Terörle mücadelede son 6 ayda yaşananlara acı tecrübelerin ışığında bir bakın!
İnsan haklarının ayaklar altına alındığı 1990'larda neler olduğunu hatırlayın.
Bugün izlenen politikalarla birçok açıdan neredeyse fark göremeyeceksiniz.
***
“Sur, Silopi, Cizre, İdil ve Yüksekova'da yıkılan bina sayısı 6 bin 320. Bunları daire ölçeğinde düşünürsek yaklaşık 11 bin birimdir...”
Ne korkunç bir rakam bu!
11 bin ailenin evi, aylarca sokağa çıkma yasağı ilan edilen şehir merkezlerinde, teröristlere müdahale edilirken yıkıldı...
***
Binlerce kadın, çocuk ve yaşlının, artık geri dönebilecekleri bir evleri yok.
Şehir merkezleri büyük bir deprem yaşamış gibi...
Tank, bomba ve mermi izleriyle, bazı mahallelerin fotoğrafları, Suriye'nin hayalet şehirlerini andırıyor...
***
1990'larda da ‘köy yakma' yöntemi uygulanıyordu.
PKK'nın mezralardan gıda ve erzak toplamasının önünü kesmek için, köyler yakıldı. Evler yıkıldı. Yüz binlerce köylü şehirlere göç ettirildi.
O günden bugüne değişmeyen tek şey ‘toplu cezalandırma'...
***
Devlet tabii ki, terörle mücadele etmek zorunda. Güvenlik zaafına izin vermemeli.
Ancak hendekler kazılıp, silahlar yığılıp, şehir gerillası örgütlenirken istihbarat ve uyarılara rağmen seyredip, sonra da ihmalin faturasını masum vatandaşa kesmek büyük hata.
Teröristi etkisiz hale getirirken, vatandaşı evsiz bırakmak, susuz, elektriksiz, gıdasız ve sağlık hizmetlerinden yoksun bırakmak adil devlet anlayışı ile bağdaşmaz.
***
Halkın iradesiyle bölgeden milletvekili seçilenlere 1990'larda Meclis'te müdahale edilmiş ve hapse atılmışlardı.
İlginç şekilde, dokunulmazlığı kaldırıp, aidiyeti zedeleyen benzer görüntülerin yaşanması için kapı aralandı bir kez daha...
***
Tahir Elçi'nin öldürülmesi gibi faili meçhul infazlar, gözaltında kaybolmalar ve işkence o dönem yaygın ve sistematikti.
Geriye doğru yolculuk yapılırken, umarım insan hakları ihlallerine de ‘sistematik' şekilde geri dönülmez.
***
Altı ayda yıkılan 11 bin ev, evi yıkılan 11 bin aile...
Bu yaşananlar ‘korku tüneli'nde 1990'lara geri dönüş değilse nedir?
Erhan Başyurt - Özgür Düşünce