EMİN ÇÖLAŞAN
Darbenin dördüncü ayında…
Sevgili okuyucularım, 15 Temmuz gecesi gerçekleşen çirkin darbe girişiminin dördüncü ayındayız.
Hep aynı şeyi söylüyorum…
Bu olayı kimler tezgahladı ise iyi ki başarılı olmadılar.
Aksi takdirde Türkiye'de çok büyük, çok kanlı bir iç savaş çıkacaktı.
İktidar kendi yandaşlarına açıktan veya dolaylı çağrıda bulunup sokaklara dökecek, darbeye gerekirse silahla karşı
koymalarını isteyecekti.
Darbeciler de -her kimler ise- aynı yolla direnecek ve kan gövdeyi
götürecekti.
Türkiye başka ülkelere benzemez!..
Halkın çoğu silahlıdır ve bu silahların ne zaman kime yöneleceği hiç belli olmaz.
* * *
Darbenin dördüncü ayı itibariyle kafalarda pek çok soru var. Bu soruların yanıtı bugün itibariyle bilinmiyor ve tahminime göre hiçbir zaman da bilinmeyecek.
Bir umut duruşmaların başlamasında…
Belki bazı gerçekler o zaman ortaya çıkarılır.
* * *
Bir gazeteci olarak her gün sizlerden çok sayıda mektup, faks, e-posta alırım.
Bunlardan çıkan ilginç hususlar var…
Çok sayıda, sayılarını hiç kimse bilmiyor ama on binlerce kişi haksızlığa uğramış durumda.
Açığa alınan, görevine son verilen, evleri basılan, gözaltına alınan, maaşları kesilen, beş kuruşsuz sokağa bırakılan ve tutuklanan on binlerce kişi.
Asker, polis, öğretmen, öğrenci, doktor, gazeteci, hakim-savcı, binlerce kamu görevlisi ve iş adamı… Akla gelen her meslekten ve her kesimden insanlar…
Bazılarının bana cezaevlerinden gönderdiği mektupların bir bölümünü burada sizlere ilettim…
Ve çok büyük haksızlıklar olduğunu gördüm.
* * *
Yargıya intikal eden dosyaların tümünde gizlilik kararı var. Dolayısıyla size suçunuzun ne olduğu söylenmiyor.
Bu konuda verdiğiniz dilekçelere bu nedenle yanıt verilmiyor.
Hak arayacak bir yargı makamı yok.
İçlerinde elbette suça (darbeye) karışmış olanlar vardır ama suçluyla suçsuzun ayırt edilebilmesi için devletin hiçbir çabası yok.
Kurunun yanında yaş da yakılmış, kimsenin umurunda bile değil.
Sıradan kamu görevlileri genelde üç konuda suçlanıyor:
– Telefonlarında ByLock adı verilen sistemi kullanmış olmaları. (Çoğu bu yöntemden haberleri olmadığını, böyle bir sistemi kullanmadıklarını vurguluyor. Bir teknoloji özürlüsü olarak ben de bilemediğim için bu konuda daha fazla bir şey söylemem mümkün değil. Ancak bu sistemi kullananlar herhalde birkaç basit araştırma ile ortaya çıkabilir. Bu yapılmıyor.)
– Özellikle öğretmenlerin Aktif Sen isimli cemaat sendikasına üyeliği. Bu sendika geçtiğimiz yıllarda iktidarın denetim ve gözetimi altında kurulmuş ve üyelik teşvik edilmiş. Elimde Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü tarafından yazılan ve Bakan adına imzalanan resmi yazı var. (2 Ocak 2014 tarih ve 18295 sayılı Bakanlık yazısı.) Sendikanın kuruluşunu Türkiye'ye
duyuruyor.
– Şimdi kapatılmış olan cemaate ait Bank Asya'da hesabı olmak, apartman aidatı, maaş gibi konularda o hesaplar üzerinden işlem yapmış olmak. Geçmişte AKP iktidarı tarafından desteklenen, açılış törenine Recep Tayyip Erdoğan'ın bile katıldığı yasal bir banka. Çok sayıda kamu kuruluşunun hesapları dahil devlet parası oraya yatırılıyordu.
Bu bölümde çok kısaca söz ettiklerim, darbe sonrasında haksızlığa uğradığını ve mağdur edildiğini iddia edenlerin suçlandığı hususlar…
* * *
Bir de işin “Yukarı tarafı” var ki, o bölüm hiç açıklık kazanmadı.
Soruyorum:
Bu darbe girişimini asker ve sivil kimler düzenledi? O gece ve öncesinde neler oldu?
– TRT'de darbe bildirisi okutan Yurtta Sulh Konseyi kimlerden oluşuyordu?
– Darbenin başında kim veya kimler vardı?
– MİT Müsteşarı darbeyi hükümete niçin haber vermedi?
– O akşam Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı neler konuştu?
– Genelkurmay Başkanı niçin kelepçelenip götürüldü?
– Darbeciler onu ve diğer komutanları ertesi gün niçin serbest bıraktı?
– Cumhurbaşkanı darbe olduğunu o gece Marmaris tatilinde iken niçin eniştesinden öğrenmek durumunda kaldı?
– MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanı o gece başarılı mıydı, yoksa büyük bir başarısızlık mı sergilediler?
– On binlerce masum insan şimdi görevden alınır ve tutuklanırken, üst düzeyde kimselere niçin dokunulmadı ve dokunulmuyor? Yoksa birilerine “O bizim adamımızdır” denilerek torpil mi yapılıyor?
Bu sorulara günün birinde yanıt verileceğini hiç sanmıyorum!
* * *
Darbeyi en tepede örgütleyenler her kim ise acemi, çapsız, beceriksiz çıktı.
İyi ki öyle idiler yoksa halimiz haraptı.
Şimdi bu aşamadan sonra devlete bir görev düşüyor:
Mağdur edilen, darbeyle ya da suç işlemekle uzaktan yakından ilgisi olmayan on binlerce masum insanın dosyalarını bir kez daha
ve acilen inceletmek, hukuku devreye sokmak ve suçu olmayanların haklarını iade etmek… Hiç değilse belli dosyalardan gizlilik kararlarını kaldırıp neyle suçlandıklarını onlara ve avukatlarına bildirmek. Kendilerini ona göre savunsunlar…
Dört ay geçti, bu konuda en ufak bir gelişme yok…
Gördüğüm kadarıyla olacağı da yok.
Birileri “Şeytan azapta gerek, ne halleri varsa görsünler” demiş!
Darbenin dördüncü ayında durum ne yazık ki böyle.