Abant'ta 'Demokrasinin Türkiye Sorunu' konuşuluyor


SAYIN ABONEMİZ, Abant Toplantısı ile ilgili haberleri yeniden toplu olarak servis ediyoruz.

**

Türkiye aydınının demokratik ve çoğulcu çözüm arayışlarının zemini 34. Abant Platformu Toplantısı, bu yıl 'Demokrasinin Türkiye Sorunu' başlığı altında yapılıyor.

Toplantı, Bolu Gazelle Otel'de başladı. Toplantıya, Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, akademisyen Baskın Oran, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdülhamit Bilici, Yazarlar Ali Bulaç, Şahin Alpay, Murat Belge, Aydın Engin, Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner, Adem Geveri, HDP Milletvekilleri Hüda Kaya ve İmam Taşçıer, Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış, AK Parti eski milletvekillerinden Reha Çamuroğlu, Gazeteciler Yazarlar Vakfı Başkan Vekili Erkam Tufan Aytav gibi önemli isimler katılıyor.

ORAN: SANDIKTAN ÇIKAN KÖTÜLÜKLE MÜCADELE ETMEYİ ÖĞRENİYORUZ

Toplantıda konuşan akademisyen Baskın Oran, "Türkiye acı çektikçe aşılanıyor. Askeri darbeyle gelen kötülükle mücadele etmeyi öğrendik. Şimdi sandıktan çıkan kötülükle mücadele etmeyi öğreniyoruz." dedi. Ulus devletin iki sorunu halledememenin yanı sıra kangren haline getirdiğini aktaran Oran, bu sorunların İslam ve Kürt sorunları olduğunu ifade etti. Bu açıdan AK Parti'nin iktidara gelmesinin iyi olabileceği şeklinde yorumlandığını aktaran Oran, "İktidar insanı bir yandan ehlileştirir, bir yandan bozar. AKP'nin gelmesi iyi oldu ama Erdoğan'ın gelmesi kötü oldu. Çünkü inanılmaz bir iktidar hırsı var. İnanılmaz bir korkusu var. Ben korkan insandan korkarım, çekinirim. Şu anda Erdoğan geçmişten gelen mazlumiyeti kullanıyor. Gerginlik ve kutuplaştırma üzerinden ayakta durmaya çalışıyor. Bu bir çıkmaz sokaktır. Bu çıkmaz sokakta geri gelemediği için devamlı ileri gidiyor." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın insanlara şeriatı vaat ettiğini söyleyen Oran, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu yöntemler dünyada görülmüş en kötü diktatörlüğü kuruyor, çoğunluğun diktatörlüğü. Çoğunluğun diktatörlüğü ulus devletin İslamcı versiyonunu oluşturmuş oluyor. Çünkü şerden hayır çıkar, Türkiye acı çektikçe aşılanıyor. Askeri darbeyle gelen kötülükle mücadele etmeyi öğrendik. Şimdi sandıktan çıkan kötülükle mücadele etmeyi öğreniyoruz. Bu çok önemli bir şey. Bu aşılama sayesinde İslam ve Kürt konuları herkesi ilgilendirecek ve herkes kendisini sorgulamaya başlayacak. Bu açıdan Erdoğan'ın gelmesi ve yaptığı kötülük, Türkiye'yi bölecek."

ALİ BULAÇ: DEVLET FELSEFESİ ÜZERİNDE YOĞUNLAŞMALIYIZ

Yazar Ali Bulaç, devletin kendisinden başka kimseye güvenmediğine dikkat çekti. "Kürt onun düşmanıdır, dindar İslamcı onun düşmanıdır, alevi düşmanıdır, solcu düşmanıdır, gayri Müslim düşmanıdır, Türkçü de onun düşmanıdır" diyen Bulaç, devletin bir ruh olduğunu ifade etti. Bulaç, "Keşke bu iktidar, girdiği bedeni ehlileştirseydi, tam aksine girdiği bedeni yeniden ve çok daha fazla azdırır. Bir devlet felsefesi üzerinde yoğunlaşmalıyız. Kemalist devrimler söz konusu olduğunda şu muhalefet öne sürülür; evet baskıcıydı ama dönemin şartlarına göre değerlendirilmesi gerekir. Zamanın ruhu var derlerdi" diye konuştu.

"Bugün de olup bitenler zamanın ürünü değil mi?" diyen Bulaç, "Bunlar zamanın gereğidir, şartlar bunu gerektiriyor. Ben de bunları uyguluyorum diyebilir. Şartları vecibeleri okuyanlar genelde gücü elinde bulunduranlar, gücü ellerine geçirmek isteyenler oluyor. Bunlar yaptıklarını meşrulaştırırlar. Objektif değerler olmalı, tarihsel ve toplumsal değerlerin üstünde olmalı." ifadesinde bulundu.

BELGE: TOPLUMUN, YÖNETENLERE KARŞI KENDİNİ SAVUNMA ALETLERİ YOK

Taraf yazarı Murat Belge, toplumun, yöneticilere karşı kendini savunma alet ve kültürünün olmadığını ifade etti. Toplumda 'devlete karşı kendimi nasıl koruyabilirim' diye bir sorunun gündeme gelmediğini aktaran Belge, şöyle konuştu: "Bugünkü durumda toplumun kendini savunma aletleri, kültürü, bilinci yok. Böyle bir tarihten gelen toplumun kendi kendine bir demokratik siyasi gelenek yaratması çok zor. Nitekim öyle bir şey yok. Sık sık ifade ettiğimiz 'kendine demokrasi' geleneğinden geliyoruz. Azınlık seçkinler vesayetinden dışarı çıktığı zaman Türkiye, bu sefer bir tür vesayet diktatörlüğü diyebileceğimiz bir yönetim biçiminden bu sefer bir plebisite diktatörlüğü diyebileceğimiz bir vesayete geçti. Bu iki kutup arasında gidip gelen, kendini koruyacak aleti edevatı olmayan bir toplum ile bugünlere geldik."

Belge, "Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, devletinin gözetiminde medeniyete yol alacak ama devletine de itaat edecek bir toplum tasarlanmış. Bu da dar sayıda gerçekten ya da kendinden menkul elit olan, varılacak hedefleri daha iyi bildiğini varsayan bir ekibin önceden koyulmuş hedeflere götürmesi. Jakobenlik bile diyemeyeceğim, çünkü jakobenlik risk almayı gerektirir. Dikensiz gül bahçesi diyebileceğim bir jakobenlik." açıklamasında bulundu.

Bugünkü dönemin bir yapısal dönüşüm dönemi olduğunu vurgulayan Belge, konuşmasını şöyle tamamladı: "Bu dönemden olağan bir döneme geçiş zor. Yeter ki buradan demokrasiye çıkalım. Necip Türk milletinin olan durumdan şikayet etme konusunda bir mahareti vardır. Böyle bir toplantı -hepimizi ciddi şekilde tehdit eden bir durumla karşı karşıyayız- uzun vadede neler yapılabilirim konuşulmasına vesile olmalı. Hala herkesin kendi gündemi var ve hala herkesin kendi düşmanı birinci önem taşıyor. Böyle bir yönetime karşı genel ilkeler, mesela mizah.. Bu adam gerginlik bağırtı çağırtıdan yararlanıyor. O tür silahlarla üstüne gittikçe ki o türlü davranmamak da zor çünkü sürekli bir sinir bozukluğu yaşıyoruz- ama buna kapılmadan. Çünkü her türlü gerginlikten istifade ediyor bu adam. Bu gerginliğe düşmeyecek br takım stratejiler düşünmeliyiz. Bunun için de mizahın etkili olabileceğini düşünüyorum. Bir meydan muharebesi var- bunun bir tarafında güçlülük, bir tarafında da haklılık var. Birbirinden haberdar olarak hareket etmenin bir başlangıcı haline getireceğimize inanıyorum bu toplantıyı."

ŞAHİN ALPAY: AK PARTİ'NİN SIFIRLANACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM

Zaman Gazetesi yazarı Şahin Alpay, toplantıda bulunan kişilere temel hak ve özgürlükler konusunda yola çıktıklarında neler düşündüğünü sordu. Alpay, "Demokrasi mücadelesi ta tazminata kadar uzanan bir geçmişe sahip. Aşama aşama ilerlediğimizi düşünüyorum. 20. yüzyılın ikinci yarısını otoriter bir rejim altında geçirdik, kuruluşumuz otoriter ilkelere dayanıyordu. Bürokratik vesayet altında geçirdiğimiz bu sürede insanlar temel hak ve özgürlüklerin ne kadar önemli olduğunu anladı. Bireylerin temel hak ve özgürlükleri sağlanmadığı sürece bir toplumun medenileşmesine imkan yoktur. Bu nedenle hepimiz vesayetle mücadele ettik. Belki bu mücadelede hatalar oldu, yeterince hassas davranılmadı, neticede askere dayalı vesayet yerine halka ve seçime dayalı vesayet ortaya çıktı." ifadesinde bulundu.

Alpay, "Türkiye'de birçok parti hep özgürlükleri vaat ederek yükseldi. Buna sırt çevirenler tepetaklak gittiler. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kaderinin de sıfırlanacağını düşünüyorum." şeklinde konuştu.

REHA ÇAMUROĞLU: DEVLETİN MESELESİ, MEŞRUİYET MESELESİ

Eski Milletvekili Reha Çamuroğlu ise şöyle konuştu: "Biz buraya parti kurmak veya alternatif yaratmak için toplanmadık. Fikir alışverişi süreci için toplandık. Devlet meselesi, aynı zamanda meşruiyet meselesi demektir. Türkiye'de 7 Haziran seçimleri el tersiyle itildi. Kimse ciddi ciddi bu tavrın meşruiyetini tartışmadı. Özellikle de muhalefet.. Zaten iktidarın tartışmasını beklemezdik. Arkasından 1 Kasım seçimleri oldu. 1 Kasım seçimlerinde AGİT'in verdiği raporu biliyoruz fakat 1 Kasım akşamı iki muhalefet partisini yeni iktidarını meşrulaştırırken gördük. AGİT raporu bile beklenmeden bunun yapıldığını gördük. Muhalefetin, AKP iktidarlarını yahut 'mevzuatı dikkate almayın' diyen iktidarı temsil eden şahsın meşruiyetini sorguladığını hiç görmedik. Meclise bu kadar yapışmalarını anlamakta zorluk çekiyorum."
CİHAN
<< Önceki Haber Abant'ta 'Demokrasinin Türkiye Sorunu' konuşuluyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER