ABD elçisi gazetecilerle buluştu
ABD Elçisi John Bass, İstanbul’da bir grup gazeteciyle bir araya gelerek Amerikan hükümetinin 15 Temmuz darbe girişimini bildiği ya da desteklediği yolundaki yaygın kanaatleri gidermeye uğraştı. Alışılagelmiş üst düzey diplomatik toplantılardan farklı olarak, bu sefer davetliler genelde “hükümete yakın” gazetelerden seçilmiş; Sabah, Star, Daily Sabah ve Yeni Şafak gibi “15 Temmuz’daki darbe girişiminin ABD destekli olduğu” tezini işleyen gazetelere de özellikle yer verilmişti.
John Bass, “Amerikan hükümeti bu yasadışı darbe girişimini planlamadı, yönetmedi, desteklemedi” vurgusuyla ikili ilişkilerdeki 15 Temmuz kırılganlığını gidermek için çabalarken, bu yönde hükümete yakın gazetelerden gelen serzenişleri uzun uzadıya dinledi ve yanıtlamaya çalıştı. ABD elçisi, darbeyi kendisinin de birçok sıradan Türkiye vatandaşı gibi Ankara semalarında F16’ların alçak uçuşları sayesinde fark ettiğini ve ondan sonra Washington ve Ankara arasında yaşanan yoğun trafiği anlattı.
"Israr süreci zora sokar"
Bass, Fethullah Gülen'in iade talebi hakkında ABD’deki yasal süreçle ilgili önemli uyarılarda bulundu. Amerika’da yasal bir süreç olduğunu hatırlatan Bass, Türk yetkililerin Gülen ve iadesiyle ilgili yaptığı bazı sert açıklamaların ABD Adalet Bakanlığı uhdesindeki bu süreci zora sokabileceğinin de altını çizdi. Bu bağlamda Gülen’in ABD hükümetinin muhalefetine rağmen bir hâkim kararıyla 2008’de green card (oturma izni) aldığını hatırlatarak, iade girişiminin yasal bir süreç ve bunun ABD yargısının elinde olduğuna da dikkat çekti.
‘Biz de darbeye öfkeliyiz’
Sözlerine “Öncelikle geçmiş olsun” demek istiyorum diye başlayan Büyükelçi Bass şöyle konuştu:
“Sadece kişisel olarak değil, burada yaşayan ve o geceki berbat olayları sizler gibi yaşamak zorunda kalan yüzlerce Amerikan diplomat ve aileleri adına. Hayatında böyle bir olay yaşamamış olan bütün meslektaşlarım derin bir travma ve şok yaşıyor. Haliyle Türk dostlarımızın yaşadığı duyguları biz de hissediyoruz ve bu bağlamda burada yaşanan olayların ne olduğunu ve toplumdaki etkisini anlamaya ve hem Washington’a hem de Amerikan halkına anlatmaya uğraşıyoruz.
‘Birbirimizi anlamalıyız’
Aynı şekilde Atlantik ötesinde olayların nasıl göründüğünü ve neden bir türlü birbirimizi tam anlayamadığımızı da Türk hükümetine ve okuyucularınıza anlatmaya çalışıyoruz. Cumhuriyeti ve halkı korumaya ant içmiş Türk ordusu mensuplarının aksi yönde yasadışı faaliyetlere girmiş olmasına biz de öfke duyuyoruz.”
Büyükelçi Bass, ABD’nin 15 Temmuz darbesini desteklediğine ilişkin iddiaları ise şöyle yanıtladı:
‘Planlamadık, yönetmedik’
“İçinde tek bir gerçek kırıntısı olmamasına karşın, bu ülkedeki yorumlarda ABD’nin bu yasadışı darbenin içinde olduğu ya da bilgisi olduğu yolundaki suçlamalarda yer almasından dolayı büyük rahatsızlık ve alınganlık içindeyiz. Tekrar söylemek istiyorum: Amerikan hükümeti bu yasadışı darbe girişimini planlamadı, yönetmedi, desteklemedi ve 15-16 Temmuz’da yaşananlar hakkında önceden bilgi sahibi değildi. Nokta.
‘Duysaydık bildirirdik’
Hiçbir planlama, yönetme, destek ya da önbilgi yoktu ve bilgi sahibi olsaydık, daha önceleri terör tehditlerini bildirdiğimiz gibi darbe girişimini de Türk hükümetine hemen bildirirdik. İşte bu yüzden ABD hükümeti ve basınında bazı sert tepkiler okuyorsunuz; çünkü ABD’de insanlar buradaki basın ve bazı yetkililerin ABD’yi sorumlu tutmasından rahatsızlar.
‘Hükümeti destekliyoruz’
Tüm bu gerilim ve yanlış anlamalara rağmen, öncelik olarak bu yasadışı darbe girişiminin sorumlularını adalete teslim edilmesi için Türk hükümetini destekliyoruz. İki hükümet arasında Türkiye’nin bu çabasını desteklemek ve sorumluları yargıya teslim etmek için diyalog var. Bu konudaki sorulara cevap verirken, bu çabaları ve yasal süreci zora sokabilecek bir şey söylemek istemiyorum. ABD ve Türk adalet sistemlerinin farkı ve bunun neden çok önemli olduğunu konuşabiliriz.
‘ABD’de yargı bağımsız’
ABD’de son derece bağımsız bir yargı ayağı var. Hükümetten ayrı ve eşit konumda. ABD yürütmesinin katılmadığı birçok karar alabiliyor. Her zaman oluyor bu. Gülen’in kalıcı oturum (yeşilkart) başvurusunda da bu yaşandı ve 2008’de dönemin ABD hükümetinin muhalefetine karşın bir karar alındı. Haliyle, bizim arzumuz bu konuda Türk hükümetinin kendi davasını en iyi ve bağımsız yargıçlar nezdinde en inandırıcı şekilde sunmasına yardımcı olmak. Bunun bir ayağı da bu konuyla ilgili kamuoyunun önünde konuşmamak. Biraz araştırırsanız ABD’de birçok olayda, yargı süreci öncesinde yapılan açıklamalara ya da delillerin dillendirilmesine dayanarak, “olumsuz” sonuçlandığını görürsünüz. Yargıç bazı delillerin kullanılamayacağı kanısına varır. Bunu mazeret olarak değil, sadece ABD yargı sisteminin nasıl işlediğini anlatmak için söylüyorum.”
"Akar’dan dinledim"
Burada yaşayan ve o gece yaşananları General (Hulusi) Akar’dan da dinlemiş biri olarak, bu tanıklığı çok güçlü bulduğumu söylemek isterim. Bunun dışında Türk hükümetinin adalet arayışını zora sokmak istemem. İşte bu yüzden Türk hükümetinin adalet arayışını destekliyoruz. Ancak demokratik toplumlarda adalet bir yasal süreç demektir. Demokrasilerin farklı yasal sistemleri var. Bu yüzden arada adalet bakanlıkları ve yargı süreçlerini uyumlandıran ikili anlaşmalar var.”
"TÜRK YETKİLİLER BİZİ ARAYIP YARDIM İSTEDİ"
- Bir şeyler olabileceğine dair bir duyumunuz var mıydı yoksa size tamamen mi sürpriz oldu?
Tamamen sürpriz oldu. Darbe girişimini o gece elçilik rezidansının bahçesinden şehre bakarken bir anda jetlerin şehir merkezinden alçak uçuş yapmasıyla öğrendim. Saat 10 civarındaydı ve İstanbul’dan o gün dönmüş, meslektaşlarımdan birinin elçilikteki yaşgününe uğramıştım. Ve bir anda havada tuhaf bir hareketlilik vardı. Aklıma ilk gelen, şehrin merkezinde bir terör saldırısına karşı bir alarm durumu olabileceği oldu. Herkes gibi ben de telefona sarıldım ve olduğunu öğrenmeye çalıştım. Kısa bir süre sonra (sanırım saat 11 ya da 11.15 sularında) Türk hükümeti arayarak bir darbe girişimi olduğunu haber verdi. Ufak bir ekiple elçiliğe geçtik ve olaylar devam ederken Washington’la iletişimi sağladık. Arayan bir Dışişleri bakanlığı yetkilisiydi ve yaşanan olayların hükümetin rızası dışında yasadışı bir darbe girişimi olduğunu söyledi ve destek istedi. Ve bu bilgiyi Türk hükümeti adına Washington’a aktarmam istendi, bunu hemen yaptım.
Küçük bir ekip olarak 48 saat ara vermeden ve elçilikten çıkmadan 2 gün geçirdik. O gece üst düzey ABD’li yetkilileri bilgilendirdik. Olanlar konusunda kaygılıydılar ve ne olduğunu çözmeye çalışıyorlardı. Çok dezenformasyon ve darbecilerin meşruiyet sağlamak için çabaları vardı. TRT bildirisi gibi. Dijital dünyada aynı anda olan her şey yayılabiliyor. Haliyle bizim hükümetimiz de olayları takip edip bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu soruyordu. Ayrıca ABD vatandaşlarının güvenliği konusunda kaygılarımız vardı.
‘İncirlik bir ABD üssü değil’
ABD Büyükelçisi Bass, İncirlik Üssü ile ilgili açıklamasında, “Darbede yer alan uçakların bir bölümünün İncirlik’te yakıt ikmali yapmış olması, ABD’nin darbe girişiminden haberdar olduğu ya da destek olduğu yolundaki yorumlara neden oluyor” dedi ve ekledi:
“Şunu bilmenizi isterim: İncirlik bir ABD üssü değil. Bir Türk üssü. Biz Türk hükümetinin davetiyle ve resmi bir anlaşma çerçevesinde orayı kullanabiliyoruz; ama kontrolümüzde değil. Aynı şekilde Türk hava sahası da kontrolümüzde değil. İncirlik’teki kule de bizim kontrolümüzde değil ve kimin nasıl ve ne zaman kalkacağına karar vermiyoruz. Türkiye’deki ABD askeri uçuşları Türk hükümetine resmi uçuş rota başvurusunun onaylanmasıyla ve Türk makamlarının onayıyla oluyor. Ancak bizim Türk ordusunun faaliyetleri ya da askeri tesislerinin kullanımı konusunda herhangi bir tasarrufumuz yok. Günlük bazda İncirlik’te kalkan bir yakıt ikmal uçağının yasal ve meşru bir faaliyette bulunup bulunmadığını denetleyebilecek bir pozisyonumuz da yok. Bu Türk hükümetinin ve Hava Kuvvetleri’nin işi. Anladığım kadarıyla uçaklardan çoğu Malatya ve Diyarbakır’dan kalkmış. Malatya’da askeri varlığımız yok ve Diyarbakır’da çok az küçük bir varlığımız var. Ve bunların hepsi Türk üssü. Yani ABD ordusu da buraları kullandı diye bizim bu üsleri kontrol ettiğimiz ya da olayları bildiğimiz iddiasının hiçbir dayanağı yok.”
(Cumhuriyet)