KADİR GÜRCAN
İlginç bir toplum dokumuz var. Aynı yerde, değişik zamanlarda, benzer sebeplerle asfalta yapışmanın mazoşist tatminini romantik bir tutkuya çevirebiliyoruz. Siyasetin çıkmaza girdiğinin en belirgin semptomu sahne dışı aktörlerden medet umulmasıdır. Saray'ın kilitlendiği yerlerde, eskilerin “iyi saatte olsunlar!” dediği yarı canlı hücrelerin boy göstermeye başlaması ilk yaşadığımız iktidar zaaflarından değil. Türkiye'de biraz pahalı da olsa, şöhrete giden yollardan biri de bu tür karanlık operasyonlarda yer almaktır.
Bu, öyle böyle bir şöhret de değil. Karakterlerin ölümü ile zirve yapan ve bir süreliğine de olsa, zihinleri meşgul eden bir şöhret. Hemen herkes geçmiş tecrübe ve bilgi dağarcığı ile ölümü ile gündeme gelen organize suç üyelerinin açık-gizli bağlantıları konusunda katkıda bulunmayı vatandaşlık görevi bilir. 1980'den itibaren siyasi gelişmeleri takip eden yazarınızın buna herkesten çok ilgisi ve bir o kadar da hakkı var. Çek ve senet mafyalarının oluştuğu yıllarda yazarınız, gençliğinin baharındaydı. Siz hala, insanlar kahvede futbol, din-diyanet ya da Survivor'da bu hafta kim elenecek konusunu konuştuklarını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Pahalılık, elektrik-doğalgaz ve market fiyatlarının yanında işe heyecan katan ve adrenalin seviyelerine katkısı olan konular arasında mafya-parti, devlet-mafya ve organize suç ilişkileri var.
İç gıcıklayıcı, gizem çeşnisi abartılı haberlerin de her on senede bir piyasa tutması adettendir. Daha sonra da bunlar arasında benzerlikler, farklılıklar ve bağlantılar kurulmaya çalışılır. Bir ülkenin iç işleri bakanı, organize suç örgütü ve mafya ilişkilerinin ekran ve şöhret yüzleri ile kuzu sarması dolma görüntüleri veriyorsa, konunun gizemli bir hikâye örgüsüne dönüşmesi gayet normal. Geçen hafta Sayın Bakan'ın bir muhalefet lideri için kullandığı dile bakın; “Soros'un döküntüleri. Operasyon çocuğu. Yeni Kavala'lar...”. Bakan, yasal mermisi ile sürek avına çıkmış, zavallı bir organize suç örgütü lideri hissi vermiyor mu? İşin kötü tarafı Sayın Bakan, durumdan pek şikayetçi de değil. İnsanın, “Ne o yiğidim! Sağmalcılar ya da Silivri'de volta atıp havalandırma sıranı mı savıyorsun?” diyesi geliyor. Bu ne şiddet bu ne celal!
Kıbrıs'ın, kara para aklama, uyuşturucu trafiği ve ambargolardan kurtuluş için atlama taşı olma konusundaki sıradanlığı kimseyi neden hiç şaşırtmıyor, dikkatinizi çekti mi? Bu küçük adacığın Akdeniz İklimi'nin bütün nimetlerine açık olmasının yanında, illegal işlerdeki şöhreti kanıksanmış durumda. Merakınızı biraz daha eşelemek için uzak bir yerden oktanı yüksek benzin taşımaya üşenmeyeceğim.
2016 ABD seçimlerinde Trump'ın seçim kampanya menajeri, “Dark and Blood Money” prensi olarak bilinen Paul Manafort'un da Kıbrıs'da yatırıma yönelik gayr-ı menkulleri var. Başkent Washington'da yabancı destekli lobi faaliyetlerinin kirli isimlerinden biri olan Manafort, en az kendisi kadar sevimsiz Roger Stone'ın da eski ortağı. Eski Başkan Trump bu iki yaşlı amigoyu, başkanlığının son günlerinde affetmeseydi, şu an ikisi de hapis kumrusu olacaklardı. Manafort, ABD'nin bundan böyle kendisi için güvenli bir yer olmadığını biliyor olmalı ki, ilk fırsatta ülkeyi terk edip, kalan ömrünü Akdeniz İklimin'de geçirmeyi çok önceden planlamış. Washington'ın en kirli lobicisi olarak bilinen Paul Manafort'ın Kıbrıs yatırımları kitaplara yansımış, ben de oradan öğrendim. Türkiye'de mafya ve organize suç örgütlerinin niye ille de Kıbrıs diye tutturduklarını şimdi anlamış oldunuz.
Geçtiğimiz haftalarda ölümüyle gündeme gelen ve Kıbrıs menşeli olduğu iddia edilen organize suç örgütü üyesini hiç kimse tanımıyordu. Bir operasyonda yakalanıp hapse atıldıktan sonra da, sıradan insanlar arasında fazla bir ilgi uyarmadı. Nitekim o da, daha önceki Aspargalı, Odesalı, Kıbrıslı, Çatlı ya da Faryalı türünden kahramanlık ve vatanperverlikleri kendilerinden menkul bir dünyanın aktörlerinden biriydi. Doksanlı yılların sonunda hâlâ sırrı çözülemeyen bir kazada ölen Çatlı için de olmadık efsaneler üretilmişti de sonradan hepsi tel tel dökülüverdi. Hadise ile alakaları delillerle ispat edilmiş ekip hâlâ hayatta ve Saray'a parmak sallamaya başlamış görünüyorlar.
Organize suç üyeleri, nasılsa yakalanıp içeriye atıldıktan sonra, mahkeme süreçlerinin bitmesini göremeden, faili meçhuller listesine dahil oluyorlar. İşte bu noktadan sonra, “Eğer hayatta olsaydı, Cumhuriyet tarihinin bütün faili meçhullerini çözebilecek tüyolara ulaşılırdı. Orta doğu uyuşturucu trafiğinin kilit ismiydi. Rahmetli aslında konuşacaktı ama, ömrü yetmedi. Karanlık ilişkiler yumağını çözebilecek tek isimdi! Yazık oldu! Tapınak Şövalyeleri olarak bilinen mafyanın çökertilmesinde çok rolü vardı(!)” hayıflanmaları piyasada yer bulmaya başlar.
Özellikle mevcut iktidar ve Saray döneminde, mafyavari siyaset tarzının artma eğilimi göstermesi, rastlantı olmasa gerek. İBB Başkanı'na suikast söylentileri, muhalefet parti liderlerine fiilî saldırı ve tehdit mesajları, herkesin bildiği mafya liderlerinin bir türlü uygulanamayan mahkeme kararları ve kılıç-silah-bayrak karışımı sadakat yeminleri ile koltuk değneği muhafazakar-milliyetçi kanaatta boy gösteren yeni bey'at merasimleri pek hayra alamet şeyler gibi görünmüyor. Saray'ın diyet ödeme vakti mi geldi ne?
Herkesin çaresizlikle seyrettiği bu ürpertici tablo karşısında, devlet-mafya, parti-organize suç yumağını bir çırpıda çözebilecek ne bir siyasi, ne bir düşünür ne de tövbekâr mafya lideri ya da mensubu söz konusu değil. Son iki yıldır, sosyal medyayı kullanarak takipçi sayısını korumaya çalışan mafya lideri de buna dahil. Yarın bir gün başına bir şey geldiğinde, o da şöhretinin zirvesine vuracak ve onun için de “Hayatta olsaydı, bu ilişkiler yumağını çözecekti!” hikâyelerine şimdiden hazır olun.