Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, medya kurumlarına yapılan polis baskınları, gazetecilerin dövülmesi, tehdit edilmesi karşısında basın meslek örgütlerinin daha aksiyoner hareket etmesi gerektiğini söyledi. Bilici, "Her gün o kayyumlar oradan çıkana kadar, işten atılan meslektaşlarımız işine dönene kadar eylem yapılması lazım. Cemiyetlerimizin, örgütlerimizin avukatlar vasıtasıyla her yere dava açması lazım. Anayasa Mahkemesi'nden HSYK'ya kadar." dedi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve DİSK Basın-İş'in düzenlediği gazeteciliğin içinde bulunduğu baskı ve güç koşullarının ele alındığı 'Özgür Basın Özgür Toplum İçin Dayanışma Toplantısı' Türk-İş'in Taksim'deki merkezinde yapıldı. Toplantıda konuşan Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, medyaya yönelik baskılar ve yapılması gerekenlerden bahsetti. Abdülhamit Bilici'nin konuşmasından satır başları şöyle:
"İyi niyetle başlayan bu çalışmanın daha geniş katılımla, mağdur olan tüm medyanın katılımıyla genişlemesi ve güçlenmesini arzuluyorduk. Baskılar arttı. Bu üçüncü toplantımız. Baskılar gerilemedi. Fakat buradaki katılım gerilemiş durumda. Gazeteci mahallesi olarak yaşadığımız sıkıntıların önemli sebeplerinden biri. Terzi söküğünü dikemez denir ya bu söz tam bize uyuyor. Biz herkesin haklarını savunmaya gayret ediyoruz. Yırtık var, yıkılma var hatta. Kendimize maalesef derman olamıyoruz. Bütün bunlara rağmen iyimser tabiatım kötümser olmamı engelliyor. Bugünler elbette geçecek. Bütün olağanüstü dönemleri Türkiye yaşadı. 90'ları, 80'leri, 28 Şubat'ı, 12 Eylül'ü yaşadık.
'BU MEMLEKETTE ÇOK TUHAF ŞEYLER YAŞANDI'
Bu memlekette çok tuhaf şeyler yaşandı. Gazeteciler öldürüldü, medya binaları bombalandı. Hakikaten çok trajik bir tarihimiz var. Buradan çıkardığım netice herkes evlerine gitsin değil, herkes düzgün bir şekilde demokrasi mücadelesini versin. Demokrasi konusunda eksikleri olanlarımız eksiklerimizi tamamlayalım. Daha fazla birbirimizi anlamaya çalışalım. Devir, geçmişteki bagajları karıştırma, sen şöyle yapmıştın, ben böyle yapmıştım deme dönemi değil. Hiçbirimiz mükemmel olduğumuzu söyleyemeyiz. Herkesin birbiri hakkında söyleyeceği çok şeyi var. Dolayısıyla bu bahis dönemi değil.
'İKİ YILDIR TEHDİTLERLE YAŞIYORUZ'
Bir araya gelemeyecek kadar çok meşgulüz. Bir yayın yönetmeni olarak yayınla uğraşamayacak kadar meşgulüm. Absürt şeylerle uğraşıyoruz. En son sıralamada gazete yapmak geliyor şu anda maalesef. Bir sürü yerden tehditler, el koyacağız, geleceğiz, yıkacağız, kıracağız gibi tehditlerle 2 yıldır yaşıyoruz. Bunlar son dönemde özellikle Bugün'den sonra daha da artmış durumda.
Biz, birçok meslek örgütü gibi bir araya gelme konusunda çok başarılı değiliz. Eskiden beri bu sıkıntımız ve meslek örgütlerimiz de zayıf, bunu kabul edelim. Meslek örgütlerinin güçlü olması konusunda yeterli destek vermemişsem geçmiş dönemde, bu hatalarımı da kabul ederek söylüyorum. Fakat bir araya gelmemek, meselenin bitmesi anlamına gelmiyor. Aslında 100 tane örgütün Gazetecilere Özgürlük Platformu şemsiyesi altında bir araya gelmiş olması çok büyük bir kazanım. Önerim; bir icra komitesi oluşturulması. Dönem başkanlığı formülü belki normal zamanlar için iyiydi. Fakat şu anda binalara el konuyor. Gazeteciler, 70 – 80 kişi işten atılıyor. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Hürriyet'e geçen ziyarete gittim bahçede polisler dolaşıyor. Böyle bir ortamda 100 tane medya örgütünün bir araya gelmesi çok büyük bir kazanç fakat buna gerçekten vaktini ayırabileceklerden oluşmuş, hızlı şekilde toplanabilecek icra komitesi oluşturulabilir. Gazeteci evinin önünde dövülüyor, 80 gazeteci bir günde işten atılıyor, Digitürk platformundan televizyon kapatılıyor.
'BİR AKSİYON PLANI ÇIKARILMALI'
Bir aksiyon planı çıkarılsın. Bir araya gelmeler bir aksiyonun parçasıysa bir anlam ifade ediyor. Bir eylem planı olsun. Bu eylem planının içinde her şey olabilir. Demokratik ve hukuk çerçevesinde olmak kaydıyla. Yürüyüş tertip edilebilir, siyah çelenk konulabilir. Bazı sivil protestoların işe yarayacağını düşünüyorum.
Bugün'e kayyumun nasıl geldiğini biliyoruz. Kendisiyle ilgili dolandırıcılıktan hüküm olduğuna dair haberler çıktı. İpek Grubu'na el konulmasına zemin hazırlayan bilirkişi ile ilgili bu tür iddialar var. Tarafsız olmaları gerekirken parti teşkilatlarına üye isimler gelmiş durumda. Bu kurumları kalkındırmaları gerekirken, haklarını gözetmeleri gerekirken şu an hem Bugün televizyonu, hem de Bugün gazetesi 100 bin tirajlardan 5 binlere düştü. Tarık Toros'ların yaptığı yayıncılık muhteşemdi. Muhalefetin, herkesin sesiydi. Şu an reytingleri dip yapmış durumda. Birçok açıdan hukuk ihlal ediliyor. Anayasanın ihlal edilmesini söylemiyorum bile. Seçime üç gün kala bir medyanın susturulmasını falan söylemeye gerek yok. Bunların medya örgütleri ve demokratik toplum tarafından kabul edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Bunların içerisinde siyasi partiler, sendikalar herkes var.
"Kabul etmeyelim, ne yapalım?" Her gün o kayyumlar oradan çıkana kadar, işten atılan meslektaşlarımız işine dönene kadar eylem yapılması lazım. Cemiyetlerimizin, örgütlerimizin avukatlar vasıtasıyla her yere dava açması lazım. Anayasa Mahkemesi'nden HSYK'ya kadar. Muhalefete de burada çok önemli görevler düşüyor. Yani ne olacak şimdi? Herkesin elinden ekmeği alınacak ve herkes ağlamaya devam mı edecek? Bugünü kabullendiğinizde yarın arkadaş Cumhuriyet'e sıra gelecek, Zaman'a gelecek, sonra başkalarına gelecek.
'İŞTEN ATILAN GAZETECİLER NASIL AVUKAT TUTACAK?'
Dördüncüsü, bütün medya kurumlarının ve Türkiye'deki tüm hukuk düzeninin normal şartlara göre ayarlanması lazım. Normal şartlar ne demek? Anayasa geçerli, mahkemeler nispeten bağımsız ve tarafsız ve medya da nispeten özgür. Fakat böyle bir ortam şu anda yok. Hiçbir medya kurumunun hukuk alt yapısının sağlam olması lazım. Cumhurbaşkanına hakaretten 800 davadan bahsediliyor. Medya yöneticilerinden bahsediyorum, vatandaşlar var bunların arasında. Hatta şehit yakınları hapse atılıyor. Barolar Birliği, seçim öncesi avukat ekibi oluşturdu ve bu ekip şikayetleri ele alıyordu. Barolar Birliği, medya mağduriyetlerini takip etme konusunda bir heyet oluşturabilir. Normal şartlarda bu davaların üstesinden gelmek mümkün değil. İşten atılan 80 tane gazeteci var. Bunların yarın paraları da olmayacak. Nasıl avukat bulacaklar? Sendikalar ne kadar buna destek verebilecek. Yayın yönetmenleri olarak her zaman bir araya gelemeyebiliriz. Fakat medya örgütlerimizin, özellikle 100 tane medya örgütünü çatısı altında toplayan Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun bu olağanüstü şartlara göre bir harekat tarzını birazcık gözden geçirmesinin zaruri olduğunu düşünüyorum. Bu hepimiz için, Türkiye'nin geleceği için, çocuklarımız için çok önemli.
'ZAMAN'IN ÇAĞRISINA 300'E YAKIN AYDIN İMZA ATTI'
Umutsuz olmaya gerek yok. Biz Zaman gazetesi olarak 4 gün önce bir çağrıda bulunduk. 'Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için şu 4 değere gelin birlikte sahip çıkalım. Ne o değerler? Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve medya özgürlüğü. Önce 3-5 kişinin imzası geldi. Sonra bu rakam 300'e kadar çıktı. Hakikaten bir birinden değerli isimler var. Biraz inisiyatif almak gerekiyor. Mesleğimizin geleceği için biraz daha aksiyon ve eylem yapmamız gerekiyor.
CİHAN