Sözcü Gazetesi'nden Uğur Dündar'a konuşan acılı anne oğlunu anlattı. İşte dikkat çeken o yazı;
“Benim biricik oğlum, Yavuzum, doğum günüm olan 24 Ocak’ta dünyaya gelince evimizde bayram sevinci yaşanmıştı. Ama hainler onu 39 yıl sonra bir bayram günü benden aldılar…”
Şehit Binbaşı Yavuz Sonat Güzel’in, evlat kaybetmenin tarifsiz acıları içindeki annesi Emine Güzel, hıçkırıklar arasında anlatmaya devam ediyor:
“Ondan önce, şimdi ikisi de öğretmen olan ablaları Fatma ve Jülide Zişan doğmuştu. Oğlum dünyaya gelince babası adını Yavuz koymak istedi. Ben de son çocuğum olduğu için “son isim” anlamına gelen “Sonad” olsun istedim. Sonuçta iki isimde de anlaştık. Ama nüfusa kaydedilirken Sonat yazmışlar yavrumun adını… Dünyalar güzeli bir bebekti. Sonra kaşla göz arasında büyüyüverdi. Çok yakışıklı, levent gibi bir delikanlı oldu. O kadar iyi kalpli bir insandı ki anlatamam. Kalbi herkese iyilik yapmak için çarpardı. Büyüklerine karşı da son derece saygılıydı. Babası gelince hemen ayağa kalkardı. Hayatı boyunca bizimle yüksek sesle bile konuşmadı yavrucuğum. Kendi isteğiyle gittiği Işıklar Askeri Lisesi’nden sonra Harp Okulu’nda okudu. Orada mühendislik eğitimi de aldı. Ayrıca Polis Akademisi’ni bitirdi ve yüksek lisans yaptı…”
* * *
Nefes almakta zorlanınca “Efendim, telefonu kapatayım. Sadece başsağlığı dilemek ve acınızı tüm kalbimle paylaştığımı söylemek için aramıştım. Sizi yormayayım” diyorum. “Hayır, çok doluyum, konuşacağım, konuşmam gerektiğine inanıyorum. Yeter artık, yeter” diyor.
“…Bayramın üçüncü günü gelinim Burcu ve 11 yaşındaki kızları Elif Sude bize gelmişlerdi. Kurbanlarımız kesilmişti. O sırada oğlum aradı. Durumunu sordum “Merak etme, sıkıntı yok, iyiyim anne” dedi. Sonra kızıyla konuşup babaannesi, dedesi ve annesine sarılarak fotoğraf çekmesini ve kendisine göndermesini istedi. “Benim için en güzel bayram hediyesi o fotoğraf olacak” dedi. İstediğini yaptık. Cevabi mesajda mutluluktan havalara uçtuğunu yazıyordu.
Saat 15.00 civarında operasyona çıkmışlar. Hepsinde çelik yelek varmış. Ama helikopterden yere atlar atlamaz, pusudaki hainler ateş etmeye başlamış. Bir kurşun, çelik yeleğin boşluk bıraktığı koltuk altından girip kalbine saplanmış ve canım evladım oracıkta düşüvermiş.
Ben bunları bilmiyordum ama içimde bir sıkıntı oluştu. Kalbim daralıyordu. Kalkıp televizyonu açtım. Tunceli’de bir subayın yaralandığı altyazısını görünce çılgına döndüm. Hemen telefona sarıldım. ‘Yavuz,Yavuzum neredesin’ diye bağırıyorum, ama cevap gelmiyor. Nefeslenebilmek için çıktığım balkonda bir de ne göreyim. Tüm Kandıra bizim evin önünde toplanmamış mı? Meğer haber alıp gelmişler ama zili çalmaya çekiniyorlarmış. İşte orada balkon konuşmamı yaptım. ‘Tayyip gel, balkon konuşması öyle olmaz, böyle olur. Neredesin, gel, bekliyorum. Beni zindana da atsan konuşacağım. Oğlumu onun PKK’lı askerleri vurdu’ dedim.
* * *
Emine Güzel, oğlunun yurtseverlik uğruna hayatını kaybettiğini anlatırken aralarında geçen şu konuşmayı aktarıyor:
“Kağızman’da 3 yıl İlçe Komutanlığı yaptı. Sayısız kan davalıyı barıştırdı. Oradan gözyaşları arasında uğurlandı. Komando Tabur Komutanı olarak Tunceli’ye tayini çıktığında ana yüreğinin de etkisiyle ‘Gitme, oralar çok tehlikeli yavrum’ dedim. Hiç düşünmeden ‘Anacığım orası da vatan toprağı. Ben gitmesem, başka bir arkadaşım gitmese, biz gitmesek oralarda bayrağımızı kim dalgalandıracak? Kaderde şehit düşmek bile varsa, yine de gideceğim’ diye cevap verdi.”
* * *
Şehit Binbaşı Yavuz Sonat Güzel
Yüreği yanık anne eve gelen Kocaeli Valisi’ne hiçbir AKP’li siyasetçiyi taziye ziyaretinde görmek istemediğini ve gelirlerse kabul etmeyeceğini söylemiş. Daha sonra ve cenaze töreninde yanına yaklaşanları da -örneğin Emrullah İşler’i- uzaklaştırmış. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Meclis Başkanı Yılmaz’ın çelenklerini de kaldırtmış.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi, aileyi hiç yalnız bırakmayıp büyük ilgi göstermişler. Hatta Orgeneral Mendi, eşiyle birlikte ziyaretlerine gelmiş. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise Emine Hanım’ın ellerine uzanarak “Müsaade edin de bu mübarek elleri öpeyim” demiş.
* * *
Şehidin babası Yılmaz Güzel, ben, Müjdat Gezen ve merhum Kemal Sunal gibi Vefa Liseli…
Müjdat’la aynı sınıfta okumuşlar. Çocuklarına isim verirken hep lisedeki öğretmenlerinden etkilenmiş. Örneğin küçük kızına çok sevdiği Zişan öğretmenin adını koymuş.
“Yemedik içmedik, bir işçi emeklisi olarak evlatlarımızı okuttuk. Vatana, millete, tüm insanlığa faydalı bireyler olmaları için uğraştık. Onlar da bizi mahcup etmediler. Ama Yavuzumu anlatamam. Dünyalar iyisi bir kalbe sahipti… Ah Yavuzum ah…” derken boğazı düğümleniyor, sesi kısılıyor.
* * *
Sevgili okurlarım,
Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın. Hele bir saat önce konuştuğu canının parçası evladını yitirmiş bir annenin acısı sözcüklerle anlatılamaz.
Ama gelin görün ki, adlarına “Aktroll” denilen bazı vicdansızlar -sırtlarını iktidara dayamanın verdiği güvenle- eli öpülesi şehit annesine terbiyesizlik yapmakla kalmadılar, “hoşt” diyerek hakaret etme acımasızlığını bile gösterdiler.
Bunun üzerine CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem, bir soru önergesiyle acımasızlığı Meclis gündemine taşıdı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bu vicdansızlığı yapanlara karşı ne gibi girişimlerde bulunacağını sordu.
İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Murat Ergün de hakareti yapan aktroll hakkında benim adıma Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
* * *
Geldiğimiz yere bakar mısınız?
“Ben gitmesem, bir başka arkadaşım gitmese, biz gitmesek oralarda bayrağımızı kim dalgalandıracak” diyerek şehit düşen kahraman vatan evladının aziz hatırasına bile hakaret edilebiliyor.
İnsanlıktan uzaklaşmanın, tüm değerleri yitirmenin bu kadarını hiç görmemiştik!
Yeter artık, yeter!..
Uğur Dündar \ SÖZCÜ