Tacik halkının içinde Hz. Mevlana Celaleddin Rûmî Hazretlerinin Mesnevisini ezbere bilen pek çok insan vardır. Mânâ derinliklerine de nüfuz eden bir şahsiyet de, ülkesinde herkes tarafından bilinen ve sevilen felsefe üstadı meşhur Nadir Âdilov’dur.
Bu zâtı arkadaşlarımız Hizmetin eğitim yuvaları bulunan bir çok ülkeye götürmüş, yapılan icraat ve faaliyetleri göstermişlerdir. M. Fethullah Gülen Hocaefendinin eserlerini de tanıyan bu zat, kendisi ile görüşmeyi arzu ettiğini izhar edince, onu Amerika’ya götürürler. Ama o günlerde Hocaefendi rahatsız olduğu için odasından pek dışarı çıkmadığını öğrenirler. Arkadaşlar, durumu Nadir Beye arz edip, belki görüşme imkanı olmayabilir, derler. O ise gayet büyük bir olgunluk ve samimiyetle, “Hiç önemli değil… Böyle büyük zatların vakitleri çok kıymetlidir. Rahatsızlıkları da varsa ayrıca bir de biz sıkıntıya sebep olmamalıyız. Görüşemez isek, mesele yapmamalıyız” der.
Ama Hocaefendi, onun geldiğini duyunca rahatsızlığına rağmen onu güzelce karşılar. Nadir Beyi dikkatle dinler. Beraber yemek yiyip çay içerler. Mühim bir entelektüel olan Nadir Beye dünyada sayılı nüshaları bulunan el yazma Mesnevi kitabını hediye eder. Verirken de Mesnevî’nin baş tarafında geçen, kamışlıktan kesilip koparılan ney’in ayrılıklardan şikayet ettiğini ifade eden mısraları Farsça olarak aslî şekliyle okur. Aslında Hocaefendi bu değerli nüsha üzerinde çalışmış ve sayfaların yan tarafına notlar da yazmıştır. Nadir Bey daha sonra der ki: “Anlaşılıyor ki, Hocaefendi bu Mesnevi’den hiç ayrılmak istemiyormuş. Ama bütün güzel seciyeleri üzerinde topladığı gibi, cömertlik hasletiyle de bu çok sevdiği kitaptan da ayrılığı göze alıp bize hediye etmiş.”
Arkadaşlarımız, sırf kitabın içindeki Hocaefendi’nin el yazması notların fotokopisini almak için müsaade etmesini istediklerinde Nadir Bey, “Artık asla veremem… Fotoğraf ve fotokopi yüzünden zedelenip yıpranmasına izin veremem” diyerek kesip atmıştır.
Nadir Adilov, arkadaşlarla beraber Amerika’daki hizmetlere yakından şahit olabilmek için Pensilvanya’dan Teksas’a gider. Oradaki eğitim faaliyetlerini görür ve çok takdir eder. Hele bir ana okulumuzdaki, Jozef, Karl, Ahmet ve Ayşe isimlerindeki çocukların yan yana beraberliğini görünce de “İleride eğer Hristiyan dünya ile bir barış ve dostluk kurulacak ise, işte bu çocukların arkadaşlıkları ile bunlar gerçekleşecektir.” diye takdirlerini arzetmiştir.
Nadir Bey daha sonra ülkesinin en üst makamlarındaki idarecilerin, âlimlerin ve felsefecilerin önünde Hocaefendi’nin Mesnevî sevgisini ve kendisine hediye ettiği Mesnevi’yi ve içindeki özel notlarını ele alarak görüşmelerini ve Hizmet adına şahit olduklarını hayranlık ve heyecanla dile getirmiştir.
Mesnevi’yi çok seven hatta İranlılardan bile onu daha iyi okuyup anladıklarını iftiharla söyleyen Tacik halkının ileri gelenlerine, M. Fethullah Gülen Hocaefendinin vaazlarından ve sohbet-i cananlarında, Mesnevi’den ezberden okuduğu beyitlerin sesli olarak da arzedilmesi, onların kalblerini cezbetmiş, hayranlıklarına vesile olmuştur.
Vefatına kadar da Nadir Adilov Beyefendi Hizmete ve Hocaefendiye olan sevgisini korumuş ve her vesile ile Tacikistan’daki okullarımızı herkese tanıtıp anlatmaya gayret etmiştir. Allah rahmet eylesin…
Ali Rıza Ağabeyin dediği gibi: “Çağırmazsan gelmezler… Anlatmazsan bilmezler. Göstermezsen görmezler. İstemezsen vermezler.” İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Aramadın ki, bulasın. Tanıtmadın ki, tanınasın. Sen bunları yapmazsan… Sana, senin özüne köküne cibillî düşman birileri devreye girer ve seni algı operasyonları ile çok kötü tanıtır… Nefret söylemleriyle sana bir sürü iflah olmaz düşmanlar yetiştirir… Sana düşen, herkesten önce kim olduğunu ve yapmak istediğini, samimiyetle ve doğru olarak yaptıklarını gösterip tanıtmak ve yapmak istedikleri, gaye-i hayâllerini ve hedefleri makul şekilde anlatmaktır. Bütün bunlara rağmen başına bir şeyler geliyorsa, bunu da YOLUN KADERİ olarak değerlendirip, bir imtihan içinde olduğunu düşünerek, güzel ve zorlu sabra gayret ederek, fereç ve mahreci Cenab-ı Hakkın rahmetinden beklemek gerekir.