Bu şok edici tespit, 103 kişinin ölümüyle sonuçlanan Ankara katliamının birkaç gün ardından Avrupa Birliği'nin gizli servisi EUINTCEN'in AB içindeki en üst düzey karar mekanizmalarına gönderdiği 'çok gizli' kayıtlı bir istihbarat raporunda yer alıyor.
Ahvalnews.com.tr sitesi, EUINTCEN'in bugüne kadar gizli kalmış, 13 Ekim 2015 tarihli söz konusu kapsamlı raporuna ulaştı.
''Ankara Bombalaması'' başlığını taşıyan üç sayfalık rapor, üç bölümden oluşuyor.
''Ön özet'' ve 'arka plan'' arabaşlıkları altında, kanlı terör saldırısının hangi siyasi ortamda, hangi koşullar altına gerçekleştiği ayrıntılarla sunuluyor.
Raporun en önemli bölümü, en sondaki ''Değerlendirme'' başlığı altında yer alıyor. Bu bölümde, 20 Temmuz 2015'te Urfa'nın Suruç ilçesinde Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) mensubu göstericileri hedef aldığı anlaşılan, 33 kişinin ölümü 109 kişinin yaralanmasına yol açan DAEŞ saldırısı ile Ankara Katliamı arasında 'devamlılık' bağı kuruluyor.
Raporun ilgili kısmında şu tespitlere yer veriliyor:
''Ankara bombacılarının hedefinde ESP de vardı. ESP’nin kurucuları arasında HDP eş genel başkanı Figen Yüksekdağ da bulunuyordu. Ankara saldırısı, 1 Kasım’da tekrarlanacak parlamento seçimleri için yapılan yoğun seçim kampanyaları ve hükûmetin PKK’ya yönelik sürmekte olan şiddetli askerî harekâtları sırasında gerçekleşti.
''Suruç ve Ankara saldırıları arasında benzerlikler bulunmakta. Her iki bombalı saldırıda da kalabalıklara yönelik polis koruması yetersizdi ya da hiç yoktu. Her iki mitingde de ESP bulunuyordu. İki miting de Kürtlerle ilgiliydi. Hem Suruç hem de Ankara saldırısında süpheli DAEŞ’ti...
''Ankara’da Kürt barış aktivistlerinin yer aldığı bir mitinge yönelik bombalı saldırıların sorumluluğu, muhtemelen, Türkiye’nin Suriye ve Irak ile olan uzun sınırları boyunca faaliyet gösteren DAEŞ teröristlerinin üzerine kalacaktır. Fakat 1 Kasım’da gerçekleşecek genel seçimlerin yakınlığı, muhalefet partileri arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğündeki sert hükûmet politikalarını destekleyen güçlerin saldırıya karışmış olabilecekleri yönündeki şüpheleri artırdı."
DAEŞ hem Kürtleri hem de Türk devletini meşru hedefler olarak görmekte, bu da onun gözünde silahsız sivillere yönelik ölümcül saldırıları meşrulaştırmaya yeterli olmaktadır,'' şeklinde süren EUINTCEN raporu, şu sonuç tespitiyle dikkat çekiyor:
''Saldırının tarzı ve/ya biçimi (intihar bombacılarının kullanılması) DAEŞ’e işaret etmekte. (Ancak) Göstericileri taşıyan otobüslerde arama yapılmaması, devasa bir mitingde polisin neredeyse tamamen yokluğu gibi koşullar göz önüne alındığında, bu olayda AKP bünyesindeki güçlerin DAEŞ militanlarını özel olarak görevlendirdiğine inanmak için makul sebep var.''
10 Ekim Ankara Katliamı davasında bugüne kadar kayda değer bir ilerleme olmayışı, ve dosyaya sonradan yansıyan şüphe uyandırıcı ayrıntılar da EUINTCEN'in erken bir aşamada hazırladığı 'çok gizli' raporu teyit eder nitelikte.
''10 Ekim Katliamı Avukat Komisyonu'' mensubu avukatların 8 Haziran'da yaptığı açıklamalar da, davanın ''çürümeye terk edildiği'' izlenimini güçlendirir nitelikte.
Duvar'dan Serkan Ayar'ın aktardığına göre, önceki duruşmalara dair bilgiler veren avukatlar, katliamda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin yargılanmasının engellendiğini belirterek davanın bir an önce bitirilmesi için uğraştıklarını anlattılar.
Artı Gerçek'ten Esra Koçak Mayda'nın haberine göre, dava dosyasının kapatılmak istendiğini öne süren ancak avukatlar olarak buna direndiklerini ifade eden Av. Sevinç Hocaoğulları, “bugüne kadar dava dosyasına koyduğumuz her delil, her belgeyi iğneyle kuyu kazar gibi elde ettik” dedi.
Habere göre avukatlar, Suruç ve 10 Ekim Ankara Gar saldırısının planlayıcısı olarak bilinen DAEŞ 'Gaziantep Emiri' Yunus Durmaz’la ilgili İstanbul 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nden bir bilgiye ulaştı. (Daha sonradan ismi İstanbul 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi olan) 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi bir dava kapsamında 11 Kasım 2013’te Durmaz hakkında yakalama kararı çıkardı.
Bu tarihte Yunus Durmaz’ı teknik takibe alan ve izleyen Gaziantep Emniyet Müdürlüğü yakalama işlemi yapmadı. Diyarbakır HDP mitingi saldırısı ve Suruç katliamlarının ardından Eylül 2015’te Yunus Durmaz’ı tekrar gözaltına almaya çalışan Gaziantep Emniyeti ise Durmaz ve arkadaşlarını bulamadı.
Mahkeme kararını işleme koymayıp Durmaz’ı teknik takibe almalarına rağmen herhangi bir gözaltı işlemi yapmayan Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nün sorumluluğunu hatırlatan avukat İlke Işık, “Antep Emniyeti kendi yaptığı soruşturmada yakalamadığı gibi İstanbul 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nin yakalama kararını da yerine getirmediği için ağır bir suç işlemiş durumdadır. Yunus Durmaz bu katliamın planlayıcısıdır. Durmaz, 2013’ün sonunda yakalansaydı bu katliam olmayacaktı” dedi.
10 Ekim katliamının soruşturma aşamasında savcıların alana 2.5 saat sonra geldiğini ve hiçbir taleplerini kabul etmediğini hatırlatan Avukat Nuray Özdoğan ise baz istasyonundaki verilerin dahi dosyaya 3 ay sonra girdiğini hatırlattı.
Hiçbir kamu görevlisi hakkında soruşturma açılmadığını ve yargılanmadıklarını söyleyen Özdoğan, “Bu soruşturmada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ne yazık ki delillere engel olmak istemiştir. İğneyle kuyu kazılan bilgiler avukatların çabalarıyla ortaya çıkmıştır. Örneğin katliama ilişkin Devlet Denetleme Kurulu raporu dosyaya girmişken şimdi ortada yok. Savcılık bununla ilgilenmemiş” dedi.
Avukat Senem Doğanolu da bu davanın insanlığa dair işlenen suçlar kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Katliamın 9’uncu tur duruşmaları 12-13 Haziran tarihlerinde Ankara Adliyesi’nde görülecek.
Ahvalnews.com.tr