Eski Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi, ölümünün 37. yılında Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında anıldı. Kur'an-ı Kerim okunmasının ardından bir konuşma yapan kızı Nükhet İpekçi İzet, Can Dündar'ın kendisine gönderdiği mektubu okudu.
Maçka'daki evinin önünde 37 yıl önce silahlı saldırı sonucu öldürülen Abdi İpekçi için mezarı başında anma töreni düzenlendi. Törene İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi İzet, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ve meslektaşları katıldı. Tören, Kur'an-ı Kerim ve dualar okunarak başladı.
Törende Konuşan, Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi İzet, şunları söyledi: "Her tür öldürmede, her tür yok etmede, hiç tarafsız, hiç amasız, hiç mesafesiz, hep birlikte daha çok var olabilsek. Olabilsek ama var olma adına, yok etmeye kalkışmasak. Birbirimize saldırmadan, kumpaslar kurmadan, varsayımlar yaratmadan, hakaretler, iftiralar, tehditler savurmadan olabilsek. Bütün bu olanları değiştirmek için, birilerine, bir yerlere 'karşı" olarak değil de sükûnetle, 'birlikte' çare yolları arayarak var olsak. Var olanlar, her koşulda, ömür boyu, hatta sonsuza kadar varlar: İlk yıllarda, devlete, hükümetlere, milletvekillerine, hukuk kurumlarına güvenimin kalmadığı, umutsuzluğa kapıldığım anlarda, Uğur Mumcu'nun varlığı, hepimiz için, en büyük desteğim, aydınlığım, umudum olurdu. Ve şu anda da, onun kaybından sonra da, onun gibi bir kişinin aydınlığı, hepimize umut. Can Dündar, tıpkı onun gibi, her yıl bu günde, hem gazetecice hem kardeşçe, yanı başımda olan çok güçlü bir varlık. "Vatan haini, komünist, Siyonist, kapitalist, Yahudi kızıl bir böcek, tatlı su sosyalisti, Selanik dönmesi, sabetaist, aslen Ermeni, Mason, TÜSİAD uşağı, gizli tarikat üyesi, CİA casusu, Mossad casusu " olduğu algılarıyla, bazı tetikçi gazeteciler, bazı MİT görevlileri ve kim bilir daha kimler tarafından düşman olarak işaretlenen, yok edilmesi teşvik edilen ama kim bilir belki de, aslında, 12 Eylül'ün eşiğinde, silah kaçakçılığıyla ilgili bir dosyayı ya da Ecevit'ten duyduğu bir para-militer gücü araştırmayı, duyurmayı görev bildiği için, kendini bir anda, şu mezarın dibinde bulan babam gibi, yerin dibine gömülmek istenen, üstü sistemli biçimde, iyice örtülen dava dosyası; böyle diplerde kalmasın, dağılıp ortadan kaybolmasın, gün yüzüne çıksın, hep birlikte asıl gerçekle yüzleşelim, bilelim görelim, bu tür saldırıları toplumsal bir yazgı olarak yaşamaktan kurtulalım diye sürekli çaba harcayan, başlıca gazetecilerden biri: Can Dündar. Vatan severlik ile vatan sevmezlik ölçüsünün birimi, padişahlıktan yeni cumhuriyete, demokrasiden ileri demokrasiye doğru, ne kadar ilerlersek ilerleyelim, bir türlü tam olarak saptanamıyor. Ama vatanlarına, halklarına, hatta bütün insanlığa olan sevgileri; aradan ne kadar yıl, ne kadar kuşak geçerse geçsin, Hasan Fehmi, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet'ten, bu günlere kadar, canından edilen, hapsedilen yazarların, gazetecilerin yazılarında, asla değişmeyecek. Gırtlağımıza kadar cinayete, katliama battığımız bu yılda, gazeteciliğe bu kadar çok kara çalınan bu yılda, bir eski zaman cinayeti için burada toplanışımız nedeniyle, biraz mahcubiyet hissettiğimi son bir ah' la bildirmek üzereydim. Bir kurguda görülse fazla aşırı rastlantı sayılacak, hiç inandırıcı bulunmayacak bir durumla karşılaştım: Ortak tanıdığımız Günel Cantak geldi, Can Dündar'ın Silivri'den yolladığı mektubu verdi."
CAN DÜNDAR'IN CEZAEVİNDEN YAZDIĞI MEKTUBU OKUDU
Can Dündar'ın cezaevinden kendisine yazdığı mektubu okuyan Nükhet İpekçi İzet, şöyle konuştu: "Kendisinden izin alma şansım yok ama bu mektubun bir bölümünü paylaşmayı görev biliyorum. 'Sevgili Nükhet, 24 Ocak'tan 1 Şubat'a mektup yazmak, hele de bunu Silivri'den yazmak, kısa bir basın tarihi cümlesi kurmak gibi… Çileyi devralan ikinci kuşak olarak onlara layık olma gailesindeyiz. Öfkenin sahibi, türü, dozu değişiyor, kendisi sabit kalıyor. Kurbanın adı, yaşı, gazetesi değişiyor, akıbeti sabit kalıyor. Ama neyse ki umut da hep sabit değer; hiç azalmıyor; hatta çoğalıyor."
ABDİ İPEKÇİ GAZETECİLİĞİNİ YAPABİLSEK BU ÜLKEDE ÖZLEDİĞİMİZ DEMOKRASİ OLURDU
Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş ise konuşmasında şu ifadeleri kullandı: "Abdi İpekçi gazeteciliği, Türkiye'de çok şey değiştirdi. Abdi İpekçi gazeteciliği artık bitti diyen insanlar bile bugün bu gerçeğin fazlasıyla farkında diye düşünüyoruz. Biz Abdi İpekçi gazeteciliğini bu ülkede yapabiliyor olsak bu ülkede özlediğimiz demokrasinin de var olacağını da düşünüyoruz. Bir ülke düşünün ki basın müzesinde galerisi var, 65 öldürülmüş gazetecisi var. İletişim fakültesindeki öğrenciler mesleğe başlarken o müzeyi ziyaret ediyorlar. Bütün öldürülmüş gazetecilerin cinayetleri hala aydınlatılmış değil."
CİHAN