-Koalisyondan nefret ederim. Öyle ki koalisyon olmasın da ne olursa olsun. Uzlaşma kültürü filan da hiç umurumda değil...
-Benim liderim ve partim güçlü olmalı; gücünü kimseyle bölüşmemeli. Vurduğu yeri göçürtmeli, çöktüğü yerde ise artık ot bitmemeli.
-Hukuk devleti, güçler ayrılığı, yürütme üzerinde parlamento denetimi, ifade hürriyeti vesaire gibi şeyler bir avuç sahte ve naylon aydınının fantezisinden ibaret; benim öyle bir beklentim ve talebim yok.
-İktidardan memnunum. Büyüğümüzdür, döver de sever de. Kaldı ki dövdüğü ben değilim, birtakım paralel odaklar. Onlar da dayağı hak etmişlerdir zaten. Ayrıca biz bizzat dayak yesek de önemli değildir. Dayak korkulacak bir şey değildir, bilakis bir fizik tedavi aracıdır. Siyatiğe, romatizmaya, kireçlenmeye, tansiyona birebirdir. Kızını dövmeyen kimi döver? Efendim?
-Barış, müzakere, siyasi uzlaşma filan bizi bozar. Kürtlerle muhatap olmanın en yakışıklı biçimi tanktır, toptur, özel birliklerdir, helikopterdir; havadan bombardımandır.
-Yeni anayasa umurumuzda bile değildir; umurumuzda olan anayasal yönetim değil; şanlı medeniyetimizi bütün ihtişamıyla tek başına temsil edecek ve bizi zaferden zafere götürecek bir başkandır, daha doğrusu bir padişah. N'aapayım, benim genetiğimde var otoriteye ve güçlü bir lidere hayranlık! İşte son kararımla Türkiye için başkanlık sistemini tercih ediyorum.
-Seçim iyidir, güzeldir fakat zırt-pırt seçim yapılırsa işte böyle olur. Seçime harcanacak para, sosyal yardım olarak bize bölüştürülse daha iyi olur.
-Demokrasi demokrasi dediniz; alın size demokrasi. Seçim seçim dediniz, alın size seçim. Yenilen pehlivan doymaz.
-Bugün ve Millet gazetesine, televizyonlarına yandaşlardan kayyum atanması, çalışanların tekme tokat kovulmasına kızacağımızı, alınacağımızı düşünenler yanılıyorlar. Devletimizin mutlaka bir bildiği vardır ve en azından hak etmişlerdir. En kısa zamanda kıyıda köşede kalan öteki gazete ve kanalların da canına okunmalı, birkaç günlük belgesel yayınından sonra “Kahraman Başkan Zorro'ya Karşı”, “Demir Yumruğun Faziletleri”, “Savulun Malkoçoğlu Geliyor” gibi faydalı filmler gösterilmelidir.
-Karşı görüşten nefret ederim çünkü her kafadan bir ses çıktığı için aklımızı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Çoğulculuk yerine yeni bir politik prensip olarak “Tek ses tek nefes”, “Muhalefet ihanettir” gibi faydalı görüşler anayasaya koyulmalıdır.
-AKP'nin artık seçimlere katılması gereksizdir; nitekim bu partimiz tenezzül edip bu seçime de katılmış, herkesin haddini bildirmiştir. Bundan sonra seçimler, AKP dışındaki partiler arasında ‘Liselerarası mahalli voleybol birinciliği' ölçeğinde eğlentili ve dinlendirici bir faaliyet olarak sürdürülmelidir. Bu nezih partiyi seçimden seçime koşturup yormak günahtır.
-Artık herkes bilmelidir ki politik başarı veya başarısızlık ile seçim sonuçları arasında hiçbir bağlantı yoktur. Başarısız olanın cezalandırılması gibi bir varsayım artık geçersizdir ve zaten çok saçmaydı.
-Son olarak ifade etmeliyim ki şahsen ve bizzat milli iradenin daima isabetli kararlar verdiği, hiç yanılmadığı ve her davranışında bir hikmet aranması gerektiği yolundaki şehir efsanelerinin aslı bulunmamaktadır. Milli iradenin de ara sıra canı sıkılabilir, esneyebilir; önemli şeyleri unutabilir veya canı şaka yapmak çekebilir. Şekil A'da da açıkça görünüyor zaten!