Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde şu konuları anlattı:
* Kur’ân-ı Kerim’in her tarafında tevhîd mazmununun bir nabız gibi attığı görülür; eserlerde, Kur’ân’ın dört esası ve maksadı sayılırken “tevhîd” ile beraber “nübüvvet”, “haşir” ve -ibadeti de ihtiva eden- “adalet” özellikle vurgulanmaktadır.
* Allah Rasûlü, nübüvvetinin gereği olarak bize her şeyden önce Cenâb-ı Hakk’ı zât-sıfât-esmâsıyla tanıtarak idrak edilmezleri ruhlarımıza duyuran bir muallimdir; aynı zamanda, dinî hükümleri tebliğ, insanî değerleri talim ve ahlâkî esasları temsil eden muvazzaf bir müşerri’dir.
* Fertlerin ebedî saadetini dileyen ve bir milletin huzurunu düşünen kimseler, en başta o millet için ahiret inancına giden yolları açmalı ve insanları, öldükten sonra dirilmeye inandırmalıdırlar.
* “Olmazsa bir milletin efrâdı beyninde adalet / Geçer zemine bir gün, arşa çıkan pâye-i devlet.”
* Dünden bugüne zalimler, her kötülükleriyle aslında kendi feci akıbetlerini hazırlamış ve ahiret hesabına dillerinin lâl kesilmesine sebebiyet verdiklerinden en çok muhtaç oldukları anda Kelime-i Tevhîd’i söyleyememiş, hep “Lâ”da kalmışlardır.
* Geçmişte Demirel, Özal ve Ecevit gibi siyasetçiler Hizmet’e karşı adalet, hakperestlik ve insanlığın gereğini sergilediler, hep hayırla yâd edilecek civanmertliklerle destek verdiler; aksine şimdikiler, insanlığı utandıracak şekilde köstek olma yolunda yürüyorlar.
* Adalet esasen dengeli olma, aşırılığa düşmeme, herkesin ve her şeyin hakkına riâyet etme ve asla zulme girmeme demektir; her insan, hem Rabbine, hem nefsine, hem de halka karşı adalet ve istikamet içinde bulunmakla mükelleftir.