15 Temmuz gecesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Necip Cem İşçimen tarafından hakkında tutuklama kararı çıkarılan 171 generalden biri olan dönemin Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk, “yurtta sulh konseyi” üyesi iftirasıyla 141 kez müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.
Bir grup ihraç havacı subay, silah arkadaşlarının gün yüzüne çıkmamış ve gerçekleri anlattığı savunmalarını “15 Temmuz’a İlişkin Bunları Biliyor Muydunuz?” bilgi serisiyle Youtube kanalından paylaşmaya devam ediyor.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Genelkurmay Çatı davasında yargılanan eski Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk’un Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda yaptığı ancak kamuoyuna yansımayan savunması ortaya çıktı.
Selçuk’un mahkemede verdiği savunmasında öne çıkanlar şöyle:
”15 TEMMUZ GECESİNİN TAMAMINI HULUSİ AKAR’IN YANINDA GEÇİRDİM”
‘‘15 Temmuz gecesinin tamamını Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile birlikte geçirdim. Hatta ayrılışından sonra dahi verdiği emirleri yerine getirmekle zaman geçirdim. Hakkımda zayıf ve mesnetsiz de olsa tek iddia sahibi Genelkurmay Başkanı’dır. Benim kendisiyle yüzleşmem kaçınılmaz bir gereklilik ve hukuki bir zorunluluktur. Aksi halde tekrar ediyorum hakkımda hüküm verilemez.
"MEHMET DİŞLİ VE BEN, AKAR’IN EMRİYLE 143. FİLOYA 4-5 KEZ GİTTİ EMİRLERİNİ İLETTİK”
Şimdi sayın komutan ile mecburen gıyabında hasbihal edelim; o gece komutan muamelesi görerek geldiniz ve komutan muamelesi gördünüz. Her şey teamüllere uygundu, baskı altında değildiniz, önceden hazırlık da yoktu. Hiçbir şeyin komuta ve kontrolünü yapıyor da değildim. Çoğunlukla Mehmet Dişli ve beni 143. Filo’ya göndererek sanırım 4-5 kez istek ve mesajlarınızın iletilmesini istediniz mi? Sizin bu isteklerinizin dışında, biz Üs Komutanı odasından, sizin yanınızdan hiç ayrıldık mı? Emriniz dışında yapılan herhangi bir faaliyetim oldu mu? Herhangi birisinden herhangi bir şekilde, cebir gördünüz mü? Veya tehdit edildiniz mi? Üs’te misafir olmam nedeniyle bilgim ve haberim olmadığı için gelişinizi koordine edip uygun karşılama yapamadım. Aniden siz Üs Komutanı odasına girince büyük bir şaşkınlık yaşadım. Gece boyunca sadece başlangıçta kendiliğimden bir tek bir kalkışma girişimi olabileceği değerlendirmesi yaptım. Brifing vermedim, kalkışmanın planına ve hiçbir bilgisine sahip olmadığım için plan ve gelişimiyle ilgili bir tek kelime aktarımım olmadı.
”‘HAYIR’ DEDİĞİMİZ TEK BİR EMRİ OLMADI, TELEVİZYONU AÇIP ANLIK OLAYLARI BİRLİKTE İZLEDİK”
Gidin şunları söyleyin dediğinizde 4-5 kez emrinizi ilettik. Herhangi bir şekilde iletişim için ne kendim çıktım ne de çağrıldım. ‘Hayır’ dediğimiz bir tek emriniz olmadı, televizyonu açıp olayları anlık birlikte izledik. Zamanımızın tamamını sizinle geçirdiğimize, hiçbir emrinizi ve isteğinizi reddetmediğimize ve bir eksiğinizi bırakmadığımıza göre söyler misiniz, biz nasıl bir yönetim uygulama imkanı bulmuş olabiliriz?
”ORGENERAL AKIN ÖZTÜRK’ÜN GELMESİNİ EMRETTİNİZ”
Akıncı Üssü’ne geldikten epey bir zaman sonra, kuvvet komutanları ve Akın Öztürk generalin çağrılmasını emrettiniz ki kendileriyle önceden temas kurmuş olabileceğinizi düşünüyorum.
”HULUSİ AKAR ‘BU UÇAKLAR HAVADA NE YAPIYOR?’ BİR KEZ BİLE SORMADI”
O gece odada bulunduğunuz süre içinde ‘bu uçaklar ne yapıyor’ sorusunu hiç sormadınız, neden? Böyle bir ihbar aldıysanız Sayın Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’dan başlamak üzere bütün ilgili olabilecek olan kişileri ‘efendim, devlet büyüklerinin korunması esastır ve bunu da öngörmeniz lazım, ihtiyaç var mı?’ diye sormanız lazım. Darbe ihbarı alındığında Genelkurmay Karargahında terörle mücadele toplantısı yapılmaktaydı. Yani böyle bir ihbarın alınabilecek tedbiri için temas edilecek insanların hepsi Karargâhta. Komutan reflekslerinin gösterilmemiş olmasını aklım almıyor, tecrübem ise hiç mi hiç ‘evet’ demiyor.’’
”ÖNCEDEN BİLİYORDU”
Bu sözleriyle dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın 15 Temmuz gecesi kalkışmayı önleme ve sonlandırma için tüm imkanlara sahip olduğunu ancak herhangi bir faaliyet göstermediğine dikkat çeken dönemin Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk savunmasına şöyle devam ediyor:
‘‘Burada Akıncı Davası’nda da gündeme geldi, daha kaos başlamadan önce bazı AKP İl Başkanlıkları adamlarını çağırarak tam bir ekip çalışması başlatıyor. Bir gün önceden Niğde’den İstanbul’a Boğaz Köprüsü için yola çıkan adamlar var. Hafta sonuna girilmesine rağmen, belediyenin kamyonları kum yüklü vaziyette tıkama faaliyeti için hazır. Örnekleri biliyorsunuz daha önce de inceledik, çoğaltmak mümkün.
Bu durumda Genelkurmay Başkanı’nın durumu için akla iki seçenek geliyor. Birinci seçenek; AK Parti Genelkurmay Başkanı’na güvenmiyor ve bilgi vermiyor.
İkinci seçenek; bilgi veriliyor, Genelkurmay Başkanı darbe olacağını biliyor ama kendince bir hareket tarzı seçiyor. Bir üçüncü seçenek yok.
Genelkurmay Başkanı daha sonra görevden alınmadığına göre, birinci seçeneğin de olmadığını anlamak mümkün.
KARARGAHTA ZEKAİ AKSAKALLI TARAFINDAN İŞKENCE YAPILDI
12 Eylül 1980’nin darbeci bir Üsteğmeni olarak Karargahınızda Korgeneral Zekai Aksakallı tarafından ve nezaretinde neden işkence yapılmasına müsaade ettiniz? Zaman aşımı olmayan ve uluslararası bir suç olduğunu bilmiyor muydunuz?
‘ÖLÜRSEN ŞEHİT KALIRSAN HAİN TERÖRİST’ PARADOKSU
Yargılaması devam eden ve Fetö’cülüğünden şüphe edilen bazı personelin, Suriye’de savaştırıldığını bütün kamuoyu yakinen biliyor. Yani ölürsen şehit, kalırsan hain terörist paradoksu. Adamı şahadet ile hainlik arasına sıkıştırmak bu yargılamaların tamamen siyasi maksatlara dönük yürütüldüğünün ve bundan da daha önemlisi yargılanan insanların, aslen suçlu olmadığına dair sinelerde ve vicdanlarda yoğun bir kanaatin hakim olduğunun göstergesidir.’’
”DAHA NE DİYEYİM?”
Hulusi Akar’ın kendisi hakkında verdiği ifadelere de değinen Tümgeneral Kubilay Selçuk savunmasını şöyle sürdürdü:
‘‘Bakın bir Genelkurmay Başkanı’nın ifadesi şu şekilde; ‘Üs Komutanı’nın odasına götürdüler ve Tümgeneral Kubilay Selçuk ayakta bekliyordu. Bir kanepeye oturttular.’’
Bu şekilde ifade veriyor. Şimdi Genelkurmay Karargahından gelişte; elleri bağsız, kepini getirttiren ve burada videoda beraber izlediğimiz üzere helikoptere binerlerken herkese yön veren, bütün grubu yöneten Komutan, Üs Komutanı’nın odasına gelince, Kubilay Selçuk tarafından kanepeye oturtuldu öyle mi?
Kanepeye oturtturuyorum ama; gidin iletim emrini de dinliyorum. Daha ne diyeyim? Kendisiyle yaşadıklarımızı anlattığım formatı da dikkate alarak siz karar verin.
İfadesine devam ediyorum; ‘‘Bir ara Orgeneral Akın Öztürk yanıma geldi, üzerinde tişört ve pantolon vardı. Tek başına benim yanıma gelmişti. Hem bu durum nedeniyle hem de onu gördüğüm için çok şaşırdım. Ve burada ne yaptığını sordum.’’
”AKAR, BAŞBAKAN İLE GÖRÜŞTÜKTEN SONRA AĞIZ DEĞİŞTİRDİ”
Tümgeneral Selçuk, Akar’ın Orgeneral Akın Öztürk’ü emirle Akıncı Üssü’ne getirttiğini ve Başbakan ile konuşmasının akabinde ağız değiştirdiğini şu şekilde dile getiriyor:
‘‘Gece saat 24.00 sularında, siz çağırdınız diye kızının evinden alelacele gelen birisinin sivil elbisesine vurgu yapmak ne kadar etik bir yaklaşım sizce?
Gece boyunca birlikte hareket ettiğiniz ertesi sabah Akıncı Üssü’nden ayrılırken de; ‘‘Ben şimdi Genelkurmay Karargahına gidiyorum, hazırlıklarımı yaparım, sen de bir saat sonra helikopterle Genelkurmay Karargahına gel, oradan birlikte Başbakan’a beraber çıkarız’’ dediğiniz Akın Öztürk’e Başbakan’la görüştükten sonra neden mesafe koydunuz?
DİK DURSAYDINIZ BU OCAK BİR KEZ DAHA TARİHİ BİR YIKIMA UĞRAMAYACAKTI
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst kadrosunu işgal eden siz çağrılmasını emrettiğiniz kişi için bu kadar yanlış ve yanıltıcı bilgi niçin verdiniz? Doğruları söylemenin kimseye zarar vermeyeceğini kavramış olsaydınız zaten o zaman dik durma imkanını ve cesaretini elde etmiş olacaktınız. Bu ocak bir kez daha tarihi bir yıkıma uğramayacaktı.
Akın Öztürk generalin çağrılmasını siz emrettiniz, sözün bittiği yerdeyim ve çok üzgünüm.’’