Maliye Bakanlığı eski daire başkanı Selçuk Adıgüzel, 15 Temmuz’dan bir süre sonra çıkartılan 672 sayılı KHK ile ihraç edildi. Bütün iş arkadaşlarıyla vedalaşarak uğurlandı. Kendisinin hiç bir dahli yokken 15 Temmuz’da ölen 251 kişinin ölümüyle suçlanması çok zoruna gitti. “İhraç edilmek önemli değil. Çocuklarımın rızkını bir şekilde kazanırım. Darbeci olarak anılmak, 251 insanın ölümüyle sorumlu tutulmayı kaldıramam. Bu iftira bana yapışmaz” diyen Adıgüzel, bürokrasiden gelen tecrübelerini de kullanarak 15 Temmuz’la ilgili araştırmalar yapmaya başladı.
BOŞ VAKİTLERİNDE MAHKEME TUTANAKLARINI TARADI
Türkiye’de kalamayacağını anlayınca Meriç nehrinden geçerek yurt dışına çıktı. Araştırmalarına gittiği ülkede de devam etti. Bir taraftan yeni yerleştiği ülkeye adapte olmaya, para kazanmaya çalışan Adıgüzel, boş kaldığı her vakitte 15 Temmuz dosyalarını okudu, mahkeme tutanaklarını taradı. Delilleriyle 15 Temmuz’da öldürülen 70 kişinin askerin silahından çıkan kurşunla ölmediğinin kanıtlarına ulaştı.
Yaptığı araştırmaları kitap aşamasına gelen Adıgüzel, Bold Medya’ya 15 Temmuz’la ilgili bulduğu gerçekleri anlattı.
Adıgüzel’in yaptığı araştırmalarda yaptığı tespitlerden bazıları şöyle;
-251 ölümden 70’e yakın isme ulaştım. İsim isim. Tek tek inceledim. Bu 70’e yakın ölümün askerler hiç alakası olmadığını çok net ifade edebilirim. 70 kişiyi askerin öldürmediği belli ama kimin öldürdüğü ile ilgili kanıtlara ulaşmak zor.
-15 Temmuz sahte bayrak operasyonudur. Yani hedefe bir grubun konularak bir şekilde kamuoyu önünde linç edilmesini sağlanmasının hedeflendiği bir organizasyon olarak düşünüyorum. Bu tür operasyonlarda hükumetler ya doğrudan kendi istihbarat unsurlarını kullanır veya istihbarat unsurlarının ortak çalıştığı “sivil toplum” unsurlarını kullanır.
-251 ölüm sürekli gündeme getiriliyor. Ama Genelkurmay çatı davasının gerekçeli kararında sadece 142 tane otopsi raporu olduğunu görüyoruz. Otopsi raporları, silahların nasıl kullanıldığını gösteren balistik raporları, barut izini gösteren kimya raporları olmadan biri birine ateş etmiştir öldürmüştür demek mümkün değil.
ALKOLÜN ETKİSİYLE KENDİNİ VURDU ŞEHİT SAYILDI
- Mesela bir örnek Ziya İlhan D, Genelkurmay çevresinde darbeciler tarafından vurulduğu iddia edildi. Mahkeme, bütün askerleri bu kişinin ölümünden beraat ettirdi. Sebep şu: kendisi alkolde almış, alkolün etkisiyle beylik silahıyla sağa sola ateş açmış. Bir tane mermi bir yerden sekip kafasına gelmiş. Adli Tıp raporu bunu söylüyor. Bu ölümün askerle hiç alakası yok.
-Başka bir örnek; 3 tane ölüm var. “Hain darbeciler öldürdüler” diye kamuoyuna lanse ettiler. Mahkemeye bakıyorsunuz bu kişilerin taksirle, trafik kazasından vefat ettiğini görüyorsunuz. Mesela Mahmut Eşit İstanbul’da vefat ediyor. 15 Temmuz günü de değil 17 Temmuz günü vefat ediyor. Ortada asker falan yok hepsi tutuklanmış. Nasıl vefat ediyor biliyor musunuz? Motosikletle ilerlerken motosikletten düşüyor. Beyin kanaması geçiriyor. Anadolu Ajansı’nda kazayla ilgili görüntü de var.
MOTOSİKLET KAZASINDA ÖLENLER DE 251 KİŞİNİN ARASINA DAHİL EDİLDİ
- Başka bir örnek. 2 tane ölüm, Ferdi Yurtsever, Hikmet Baysal… Ferdi Yurtsever kurye olarak çalışıyor. Hikmet Baysal’da arkadaşı işçi. Bunlar o gece Atatürk Havalimanı’na gidiyorlar. Sultabneyli’de oturuyorlar. Motosikletle Sultanbeyli’ye dönerken devriliyorlar, kaza yapıyorlar. İkisi de vefat ediyor. Bu 2 kişi de 251 kişinin içerisinde yer alıyor.
- Asker Boğazköprüsü’ne neden gitti? Binbaşı Ahmet Taştan denilen bir kişi var askerlerin başında. Onun ifadesini okudum. Diyor ki “Emir komuta bozulmadan bana verilen emir, araçların geçişinde bomba tehlikesi var. Araçlar tek tek kontrol edilecek. IŞİD saldırısı olabilir. Bomba ihbarı var. Polise destek görevine gideceksiniz” şeklinde.
BOĞAZ KÖPRÜSÜ’NDE KAYIP SİLAHLAR KULLANILDI
- Boğaz Köprüsü’nde 34 ölüm var. Yapılan otopsi sonucu 12 tanesinin üzerinden çekirdek, nüve çıkmış. Bu silah çekirdeklerinin incelenmesinde bulunan bulgular hiç birinin askerin silahından çıkmadığını gösteriyor. Mahkeme diyor ki, silahı tespit edilemeyen olaylar arşivine kaldırıldı. Silahı bulamadık diyor. Kayıp silahlar yani.
- Boğaz Köprüsü’nde ölen 2 kişi var. Akın Sertçelik ve Burhan Önel. Bunların vücudunda mermi izi yok. Ölüm şekilleri beden travması. Askerin öldürmesi için bunları darp etmesi lazım.
- 2-3 tane maktul var. Aileleri, “Bize, Boğaz Köprüsü’nde öldürüldüğü söylendi” diye bilgi veriyor. Boğaz Köprüsü’nde olduklarına dair kanıt dahil yok. Belki başka yerde öldüler.
- 34 ölümün 25 tanesinde tek kurşun var. Tek kurşun ne demek? Askerin bulunduğu yerle vatandaşın bulunduğu yeri google haritalarla ölçüm yaptım 400 metre. Arada da köprü gişeleri var. Askerin görüş açısı da net değil. Bahsettiğimiz kişiler 2-3 tanesi rütbeli geri kalan er. 25 tane insanı tek kurşunla vurabilmeleri, gece bunu yapabilmeleri teknik olarak mümkün değil. Ben iddia ediyorum askerleri yine götürsünler, 400 metreye beni koysunlar, o beni vurmaya çalışsın. Çok iddialı mı olur bilmiyorum ama vurabilmesi çok zor.
NACİ AĞBAL ERDOĞAN’IN SIR KÜPÜ
- Naci Ağbal, R. Tayyip Erdoğan’ın mali açılardan sır küpüdür. Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in de hemşehrisidir. İkisi de Bayburtlu’dur. Biz, Yaşar Güler’in çok defa Maliye Bakanlığı’na gelip saatlerce Naci Ağbal’la görüşmeler yaptığına şahit olduk. 15 Temmuz’la ilgili bir şeyler bilinecekse Naci Ağbal bunu bilebilecek isimlerden biridir. Tam 15 Temmuz günü Bakan Naci Ağbal’la beraberdim. Basın toplantısı vardı. Sözcü gazetesi muhabirleri çok soru sordurulmayan, çok sıcak temaslar kurulmayan, muhalif olarak görülen kişiler. O gün Naci Ağbal Sözcü muhabirine övgüler dizmeye başladı. Sözcü gazetesinin 15 Temmuz’dan sonra çizgi değiştirmesinin bir altyapısıydı belki bu.
- Araştırmalarımı devam edip kitap haline getireceğim. Sıkı yönetim emrini de araştıracağım. Sıkı yönetim emrinin kimin gönderdiği belli değil. Uzak masa üstü bağlantısıyla gönderildiğiyle ilgili bilgiler var. Araştıracağım.