Ankara'da emniyette işkence gören Tarih Öğretmeni Erhan Doğan TEM’in ‘toplama kampı’ olarak kullandığı spor salonunda yaşadıklarını anlattı.
Tarih öğretmeni Erhan Doğan, 15 Temmuz’dan 9 gün sonra gözaltına alınarak Ankara Terörle Mücadele Şubesinin gözaltı merkezi olarak kullandığı Ankara Emniyetine bitişik spor salonuna götürüldü.
Ankara Tabip Odasının raporunda “Toplama Kampı” olarak nitelenen binada yaşananlar henüz aydınlanmadı. İlk kez bir kurban orada yaşadığı işkenceleri ve şahit olduklarını anlattı.
15 TEMMUZ TOPLAMA KAMPI
15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de işkence yaygın ve sistematik bir hale geldi. Ankara’da iki merkez özellikle işkencenin merkezi olarak biliniyor. Ankara Emniyeti’ne bitişik spor salonu ve Beştepe’deki Atlı Spor Kulübü.
15 Temmuz’un hemen ardından başta Akın Öztürk olmak üzere ilk gözaltına alınan askerler bu spor salonuna götürüldü. Ankara Terörle Mücadele Şubesinin gözaltı merkezi olarak kullandığı spor salonu, Ankara Tabip Odasının raporunda “toplama kampı” olarak nitelendi.
Spor salonunda yaşanan işkencelerin bir kısmı güçlükle mahkeme tutanaklarına geçirildi. Temmuz 2016’da ilk asker kafilesinin ardından siviller de o salona götürüldü. Salonda işkence görenlerden biri ilk kez açık kimliğiyle yaşadıklarını ve şahitliklerini Bold Medya'dan Cevheri Güven'e anlattı.
DERSHANEDE TARİH ÖĞRETMENİ
Maltepe Dershanesinde tarih öğretmeni olarak çalışan Erhan Doğan, dershane krizinin ardından bir yıl süren işsizlikten sonra arkadaşlarıyla beraber bir etüt merkezi işletmeye başladı.
24 Temmuz 2016 günü akşam saatlerinde evine giderken, iş yerine polislerin geldiği bilgisi üzerine geri döndü ve etüt merkezinde darp edilerek gözaltına alındı. Ders verdiği sınıfta darp edilerek geçirdiği gecenin ardından ertesi sabah Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şubesinin gözaltı merkezi olarak kullandığı Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bitişik spor salonuna götürüldü.
HERKES TURUNCU GİYMİŞTİ
Erhan Doğan gördüklerini anlatıyor: “Öğretmen arkadaşlarımla TEM şubeye sokulunca ilerideki bir amir ‘polisler ayrılsın’ dedi. Polisler kenara çekilince bize tekme tokat daldılar. Dersanenin müdürü sordular. ‘Benim’ deyince beni ayırıp karanlık bir koridora götürdüler. Darp devam etti. Hoş geldin dayağıymış o, daha devamının geleceğini söylediler.
Sonra spor salonuna götürdüler beni. Kapalı büyük bir spor salonu. Spor salonunda herkese turuncu tişört giydirmişlerdi. Elleri arkadan kelepçeli yüzleri duvara dönük, sıra sıra insanlar. O manzarayı görünce aklıma doğrudan Guantanamo geldi. Duvarların insan boyuna kadar olan kısmında kan izleri vardı. Sonradan bizden önce işkence yaptıkları askerlerin kan izleri olduğunu öğrendim. 15 Temmuz’da aldıkları askerlerin kanları.”
İSMİ OKUNAN DEHŞETE DÜŞÜYORDU
“Sonra bana da turuncu kıyafet giydirdiler. Ellerimiz arkadan kelepçeliydi. İsmi okunan dehşete kapılıyordu. İsmini okudukları kişiyi bölmeli olan kısma götürüyorlardı. Orada işkence vardı. İlk akşam götürdüler beni. Sakallı sivil, acayip tipli polisler.
Kaba dayak, saçımdan tutup duvara vuruyorlardı kafamı, iç çamaşırları kalana kadar soyup suyla ıslattıktan sonra coplama gibi. Ama asıl korktuğumuz ekip gece gelenlerdi. Gece 11-12 gibi gelip sabah 04:00’te giden bir ekip vardı. Onların yaptığı işkenceler dayanılacak gibi değildi. Beni 2,5 saat kadar Filistin Askısına astılar. Yere indirdiklerinde bütün kemiklerimin kırıldığını zannettim. Yürüyemiyordum.
Sorgu sırasında karşındaki polisle konuşmaya dalmışken aniden şiddetle darp ediyorlardı. Özellikle baldırlara ve kasık kısımlarına. Bir keresinde soruya cevap verirken yandan diz kapağıma şiddetli darbe aldım. Tüm vücudum acıdan sarsıldı. Çat diye bir ses duydum. Çapraz bağlarımın koptuğunu tahliye olduktan sonra doktora gidince öğrendim. Üç dişim, gözlüğüm kırıldı işkencede.”
KADINLARIN ÇIĞLIKLARI
“İşkenceden gelince diz üstü nizami oturamıyorduk. Sağa sola devriliyorduk. Polisler tekmeleyip düzgün otur diyorlardı. Uyumamıza izin verilmiyordu. Gece polisler spor salonunda basketbol oynayıp gürültü çıkartıp bizi uyutmuyordu. Yana devrilen dayak yiyordu.
Zaman kavramını kaybetmiştik ama sanırım 28 Temmuz gece 23 sıralarında olmalı benim ismim okundu. Bölmeli kısıma götürüldüm. Bölmeler açıktı. Polisler beni darp etmeye başlamışken, bulunduğum odanın önünden 3 tane başörtülü genç kızın götürüldüğünü gördüm. 20-25 yaşlarında olmalı. Yan odaya geçirildiler.
Onlara da işkence başladı. Kızlar çığlık çığlığa bağırıyorlardı. O an bana da işkence yapılıyordu ama kendime yapılan işkenceyi unutmuştum. Kızlara ağır küfürlerle tecavüz edeceklerini söylüyorlardı. Yalvarıyorlardı ‘yapma, tecavüz etme’ diye. Sonraki seslerden, kızların tepkilerinden, ağlamalarından tecavüz edildiğini anladım. 45 dakika kadar sürdü. O kızların çığlıklarını hiç unutamam.
Bana işkence yapan polisler istediklerini söylemezsem benim kızımı ve karımı getirip onlara da tecavüz etmekle tehdit ettiler. O gece gördüğüm işkenceler artık umurumda değildi.
45 dakika kadar sürdü bu. Sonra beni götürdüler ama yan odadaki kadınlara işkence devam ediyordu. Ben onların ağlamaları, çığlıkları ve tepkilerinden tecavüz edildiğine eminim.
Bu sırada yanımdaki polislerin tepkileri çok normaldi. Tepkileri çok sıradandı, alışık, normal bir şeymiş gibi.
Sonra beni götürdüler spor salonuna. Ertesi gün sabah oldu. Ben dedim bundan kurtulmam lazım. İntihar etmeyi düşündüm. Sonra sadece tuvalete götürürken kelepçeleri açıyorlardı. Tuvalette bunu yapabilir miyim diye gittim. Tabi intihar etmenin hükmünün inancım açısından ne olduğunu biliyorum o yüzden ilk gittiğimde vazgeçtim sonra geldim birkaç saat sonra bir daha izin istedim.
Bir daha gittim. Yine inancımla intihar arasında gidip geldim. İnce bir çizgi. Sonra dedim yarabbim sen görüyorsun ne olur bana hayırlı bir kapı aç. Vazgeçtim geldim spor salonuna bir iki saat sonra isimleri okudular mahkemeye sevk olacaksın dediler. Onu duyunca tutuklanıp cezaevine gitmek ödül gibi oldu.”
DÖRT KİŞİ DOĞRULADI
Erhan Doğan’ın spor salonunda gözaltındaki kadınlara tecavüz edildiğine dair şahitliği üzerine konuyla ilgili yaptığımız araştırmada, aynı tarihlerde söz konusu spor salonunda gözaltında kalan farklı kişilere ulaştık.
Farklı mesleklerden dört kişi, işkence gören kadın çığlıklarının spor salonunda açıkça duyulduğunu, bunun gözaltındaki herkesi dehşete düşürdüğünü belirtti.
Şahitlerden üçü; çığlıkları, kadınların bağırışlarını ve tepkilerini, tecavüz edildiği şeklinde yorumladı. Dördüncü şahit ise mesleği gereği konuya daha vakıf olduğunu, kadınlara cisimle tecavüz edildiğine kanaat getirdiğini belirtti. Şahitler söz konusu polisleri teşhis edebileceklerini belirttiler.
"İSİM VER BIRAKALIM"
Erhan Doğan, spor salonunda yaşanan işkencelerin tamamına salonda adli kontrol için görevlendirilmiş kadın doktorun şahit olduğunu ancak hiçbir şeyi raporuna geçirmediğini belirtti:
“Spor salonunun girişinde bir oda vardı. Odanın arka tarafında üç metre mesafede bir masada kadın bir doktor oturuyordu. Bizi kapıdan içeri sokuyorlardı, doktor yanımıza gelmiyordu. Beni adli muayene için kapıdan soktular. Doktor ‘bir şeyin var mı’ diye sordu. Yüzüm gözüm kan içinde, işkence yapıldığı belli. Gayri ihtiyari ‘görmüyor musun’ dedim.
Polisler ‘doktor hanım tekrar geleceğiz’ diyerek beni odadan çıkardılar. Tekrar dövdüler. ‘Sen konuşmayacaksın biz konuşacağız’ dediler. Odaya döndük. Doktor ‘bir şeyin var mı’ diye yine sordu. Yanımdaki polis ‘sapasağlam’ dedi. Salona geri döndüm. Kadın doktor salondaki herkese yapılan işkenceyi gördü rapor etmedi.”
"HÂKİME ANLATAMADIM"
Mahkemeye sevk edildiğinde kendisine işkence yapan polislerin de yanlarında bulunduğunu belirten Erhan Doğan, bu sebeple hâkime işkenceyi anlatamadığını, tekrar gözaltına alınmak korkusuyla bir an önce tutuklanıp cezaevine gitmek için duruşmada sessiz kaldığını belirtiyor.
"HAKKIMI ARAYACAĞIM"
İşkenceci polisleri teşhis edebileceğini ve kayıtlardan polislerin bulunabileceğinin altını çizen Erhan Doğan, hukuk önünde hesaplaşmak için her şeyi yapacağını anlatıyor.