FİKRET KAPLAN- SAMANYOLUHABER.COM
Bir Kurban Bayramı’yla daha zirveleşecek manevi günlere giriyoruz… Kimimiz gurbet diyarlarda…kimimiz mağduriyetler sarmalında…
Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesellem):
“Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur.” dediği o günler…
Yüce Allah’ın, Kur’an-ı Kerim’de Fecr Sûresi’nin başında, “On geceye yemin olsun ki...” dediği Rahmet geceleri…
Yine bir hadis-i şeriflerinde Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesellem):
"Arefe günü tutulan oruç, bundan önce ve sonraki bir yılın günahlarını örter." (Müslim, Sıyâm 196,197) buyurduğu ve:
“Allah, hiçbir günde, Arefe günündeki kadar kullarını ateşten azad etmez. Allah (mahlûkata rahmetiyle) yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve “Bunlar ne istiyorlar?” der.” (Müslim, Hacc 436) dediği bereketli bir zaman…
Yüce Allah, Recep, Şaban ve özellikle de Ramazan günlerini nasıl iyi değerlendirip Kadir Gecesi’ne ulaşmamızı istiyorsa aynen onun gibi Kurban Bayramı’na da Zilhicce’nin ilk on gününü maneviyatla geçirip bu mübarek bayram sabahına ulaşmamızı murad ediyor.
Gönlümüz bir yandan heyecan yaşarken; diğer taraftan tasa, hüzün, şiddetli elem ve yürek yangını içinde…
Rabbimiz, Hizmet hareketini bir dünya hizmeti yapmayı murad buyurduğu için Hamd ü Sena ile dolu yüreklerimiz…
Diğer yandan, hapishanelerde mağdur edilen insanları, annesiz babasız bırakılan çocukları; anneleri ile ceza evinde yaşayan bebekleri, gadre uğrayan masumları düşündükçe kahroluyor insan…
‘Ben burada rahatça yaşarken, zulüm gören, gurbet tadan kardeşlerim ne yapıyor ızdırabı ok gibi saplanıyor kalbimize…
O masumların kardeşleri, ablaları ve abileri… Peygamber Efendimiz’in (sav) garipliğini gidermek ve İslam’ın aydın çehresini yansıtmak için dünyanın dört bir tarafına dağılmışlar… O binlerce hizmet insanının sinesi Nam-ı Celili’nin yoluna Kurban olma heyecanıyla çarpıyor…
Zilhicce’nin on gününde başlayan ve Arafe günü İhlâs Sûresi’nin zikri ile devam eden bu hazırlık, teşrik tekbirleri ile küllileşecek…
Duygular yücelip, tefekkürle enginleşecek...
Mahlûkatın halifesi ünvanıyla insan; Rabbin dergâhında, masivadaki zikirleri takdim ederken diğer yandan sosyal hayattaki birliktelik ve uhuvvete Kurban’la destek verecek…
Bütün bunların yapılmasını sembolize eden kurbanı da telef olmayıp, burada dağıtılınca bitmeyip sıratta ona burak hizmeti mertebesiyle mükâfatlandırılacak…
İşte böyle muhteşem olan Zilhicce’nin ilk on gününü karşılıyoruz…
Rabbim hakkımızda hayırlara vesile kılsın, bu günler hürmetine mağdur kardeşlerimizi “İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.” müjdesine nail eylesin.
Hâbil ve Kâbil kurban emrine muhatap olunca, Kâbil, koyun kesmeye yanaşmamış, ürünün iyi kısmından kurban etmeye de kıyamamış ve kıymetsiz başaklardan oluşan bir demeti kurban olarak arz etmişti.
Habil ise önce malını (Kurban) ve daha sonra canını Allah yolunda Kurban etmişti. Allah (cc) ondan bunu kabul buyurduğunu haber vermişti.
Efendimiz’in Aleyhissalatu Vesselam ahirzamandaki "Kardeşleri" olan yiğit Hizmet insanları da O’nun davası uğrunda gece gündüz demeden çalışıp her türlü çile ve ızdırabı göğüslediler… sahip oldukları her şeyi O’nun yolunda kurban ettiler. Yüce Allah onların bu Kurbanlarını da kabul etmiş olmalı ki gittikleri her yerde Hizmet sevdalılarına hüsnü kabul vaz’etti.
Fakat, onların dünya çapında ortaya koydukları bu hayırlı işleri görünce, çağın Kabilleri yine ellerinde kin ve haset taşları: “Size yaşama hakkı vermeyeceğiz!” diyorlar…
Onlar da tıpkı Habil gibi:
‘Allah, ancak müttakilerden kabul buyurur! Siz, bize el kaldırsanız da biz şeytani tuzaklara, zulümlere girmeyiz. Hanımlarınıza, çocuklarınıza dokunmayız… Soykırımla ailenizi dağıtıp yok etmek için münafıkça hareket etmeyiz! Çünkü biz alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarız.’ diyorlar…
Onlar, Zilhicce’yi… Kurban’ı hakiki manasıyla idrak etmişler…
Sahip oldukları her şeyi…mal u menallerini, evlad u iyallerini, can u cananlarını bu yolda feda etmişler; ama asla taşkınlığa girmemişler, yakıp yıkmamışlar, tahriklere kapılmamışlar…
Hüzünlerini, tasalarını, dertlerini, kederlerini Yüce Allah’a arz ederek:
Ey muztarın duasına icabet buyuran Rabbimiz! Habil’in Kurban’ını kabul ettiğin gibi inleyen gönüllerin Kurbanlarını da kabul buyur. O masumlar adına kesilecek Kurbanları onların kurtuluşuna vesile kıl İlahi! diyorlar…
Hazreti İbrahim ve İsmail, Hakk’a teslim olup Hazreti İbrahim, kurban etmek üzere oğlunu yere serdiğinde bıçak onu kesmemişti. Yüce Allah onlara şöyle seslenmişti:
"Ey İbrahim! Sadâkatini gösterdin! İşte, sana, oğlunun yerine boğazlayacağın kurbanlık! Boğazla onu!"
Bugün ağır bir imtihandan geçen İsmailler de Allah’a teslim olup O’ndan başkasına secde etmediler, O’na inandılar, O’na teslim oldular. Haksızlık karşısında eğilip bükülmediler. Bir menfaat mukabilinde başlarını eğmeden dünya karşısında yüzlerini yere sürmeden yürüdüler.
“Allah için yaptığım hizmet karşılığında, bir cübbe ölçüsünde bir şey alacaksam, Allah canımı alsın, yerle bir olayım!” mülahazasıyla hareket ettiler!.. Dünyevî saltanat adına hizmetlerini asla bir beklentiye bağlamadılar!..
Her gün birkaç defa öldüler, kaç defa yine dirildiler, eşlerinden, çocuklarından, anne-babalarından mahrum edildiler, yine de Allah rızasından ayrılmadılar. Hz. İsmail (as) gibi tam teslim oldular.
Ya İlahi! Bugün yüzbinlerce İsmailler, boyunlarında kin ve haset bıçağı onlara göndereceğin müjdeyi bekliyor.
Ne olur, Zilhicce’nin bu mübarek günleri hürmetine onları bu ümidinde hüsrana uğratma.
Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, “Bu benim için, bu da ümmetimden fakirlerin yerine” diyerek birden fazla kurban kesmiş, hatta Veda Haccı’nda -altmış üçünü bizzat, diğerlerini Hazreti Ali’nin eliyle olmak üzere- yüz deve kurban etmişti.
Ey Rahmetiyle bütün kainatı kuşatmış olan Allah’ım!
Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in, muhtaçlara yardım etme ve onların da bayram yapmalarına vesile olma niyetiyle kestiği kurbanları, bugün her şeyleri ellerinden alınarak hapishaneye atılan Hizmet gönüllüleri için de kabul buyur! Onlar Senin Habib-i Edib’inin (sallallahu aleyhi ve sellem) ahirzamandaki kardeşleri… asrın yalnız kalmış garipleri!
Bu bayramda, yine binlerce çocuk yetim ve öksüz olacak… Hürriyetini yitirmiş, esarete düşmüş, mazlumiyet ve mağduriyet yaşayan on binlerce arkadaşımızın çocukları Rasûl-ü Ekrem’in (sallallahu aleyhi ve sellem) sahip çıktığı Beşir gibi garip.
“Ey ‘Gönlü mahzunların yanındayım!’ buyuran Rabbimiz! Hâlihazırdaki Beşirlerin gönülleri paramparça, mahzun ve kederli. Ne olur, maiyyetini bizlere ve onlara duyur! Bizi ve o masumları terk etmek suretiyle mahvettirme!
Allah’ım! Bu Zilhicce günlerinde… Arefe ve Bayramda da… Senin mazlum kulların için yine yana yakıla inleyip dua ediyoruz.
“Bunlar çok çektiler, hakiki bayramı vereyim de bunları razı edeyim.” diyeceğin günün ümidiyle kaldırıyoruz ellerimizi. Böyle bir müjde bekleyen bizi hizlana, hicrana maruz bırakmayacağın ümidiyle yaşıyoruz!