İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nde tedavi gören Yusuf Kerim’in babası Süleyman Sayın, “Hastane, eşimin oğlumuzun yanında kalması için rapor verdi. Durumu iyi değil zaten. Üç kür kemoterapi aldı. Ben baba olarak elimden geldiğince bakmaya çalışıyorum ama oğlumun annesine ihtiyacı var. Gece olunca “Anne” diye sesleniyor. İnfaz ertelemeye başvurduk ama olumlu sonuç çıkmadı.” dedi.
Kronos’tan Sevinç Özarslan’ın haberine göre, kapatılan yurtlarda çalıştığı ve Bank Asya’ya hesabı olduğu için 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Gülten Sayın cezası onanınca Sakarya’ya geri döndü ve ertesi gün evine gelen jandarmalarla birlikte Ferizli Cezaevi’ne gidip teslim oldu.
Sayın’ın infazının ertelenmesi için Bilecik Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan başvuruda “Müvekkil hakkında verilen cezanın şu anda infazı durumunda hasta çocuğu için telafisi imkansız sonuçlar doğacak ve tedavisi geri dönülemez şekilde bozulacaktır. Müvekkilin çocuğunun hasta ve bakıma muhtaç durumda kalmaması için hakkında verilen cezanın infazının, çocuğun tedavisinin bitiminden sonraya bırakılması için tarafınıza başvurma zorunluluğu doğmuştur.” denildi. Ancak dilekçe dikkate alınmadı.
“ACIMASIZ ÖLÜMCÜL BİR HASTALIK”
Yusuf Kerim’in annesinin tutuklandığı sosyal medya hesabından duyuran HDP Kocaeli Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Yusuf Kerim’e konulan Ewing Sarkom kemik kanseri en gizli kanser türlerinden biridir ve ölümcüldür. Çok acımasızdır. İşin doğrusu anne cezaevindeyken oğlunu kaybedebilir. Acı ama gerçek böyle. En azından 6 ay verilseydi, anne çocuğun başında olurdu. Bu çocuğun çok fazla bir yaşama şansı yok. Babanın da cezası var. Anne şimdi kim bilir içeride ne haldedir.” dedi.
“HASTA ÇOCUKLARIN AİLELERİ İÇİN YASA ÇIKARTILMASI LAZIM”
Anne babası hapiste olan çocuklarla ilgili yasa çıkartılması gerektiğini defalarca dile getirdiğini ancak kabul edilmediğini söyleyen Gergerlioğlu, “Üç yıla kadar cezası olan adli mahpusların cezasının infazı bu durumda ertelenebiliyor ama ceza üç yıldan çoksa ya da terör suçları nedeniyle hapse girmişse maalesef yasal olarak bir şey yapılamıyor. Yasa çıkarken bu hakkın siyasi mahpuslara da tanınmasını istedim ama kabul etmediler. Kabul edilseydi Ahmet Burhan Ataç’ın da Selman Çalışkan’ın da babası çıkabilirdi. Maalesef şu an yasal şans yok ama kamuoyu vicdanını harekete geçirmek ve duyarlılık oluşturmak lazım. Yapılacak bir şey yok dememek lazım. Halen üzerinde çalışıldığı söylenene hasta mahpuslarla ilgili yasaya dahil edilebilir.” ifadelerini kullandı.
“EŞİM TUTUKLANDI, BEN BİR AYDIR İŞE GİDEMİYORUM”
Baba Süleyman Sayın hastalığın teşhis aşamasını şöyle anlattı: “İki ay önce karın ağrısı şikayetiyle hastaneye gittik. Gizli tümörmüş. Geceleyin sürekli karnım ağrıyor diyordu. Ağrısı geçmeyince kan değerlerine baktılar. Çok düşük çıktı. Kafasında da şişkinlik oluşmaya başlamıştı. Bazı testler yaptılar, onların sonucunda teşhis konuldu. İlk kemoterapi ile ikinci arasında kovid oldu eve gönderdiler. Evde çok kötü oldu. Negatif çıkana kadar evde kaldık, ayakları ve boynu kilitleniyordu. Gözünde de şişlik olunca hemen tekrar acil Sakarya’dan İstanbul’a getirdik. O günden beri hastanede. İkinci kemoterapiye cevap vermedi. Doktora yaşama ihtimalini sordum, yüzde 20 dediler.” Ben de asgari ücretle çalışıyorum. Kirada oturuyorum. Tarım ve arazi ürünlerinin yedek parçalarını satıyoruz. Eşim tutuklandı, bir aydır işe gidemiyorum, ne olacağını bilemiyorum” diye konuştu.
“BİZ BİR ŞEKİLDE ATLATRIZI AMA ÇOCUK BU DURUMDAYKEN NE YAPACAĞIZ?”
Sayın şöyle devam etti: “Eşim kapatılan yurtlarda çalıştı. Maaşı Bank Asya’ya yattı. Ben de kapatılan yurtlarda çalıştım. Bana 3 yıl ceza verdiler. Eşim zaten kendisini hiç düşünmüyordu. Biz bir şekilde atlatırız ama çocuk bu durumdayken ne yapacağız? Annesinin hastanede olduğunu söyledim. Bir gün söyleme, iki gün söyleme, mecburen söyleyeceğim. Çocuğun moral motivasyona ihtiyacı var. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum ama ben de üzülüyorum.”