[Abdullah Aymaz] Hayzûm

Evet Allah, Habibini hiçbir zaman terketmemişti. “Huneyn’de melekler imdada yetişmiş ve o en sıkışık anda Allah (c.c.), İki Cihan Serverini (S.A.S.) teyitsiz bırakmamıştı.

SHABER3.COM

ABDULLAH AYMAZ

Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi diyor ki: “Cenab-ı Hak, bizim göremeyeceğimiz askerleri meleklerle Peygamber Efendimizi (S.A.S.) teyit buyuruyordu. (Buharî) Allah Resulünü o esnada teyit eden askerlerin keyfiyetini elbetteki bilemeyiz. Ancak, bildiğimiz bir gerçek var ki, o da Allah Resulü‘nün, Allah’ın askerleriyle defalarca teyit olunduğuydu. 

Bedir, bu teyidin destanlaştığı vakalardan sadece biridir. Bedir’e katılan sahabeye nasıl “Ashab-ı Bedir” denmişse, o meleklere de Bedir melekleri denmiştir. “Sahabe, Bedir’deki harika tablolardan birini şöyle anlatır: Önümdeki düşmanı kovalıyor, fakat bir türlü yetişemiyordum. Derken bir kamçı sesi duydum; ardından bir atın âdeta mahmuzlandığını görüyor gibi oldum. O anda bütün âfâkı birdenbire lâhûtî bir ses doldurdu. Ses ‘Ukdum Hayzûm!’ diyordu. Biraz gidince, kovaladığım adamın kamçılanmış olarak yerde yattığını gördüm. Hâdise, Resûl-i Ekrem Efendimize (S.A.S.) nakledilince buyurdular ki, hayzûm, Cebrail’in atıdır. Kamçıyı vuran da O idi. Cebrail, o gün başına Zübeyr b. Avvam’ın sarığı cinsinden sarı bir sarık sarmış, sağa sola koşturuyordu. 

Uhud’da Resul-i Ekrem, Mus’ab’ını tâ sabahtan kaybetmişti, fakat akşama kadar önünde savaşan bir Mus’ab vardı. Güneş gurup edip, müşrikler çekilmeye başlamıştı ki, Allah Rasulü, ‘Mus’ab beriye gel! ’ dedi. Ancak, Mus’ab zannettiğin bir melekti ve dönüp ‘Ben Mus’ab değilim ya Rasulullah!’ dedi. Anlaşılıyordu ki, Allah (c.c.) O’nu melekleriyle teyit ediyordu. 

Evet Allah, Habibini hiçbir zaman terketmemişti. “Huneyn’de melekler imdada yetişmiş ve o en sıkışık anda Allah (c.c.), İki Cihan Serverini (S.A.S.) teyitsiz bırakmamıştı.” Bir gün çok sevdiğim ve saydığım bir ağabeyim, “Yarın sabah seninle beraber sarı kanaryayı almaya gideceğiz, hazır ol” dedi. Öbür gün sabah namazından sonra beraber sarı kanarya dediği Mercedes arabanın bulunduğu galeriye gittik. Daha kimse gelmemişti. Bir kenara çekildik. Ben boş durmayayım diye Cevşen okumaya başladım. Biraz sonra yanımızda bir araba durdu. İçinden yeni tanıştığım bizim sohbetlere katılan bir iş sahibi bir zat çıktı”. Hayrola, bir şey mi var? Burada ne bekliyorsunuz?” dedi. Durumu anlattık. Tamam patron benim yakın dostumdur. Hallederiz” dedi. O sırada patronun işyerine geldik. Ağabey, o yeni arabayı alabilmek için bindiği arabayı verdikten sonra üstünü ödeyecekti. Patrona, isteğimizi anlattık. Sonra yanımızdaki iş adamı patrona, “Tamam. Sen böyle kabul et, üstünün kefili benim.” diyerek sarı kanaryayı alıp ağabeye teslim etti. O zaman ben öğretmendim… 

Aradan yıllar geçti. Bir gün aynı Ağabey, “Bu sefer bana bir Hayzûm alır mısın?” dedi. “Ağabey ben bir burs gibi maaşla geçiniyorum, sana nasıl Hayzûm gibi bir araba alabilirim?” dedim. O, “Sen yanımda ol yeter” dedi. Hayzûmu birkaç galeride aradık. Sonra çok büyük bir galeride bulduk. Genç patronla görüşmeye başladık. Patron bana, “Sanki bir yerlerden sizi tanıyorum. Siz, öğretmen miydiniz?” dedi. Ben de “Evet” deyince “Siz bizim, din bilgisi ve ahlak dersi öğretmenimizsiniz. Hatırladım.” dedi. Ağabeye kolaylık yaparak, arabayı teslim etti. Bu tevafuk karşısında çok hayret ettim. 

Aslında arabayı alan Ağabeyimiz, çok samimi bir Hizmet Gönüllüsü ve çok cömert birisi… Evinde hiç misafiri eksik olmaz ve dünyanın neresinde bir hizmet varsa hemen koşturan bir adanmış ruh!.. Hocaefendinin bir vaazından Cebrail Aleyhisselamın atının isminin hayzûm olduğunu duymuş. Sırf hizmet için sık sık sağa sola koşturduğu için güzel arabalara hayzûm diyor. Onun hüsn-ü zannına ve hizmet aşk-şevkine Cenab-ı Hak bir ikrâm ve ihsan olarak böyle tevâfuklar ve inayetler ihsan ediyor, kanaatındayım. 

Ama şimdi o yaşına rağmen o mübarek Ağabeyimiz hapiste bulunuyor. Cenab-ı Haktan bir an önce bu zulümden kurtarmasını niyaz ederim… Demek ki, bütün geçmiş büyüklerimiz gibi malını canını ortaya koyup Hizmet etmek yetmiyor, bazan da hapislere düşmek, zulüm ve işkenceler görmek gerekiyor. Büyüğümüzün dediği gibi yolun kaderi bu!..
<< Önceki Haber [Abdullah Aymaz] Hayzûm Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER