yapılacak seçimler Rusya için çok önemli bir konu. Bilindiği üzere, Kremlin yönetimi, Erdoğan’ın kazanmasını ve AKP kurmaylarıyla çalışmaya devam ettirmek istiyor. Fakat Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumda Moskova’nın tutumu ne olur? Erdoğan’ın keskin hatlarla ötekileştirdiği seçmenler arasında muhtemel bir kaos ihtimaline Rusya müdahil olur mu? Bu yazımızda çok sorulan bu soruların cevaplarını bulmaya çalışacağız.
Rusya ile Türkiye ilişkilerinde enerji, ekonomi, turizm ve savunma sanayi gibi çok alanda mesafe alındı. Nükleer Santral, Mavi Akım, Türk Akımı, petrol ve gaz nakillerinde hedef artırımı, S-400’ler ve diğer ticari ve politik hedefler bunlardan bazıları. İki ülke arasında gelişen stratejik ilişkiler, Türkiye’de Erdoğan’ın yönetimde olduğu döneme dek geliyor.
Fakat sadece Erdoğan’ın siyasi ya da ekonomi becerileri nedeniyle değil. Gelişen küresel faktörler ve iki ülkenin jeopolitik konumları gereği, ticari ve hatta askeri çok alanda ilişkilerde mesafe alındı. Yani global süreçte çıkara dayalı ortak projeler ortaya çıktı. Gün itibariyle Rusya, Erdoğan’ı destekliyor ancak seçimlerde kaybetmesi durumunda yerine gelecek olan muhalefetin lideriyle kısa zamanda çalışmanın grafiğini oturtturmak isteyeceklerdir.
Türkiye’de herhangi bir kaos Rusya’nın çıkarlarına zarar verir
Hatta Kılıçdaroğlu kazanması durumunda Türk-Rus ilişkilerindeki bazı riskler daha az olacaktır. Erdoğan’ın bölgesel siyasi emellerine dini ve Türklüğü kullanması ve bundan Rusya’nın bazı iç bölge şartlarından dolayı rahatsız olması; Vladimir Putin'in yıllardır ısrarla aradığı Suriye ile diyalog kurma ihtimalinin Kılıçdaroğlu ile artması ki Moskova ve Şam için yeni bir sayfa açılmış olması; Ukrayna konusunda Erdoğan’ın ikircikli tutumu, mesela silah ve İHA satması gibi bazı konular açısından Rusya rahatlayacaktır.
Mevcut şartlarda Moskova için istikrarlı bir Türkiye ve devlet kurumlarının sağlıklı çalışıyor olması daha tercih edilir durumda. Herhangi bir kaos Rusya’nın beklentilerine zarar verir. Muhalefet seçimi önde götürürse 15 Mayıs sabahı Rus medyası ve kamuoyu aşamalı şekilde Kemal Kılıçdaroğlu güzellemesine başlar. Lenin döneminden Atatürk ile başlayan CHP işbirliği günümüze kadar ilişkilendirilir. Bundan hiç şüpheniz olmasın.
Pragmatik devlet refleksi olarak bunu anlamak mümkün. Rusya’nın şartları her ay daha da ağırlaşan bir savaşı devam ediyor. Batı’nın zorlayıcı yaptırımlarını Türkiye ile hafifletmeye çalışıyor. Ama seçim sonrası kurumsal bir kaos başlarsa Rusya da bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Yaptırımları şu an bir şekilde işleyen mevcut Türkiye devlet düzeniyle aşıyor. Yeni bir yönetim gelmesi durumunda belki aksaklık olur fakat bir kaç ay sonra Ankara bu konuda yolunu bulur.
Ayrıca yukarıda mevzu edilen ticaret hacmi ve çok yönlü projeler kaos durumunda muhtemelen uzun süreli aksayacaktır. Akkuyu nükleer santrali, Türk Akımı ve Gaz Merkezi gibi projeler Rusya finansıyla devam ettirilen büyük maliyetli bu projeler, bir kaos durumunda akıbeti nasıl olur? Başka bir husus ise Erdoğan’ın kontrolünde bulunan bazı paramiliter güçlerin etkin olacağı bir kaosun getireceği sonuç ne kadar Moskova’nın istediği bir manzara olacaktır? Nihayetinde Türkiye bir Kazakistan değil. NATO üyesi. 2022 yılı ilk günleri Almatı’da patlak veren siyasi kargaşalar Rusya’dan gelen bir barış gücüyle bir nebze dengelendi.
Muhalefet kazanırsa çalışmanın yollarını tezden arayacaklar
Eski Duma milletvekili Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Müdürü Semyon Bagdasarov, Devlet Federal yayın organı Parlamento Gazetesi’ne 3 mayısta verdiği bir demeçte Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda Moskova’nın genel yaklaşımlarına şu ifadelerle tercüman oluyor:
“Evet, Türkiye'de muhalefetle herhangi bir ilişki kurmadık. Aslında 2019'da ilk işaretler ortaya çıkmasına rağmen iletişime geçmedik: üç büyük şehirde, İstanbul, İzmir ve Ankara’da, Cumhuriyet Halk Partisi, yani Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisi kazandı. Bu süre içinde Kemal Kılıçdaroğlu defalarca Rusya ile iletişim kurma niyetinde olduğunu, herhangi bir ön şartının bulunmadığını söyledi. Tamam, Türkiye'nin NATO üyesi olduğunu ve öyle kalacağını da çok kez dile getirdi. Bu duruma devletin laik doğasını savunan ılımlı bir yaklaşım olarak bakmak lazım. Yani Kılıçdaroğlu'nun zaferi durumunda, Rusya-Türkiye ilişkileri Erdoğan'ın döneminde olduğu gibi gelişecektir. Kılıçdaroğlu’nun Rusya konularında bu kadar yüksek sesli açıklamalarda bulunmamasını yadırgamamak gerekiyor.”
Başka bir açıdan ise Erdoğan’ın ‘zor adam’ olduğunu söyleyen Semyon Bagdasarov şu tespitlerde bulunuyor: “Kemal Kılıçdaroğlu yönetime gelirse Rusya’ya ekonomik yaptırımlar başlatacağını da zannetmiyorum. Bu objektif bir gerçek çünkü Türkiye ile Rusya arasında çok büyük ekonomik bağlar var. Türkiye bu konuda bağımsız hareket edebilir. Erdoğan kendi zorlukları olan bir siyasi lider. Türkiye'den Ukrayna’ya silah satan Erdoğan'ın yakınlarıdır. Kılıçdaroğlu kazanırsa Ukrayna'ya askeri destek azalabilir. O kadar ikili görüşmeler olmasına rağmen Suriye'nin kuzeyindeki İdlib'de Erdoğan halen muhalif gruplara silah sağlamaya devam ediyor. Bütün bunlar aslında Erdoğan'ın Rusya için çok zor bir ortak olduğunu gösteriyor.”
Eski Duma Milletvekili Bagdasarov, Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelmesi durumunda Mersin'deki Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşası dışındaki tüm projeleri iyi değerlendirdiğini söyleyerek şunları ifade ediyor: “İktidara gelmesi durumunda nükleer santralle ilgili kararları gözden geçirmek istediğini daha önce dile getirmişti ve şimdi özel bir komisyon kurma niyetinde olduğunu söylüyor. Ama Rusya ile çok yönlü ilişkileri bir bütün olarak destekliyor.”
Sonuç olarak seçimler sonrası Türkiye, NATO'daki rolünü belki yeniden gözden geçirecek. AB'ye katılım müzakerelerini yeniden başlatacak. Ama bunların hiç birisi Rusya için büyük sorunlar oluşturmayacak. Zaten Putin yönetimindeki Rusya ile Türkiye ilişkileri gelişirken, Ankara politikasını bu şekilde inşa etmişti. O makas tekrar eski istikametine dönmüş olacak. Yani Türkiye, paralel ithalat yoluyla Batı ülkelerinden mal ve ekipman tedarik etmeye, Rusya'nın izolasyonunu aşmasına önemli ölçüde yardımcı olmaya devam eder. Hatta buradaki işleyiş daha kurumsal yapılmaya dönüşür. Kazakistan ile Rusya arasında olduğu gibi. Batılı ortaklarla işbirliği artarken, Rusya ile ilişkilerini kesmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Yeni yönetim hem Batılı partnerlerle hem de Rusya ile çalışmak zorunda kalacak.