AB ile ilişkilerin canlanması Avrupa Konseyi'ne bağlı

Türkiye'nin AB üyelik perspektifinin yeniden canlanması Avrupa Konseyi ile normalleşme sağlamasına bağlı. Bunun için de Türkiye'nin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarını uygulaması gerekiyor.

SHABER3.COM

DW Türkçe'den Kayhan Karaca'nın haberine göre Ankara'nın İsveç'in NATO üyeliği ile Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik perspektifi arasında paralellik kurması, dikkatlerin uzun süredir donmuş olan Türkiye - AB ilişkilerine çevrilmesine neden oldu. Ancak Brüksel'de 2005'te başlayan katılım müzakerelerinde artık hiçbir başlık açılamadığı gibi, diğer konularda da somut ilerleme sağlanamıyor.

İki taraf arasındaki üyelik perspektifli ilişkiler Gezi olaylarından bu yana yavaş yavaş, 2016'daki darbe girişiminin ardından ise hızlanarak donma noktasına geldi. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye'de terörle mücadele adına alınan önlemlerin insan hakları ihlallerine yol açması nedeniyle ilişkiler tam anlamıyla çıkmaza girmiş durumda.

Darbe girişimi öncesi sığınmacılar konusunda varılan işbirliği de üyelik perspektifli olmaktan çıkan ilişkilerin "transaksiyonel" olarak adlandırılan "al-ver ilişkisi" zeminine taşınmasına neden oldu. Bu da Türkiye'nin üyelik hedefi konusundaki şüphelerin derinleşmesine yol açıyor.

Üyelik müzakereleri konuşulamadığından son yıllarda ilişkilerde Gümrük Birliği'nin modernizasyonu ve vize serbestisi konuları ön plana çıkmaya başladı.

Vize serbestisi çıkmazı

Türkiye ile AB arasında 16 Aralık 2013 tarihinde Geri Kabul Anlaşması ile eş zamanlı başlatılan Vize Serbestisi Diyaloğu, Vize Serbestisi Yol Haritası üzerinden yürütülüyor. Bu yol haritasında belge güvenliği, göç yönetimi, kamu düzen ve güvenliği, temel haklar ve düzensiz göçmenlerin geri kabulü  başlıkları altında karşılanması beklenen 72 kriter bulunuyor.

Türkiye bunlardan 66'sını yerine getirmiş durumda. Yolsuzluğun önlenmesi, kişisel verilerin korunması, Avrupa Polis Teşkilatı Europol ile operasyonel işbirliği ve cezai konularda etkin adli işbirliğine dair kriterlerde ise henüz yeterli ilerleme kaydedilmiş değil. Ankara'nın bu kapsamda terörle mücadele kanununu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kriterleriyle uyumlu hale getirmesi gerekiyor.

Ancak bu kriterlere ek olarak konu aynı zamanda siyasi bir karaktere sahip. Türkiye kökenlilerin yoğun olduğu Batı Avrupa ülkelerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize serbestisi tartışması siyasi planda iktidar partileri açısından saatli bomba olarak tanımlanıyor.

Gümrük Birliği'nin modernizasyonu

Türkiye ile AB arasında 1996'da tesis edilen Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin ve derinleştirilmesinin gerekliliği ise taşıma kotaları, vize, anlaşmazlıkların çözümü gibi kronikleşen sorunlara ek olarak küresel ticaret kurallarındaki değişiklikler nedeniyle her iki tarafın üzerinde hemfikir oldukları bir konu.

AB ve Türkiye tarafından gerçekleştirilen etki analizleri Gümrük Birliği'nin modernize edilmesinin her iki tarafa ek avantaj sağlayacağını göstermekte. Birliğin modernize edilmesiyle bir yandan işlemeyen yönlerinin düzeltilmesi, diğer yandan sanayi ürünlerine ek olarak tarım ürünleri, hizmet sektörleri ve kamu alımlarına genişletilmesi hedefleniyor. Türk iş dünyası böylelikle AB'nin üçüncü ülkelerle imzaladığı sofistike ticaret anlaşalarına karşı kendisini korumayı da amaçlıyor.

Gümrük Birliği'nin modernizasyonu konusunda Türkiye ile AB arasında 2015 yılında uzlaşıya varılmış olsa da süreç 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tıkandı. AB Genel İşler Konseyi, Haziran 2018'de "Türkiye'nin AB'den uzaklaştığı, katılım müzakerelerinin durma noktasına geldiği, yeni fasılların açılmasının düşünülmediği ve Gümrük Birliği'nin modernizasyonuna yönelik çalışma gerçekleştirilmesinin öngörülmediği" ifadelerini içeren bir karar aldı.

Bu kararı Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon krizi sonrası Temmuz 2019'da Ankara'ya karşı yaptırım kararları izledi. Ortaklık Konseyi ve Yüksek Düzeyli Diyalog toplantıları yapılamaz oldu, Türkiye'ye 2020 ve sonrası için öngörülen katılım öncesi mali yardımlar azaltıldı, Avrupa Yatırım Bankası'nın Türkiye'ye yönelik borçlanma faaliyetleri gözden geçirildi.

Avrupa Parlamentosu engeli

Tüm bunlara paralel olarak asıl kopma Ankara'nın üyelik perspektifine karşı en sert muhalefete sahne olan Avrupa Parlamentosu (AP) cephesinde yaşandı. AP, Gümrük Birliği'nin modernizasyonu ve vize serbestisi konularını Türkiye'de demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarında ilerleme koşuluna bağladı.

AP Türkiye raportörü, sosyal demokrat İspanyol parlamenter Nacho Sanchez Amor, bu yıl sonbaharda oylanacak yeni Türkiye raporunda, "Türk hükümeti radikal bir rota değişikliğine gitmediğinden Türkiye'nin AB üyelik süreci varlık nedenini yitirdi, sürdürülebilir olmaktan çıktı, bu nedenle üyelik yerine daha değişik ve gerçekçi bir çerçeve tasarlanmalı" önerisinde bulundu.

Avrupa genelinde aşırı sağcılık ve milliyetçiliğin yükselişte olduğu bir dönede Haziran 2024'te AP seçimleri yapılacak. AP içinde hiç kimse böyle bir ortamda Türkiye'nin AB üyelik perspektifi dosyasını açmak istemiyor.

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş dosyaları

Avrupa kulislerinde tüm gözlemciler Türkiye-AB ilişkilerinde üyelik perspektifli ciddi bir canlanma için Türkiye'nin öncelikli olarak üyesi olduğu Avrupa Konseyi ile ilişkilerini normalleştirmesi gerektiğini söylüyor. Avrupa'da demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti kriterlerini belirleyen Avrupa Konseyi için öncelikli konu AİHM kararlarının yerine getirilmesi.

Ankara, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın "derhal serbest bırakılmalarına" yönelik AİHM kararlarını yerine getirmediği gerekçesiyle Avrupa Konseyi ile sorunlu bir dönemden geçiyor. Avrupa Konseyi, Kavala dosyasında gelişme yaşanmaz ise sonbahardan itibaren Türkiye'ye yönelik olası yaptırımları görüşmeye başlayacak.

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine ilişkin Avrupa Sözleşmesi'nin "İstanbul Sözleşmesi" olarak adlandırılması için 2009 ve 2010'da tüm diplomatik ağırlığını ortaya koyan Ankara, ilk imzacısı olduğu bu sözleşmeden çekilerek de Avrupa Konseyi'nde hayal kırıklığı yaratmış durumda.

Türkiye aynı zamanda Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) denetim sürecindeki ülkeler listesinde yer alıyor. Avrupa Konseyi ile ilişkilerin normalleşmesi için bu cephede de adım atılması gerekiyor.

Özetle, Türkiye'nin AB ile üyelik perspektifli bir ilişkiyi yeniden canlandırabilmesi için öncelikle üyesi olduğu Avrupa Konseyi'ni ikna etmesi gerekiyor. Dolayısıyla Brüksel yolu Strasbourg'dan geçiyor.
<< Önceki Haber AB ile ilişkilerin canlanması Avrupa Konseyi'ne bağlı Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER