Adil Önder | samanyoluhaber.com
16 MART…
Bugün herkes için belki de çok sıradan bir gün…
16 Mart 1988 günü Halepçe insanı için de sabah kalktıklarında sıradan bir gündü…
Nar bahçeleri ile ünlü, yetiştirdiği birbirinden değerli insanlarla coğrafyaya yön veren bir şehirdi Halepçe…
Bölgedeki dini yaşamda samimiyet denilince akla gelen ilk yerlerden biriydi Halepçe…
1986 Yılında devrin zalimi Saddam, Kur'andaki “Enfal Suresi’ni” kendi zulmüne alet ederek Enfal operasyonu başlattı.
1986-1989 yılında özellikle Irak'ın Kürdistan bölgesi ağırlıklı olmak üzere çok sayıda insan katledildi.
Süleymaniye’deki Caf vadisinde başlatılan kanlı operasyonlar, Karadağ, Germiyan, Erbil’de Koya ilçesi, Süleymaniye Çemçemal ilçesi, Şivan, Taktak, Akçeler bölgeleri, Erbil’ de Rewandız ve Şaklava ilçelerinde devam etti. Operasyonlar daha sonra Dohuk şehrinde yoğunlaştı, Saddam’ın tankları, topları, kimyasal Ali komutasında Behdinan bölgesinde, Zaho, Amadiye ve bir çok yeri yerle bir etti.
Bu operasyonlarda kimi kaynaklara göre 200 bine yakın insan katledildi. Bu operasyonlar sırasında yer yer kimyasal silahlar da kullanıldı.
Bu katliamların en acısı ise bir bahar günü Halepçe’de elma, portakal kokuları ile geldi.
6 bine yakın insan kimyasal bombalarla o an Hakk'a yürüdü.
Binlerce insan kimyasal bombaların etkisi ile ilerleyen günlerde vefat ettiler.
Halepçe, Saddam zaliminin tarihe kara bir sayfa olarak yazdığı en kanlı bir katliam oldu.
Halepçe hala kanayan bir yaradır.
Halepçe dinmeyen bir sızıdır.
Halepçe yıllar geçse de Elma kokusuyla gelen ölümün adıdır.
Acı olan isen o günlerde de Müslüman aleminden zulmü kınayan neredeyse en ufak bir ses bile çıkamamasıdır.
O günlerde olmasa da -vaaz kürsülerine çıkamıyordu- Fethullah Gülen Hocaefendi daha sonra kürsüde katliamı kınamış ve üzüntüsünü dile getirmişti. Hocaefendi 26.08.1990 günü Kardeşlik Destanı Vaazında katliam karşısında nasıl bir üzüntü yaşandığını anlatmıştı. 16.06.1993 tarihli bir başka bir sohbetinde de katliam karşında yaşadığı üzüntüyü anlatmıştı…
Maalesef dün Halepçe’yi kınayamayanlar, bugün Çin’deki zulümler, Türkiye’deki zulümler başta olmak üzeri zulme en azından gönül koyamamaktalar..
Her neyse…
Bölgenin kültür Başkenti Süleymaniye’de zulüm müzesi var. (Buranın hikayesi ayrı bir yazı konusu) Orada, Saddam’ın zulmü, zindanlar, o dönemde kalan tankları, topları sergilenmekte. Orada bir de camlı bir oda var. Orada bu süreçte şehit edilenler kırık bir cam ile temsil edilmiş.
Kırık camlar…
Kırık kalpler…
Yitik canlar…
Toprağa düşen hayaller…
Zalimler…
Döktükleri kanlar…
Mazlumların ahu vahı..
Zalimlerin kahkahaları..
Koca bir dünyanın sessizliği…
Halepçe yakın tarihte zulmün nişanesidir.
Bugün Uygurlara yapılanlar.
Bugün Yemen’de.. Suriye’de…
Bugün Meriç’te boğulanlar.
Bugün Ege’de boğulanlar…
Bugün Akdeniz’de yitenler…
Zindanda sandalye üstünde Hakk'a yürüyenler...
Zalimlerin gaddarlığı.. Mazlumların ahı…