ABDULLAH AYMAZ
Hizmet’in genetiği Kitap (Kur’an), Sünnet, İcmâ ve Kıyas’a yani bu dört esasa göre dizayn edilmiştir. Onun için temeli de karkası da sağlamdır. Bölmelerinde, duvarların süslemelerinde, ışıklandırılmasında v.s. bizim gibilerin hataları olabilir ama temeli ve karkası gerçekten sağlamdır ve istikbale matuf ümit vericidir.
Kur’an “Onlar (öyle kimselerdir) ki, Rabbilerinin çağrısına icabet eder ve namazı dosdoğru kılarlar; onların işleri kendi aralarında şûrâ iledir; kendilerine rızık olarak verdiğimizden de infakta bulunurlar.” (Şûrâ Sûresi, 42/38) ayetiyle istişareye vurgu yapıyor. Hizmetin meseleleri tâ baştan beri istişareye meşverete dayandırılmıştır.
Şöyle ki, Sözler’in, Mektubat’ın ve On Dördüncü Lem’a’ya kadar bütün Risalelerin fihristini bizzat Üstad Bediüzzaman Hazretleri kendisi yazmıştır. Fakat 1935 Eskişehir Mahkemesi ve hapsi münasebetiyle imkânlar yok olunca işler durmuştur. Oradan da mecburî ikametle Üstad Hazretleri Kastamonu’ya tek başına gönderilince irtibatlar tekrar kesilmiştir. Bir müddet sonra Üstad “Aziz kardeşlerim! Fihrist bakiyyesinin telifi size havale edilmişti. Taksîmü’l-âmâl tarzında yapsanız iyi olur.” (Kastamonu Lâhikası, 9. Mektup) diyerek, Ağabeylerin aralarında meşveretle, aralarında taksimatta kalan kısımların yazılmasını istemiştir. Nitekim, bir kısmını Hüsrev Ağabey, bir kısmını Hafız Ali Ağabey, bir kısmını Refet Ağabey yazmıştır.
Kastamonu Lâhikasında bulunan 19. Mektup’ta da Üstad Hazretleri “Fihristeyi, taksîmü’l-âmel tarzında Mütesânid (dayanışma içinde bulunan) Heyetinizin şahs-ı mânevisine tevdiniz çok güzeldir. Tam ve daimi bir üstad buldunuz. O manevi üstad, bu âciz kardeşinizden çok yüksektir; daha bana ihtiyaç bırakmıyor.” diyerek, yine istişareye, meşverete ve şûraya vurgu yapıyor.
Hocaefendi’nin en çok vurgu yaptığı konu istişaredir. Kısa bir iktibas yapayım: “Meşveret, aile içinde ihmal edildiği takdirde aile çerçevesinde huzursuzluk ve arızalara sebebiyet verir; bir heyet ve topluluk içinde ihmal edilirse o heyet ve topluluk zarar görür; devlet planında ihmal edildiğinde ise devlet çapında çok ciddi huzursuzluk, arıza ve problemlere yol açar. Evet, Hazreti Sadık-u Masduk (sallallâhu aleyhi ve sellem) ‚‘Mutlak manada İstişare eden haybet yaşamaz, hüsrana düşmez.” (et-Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr 6/365) buyurduğuna göre, demek ki en küçük daireden başlamak üzere hayatın bütün birimlerinde bu esasın uygulanması gerekmektedir.
İstişare temeli üzerinde Hizmetimiz Elhamdülillah her gün yepyeni gelişmelere, doğumlara mazhar. Onun için de hareketlilik, yer değişimi gerektiriyor. Türkiye içinde ve Türkiye dışında çeşitli hizmetlerde bulunduk; kaç ev değiştirdiğimizi bile tam hatırlayamayız. Yani Hizmet’te değişimler olağandır. Mesela İzmir’deyim, uygun görülmüş, ihtiyaç var, Kasım ayında Konya’ya gidilecek. Çoluk çocuk Konya’dayız. Dört sene sonra Ankara’dayız. Bir sene sonra İstanbul’dayız. 1992’de Amerika’dayız. Üç sene sonra tekrar İstanbul’dayız. Sonra Almanya’dayız… Her durakta bir şeyler öğreniyor ve bazı hatalarımızı kusurlarımızı tamir etme imkânı buluyoruz. Her hizmette yepyeni bir havada, tazelenmiş bir gayretle bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bir yandan da bu vesileyle bilgi birikimi sahibi oluyorsunuz. Hiç kimse Hizmet’in dışında kalmadan elinde geleni yapmaya çalışıyor.
Bizi ayakta tutan vahdet-i ruhiye, tesanüd ve ittihaddır. Bu özellikler, uhuvvet ve ihlasın muhafazası ile “mea’l-kusur ve’l-küsur” (kusur ve küsuratımızın idrakiyle) bizi bugünlere taşıdı. Bu bir Allah davasıdır ve bir gönül işidir. Biz eksiğimiz ve gediğimizle bu güzel işin içindeyiz. Normalde sıradan insanlarız, dehâmız veya velayet ve kerametimiz yok ama halis niyetimiz var. Cenab-ı Hak ihlas ve samimiyet ihsan etsin ve ayırmasın. Bütün sermayemiz bu. Hizmet’in neresinde bulunursak bulunalım mühim olan niyetimize uygun gayretimizdir. Cenab-ı Hak noksanlarımızı tamamlıyor.
Cihan çapında yapılan işlere bakıp hayret etmemek mümkün değil. Çünkü bu büyük işler, sıradan hatta cılız gayretlerle olacak gibi değil. Cenab-ı Hakk’ın inayeti apaçık görülüyor. Sizin evliyadan olmanıza keşif ve keramet sahibi olmanıza ihtiyaç yok. Karınca kararınca bir gayretle ama kocaman bir niyetle işin içinde iseniz Allah sürpriz yardım ve zaferler ihsan ediyor. Bu Hizmet’in içinde ömürlerini veren kardeşler bunların yüzlercesine şahit olmuş, hayretler içinde kalmış ve bu mazhariyetten defalarca hamd ve şükürlerini Cenab-ı Hakk’a arzetmişlerdir.
İşte bu doğumlar, bu tazelenmeler ve mazhariyetlerle vazifeden vazifeye koşmalar, yer ve konum değişiklikleri bizleri geliştirmiş, Hizmet’i zenginleştirmiş, bulunduğumuz ülkelerin mozaikleri içinde kendi rengimizde yepyeni ve taptaze çiçekler gibi açılmamıza Allah’ın izniyle vesile olmuştur. İşte ramazandayız, görüyorsunuz, Avrupa’dan Amerika’ya Asya’dan Afrika’ya Avustralya’dan Uzakdoğu’ya kadar yapılan ramazan programları, toplu iftarlar ve sahurlar, diyalog faaliyetleri, yardım organizasyonları içimize inşirah salıyor. Bunlardan başka gençlere ve çocuklara yönelik değerler eğitimi ve rehberlik programları organize ediliyor. Bunları sadece görmüyorum hakkal yakin zaman zaman iliklerime kadar duyuyorum ve doyuyorum.
Elhamdülillah bu işin mimarı M. Fethullah Gülen Hocaefendi başımızda, bütün dünyada ona karşı büyük bir tecevvüh var ve itibarı çok yüksek. Sözlerinden sohbetlerinden ve kitaplarından istifade ederek Hizmet’e hayranlık duyan farklı milletlerden entelektüeller var. Hocaefendi’nin ilk İngilizce biyografisini yazan dinler tarihi profesörü Jon Pahl yakın zaman önce Almanya, Avusturya ve İsviçre’de farklı şehirlerde konferanslar verdi. Her gittiği yerde yüzlerce insana Amerikalı bir ilim adamının gözüyle Hocaefendi’yi ve fikirlerinin insanlığa vaat ettiklerini anlattı. Bu insanlar ülke ülke dolaşıp Hizmet’i ve Hocaefendi’yi bizlerden daha iyi anlatıyorlar.
Daha geçen hafta medya ve insan hakları alanındaki faaliyetlerin sunulduğu çok güzel bir program gerçekleşti. Mahdut imkanlara rağmen Hizmetimizin masumiyetinin, insanlarımızın mazlumiyetinin ve sesimizin soluğumuzun tüm dünyaya nasıl gür bir sada ile anlatıldığını görmek kalplerimize inşirah verdi. Uzun aradan sonra tekrar bir müessesemizin stüdyoya dönüştürülen salonundan yayınlanan iftar programı hepimize coşkulu bir Ramazan yaşatıyor. Bütün bunları görüp hizmetimizin ve insanlığın geleceği adına ümitlenmemek mümkün değil.