Burhan Ekinci / ahvalnews.com
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu ihraç edilen kamu görevlilerinden başvuru almayı sonlandırdı. Ancak hâlâ komisyondan yanıt bekleyen binlerce kişi var.
Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 130 bin kişi Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile açığa alındı veya ihraç edildi. İhraç edilenlerin arasından sadece 3 bin 799 kişi daha sonra yine KHK ile görevine iade edildi. Mağdurların işe dönüş mücadelesi devam ediyor.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Andrew Gardner’e göre KHK mağdurları için Türkiye’de etkin bir itiraz yolu yok.
Türkiye’de malum gündem sıcak. Günlerdir Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kendi ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesi sadece Türkiye’nin değil dünyanın da neredeyse tek gündemi. Bu yoğunlukta son iki yılda Türkiye’de muhaliflerin yaşadığı mağduriyetler neredeyse unutulmuş durumda. Mağdur edilenlerin yaşadıkları sorunlar, malum yandaş medya tarafından görülmüyor. Birkaç muhalif ses dışında medya üç maymunu oynuyor.
Bilindiği gibi Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da kanlı bir darbe girişimi yaşandı. Neyse ki darbe girişimi bastırıldı. AKP iktidarından beklenti, askıya alınan demokrasiye yeniden dönüştü ancak hükümet 20 Temmuz 2015’te olağanüstü hal (OHAL) ilan etti.
Üçer aylık sürelerle Türkiye iki yıl OHAL ile yönetildi ve bu sürede 100 binden fazla kişi ihraç edildi, işlerini kaybetti, mağdur oldu. Türkiye’de son iki yılda ihraç edilenlerin yaşadığı mağduriyetler Uluslararası Af Örgütü tarafından raporlaştırıldı. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi tarafından hazırlanan ve yayınlanan raporda, kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) ihraç edilenlerin yaşadıkları gözler önüne seriliyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün "Dönüşü Olmayan İhraçlar: Türkiye'de Kamudan İhraç Edilenler İçin Çözüm Yok" başlıklı raporu bu mağduriyetlerin ihraç süreçlerini ve Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun kararlarını ele alıyor. Raporla ilgili Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Andrew Gardner ile görüştüm.
Gardner öncelikle bu raporun ikinci raporlarını olduğunu belirtti. Geçen yıl yayınladıkları raporun ihraç kararlarıyla ilgili olduğunu hatırlattı ve “Hükümet tarafından 130 bin kişi işten çıkarıldı. Sadece işten çıkartılmamışlardı, bütün hayatları parçalanmış durumdaydı. İnsanların pasaportları iptal edildi, mesleklerinden oldular” dedi.
Gardner’ın aktardığına göre, OHAL Komisyonu’nun kurulması sonrası ikinci raporu hazırlamaya gerek duydular, rapor için mağdurlarla mülakatlar yaptılar, sendika, avukatlar hatta Adalet Bakanlığı temsilcileriyle de görüştüler.
Af Örgütü Türkiye Temsilcisi, OHAL komisyonu sonrası hem Türkiye’de hem de yurtdışında sanki mağdurlar için itiraz yolu var gibi gözüktüğünü vurguladı. Andrew Gardner “Bizim çok açık şekilde gördüğümüz şey, Türkiye’de bu aşamada bir etkin itiraz yolu yok. Komisyon hiçbir bağımsız değerlendirme yapmamış” dedi.
Gardner, komisyonun başvuru reddetme gerekçelerinin iki yıl önce hükümetin ihraç etme gerekçeleriyle tamamen aynı olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:
“Komisyon ret kararlarında, var olan cezai soruşturmasını yeterli delil saymış. Neredeyse gerekçe gösterilmeden insanların ihraç gerekçeleri aynı olduğu gibi kabul edilmiş. Bu durum Af Örgütü için çok büyük bir mağduriyet. 129 bin kişi ihraç edildi ama ailelerle birlikte bu çok büyük bir mağduriyet var.”
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi, “Olağanüstü Hâl (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonu, mağdurlar için etkin bir çözüm sunamadı mı?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Evet. Zaten baştan öyle gözüküyordu. Bu komisyon bağımsız bir komisyon değildi çünkü. Verdiği kararlar hukuki değil. Terör örgütüyle bağlantılı olarak insanlar ihraç edildi ama bu bağlantı ne demek, hangi hukuka göre karar verilmiş? İnsanlar iki yıl önce neden ihraç edildiler tam bilmiyorlardı bazı insanlar hâlâ bilmiyorlar. Ret kararı alanlar komisyondan sonra idari mahkemelerine başvuracaklar. Ama maalesef bizim hiç umudumuz yok.”
Peki, muhalefetin de sıkça dile getirdiği gibi OHAL Komisyonu mağdurlar açısından “oyalama komisyonu” mu oldu?
Andrew Gardner “Evet, biraz öyle oldu” diye yanıtladı, ardından “2 bin 300 olumlu karar aldı. Onlar mesleğine geri dönebiliyorlar. Ama kendi görevine dönemiyor. Müdür, müdür olarak görevine başlayamıyor. İhraçlarla ilgili çok sayıda insanlarla görüştük. Anlattıkları gerçekten çok vahim. Aile ilişkileri bozuldu, bazıları ailelerle görüşmüyorlar, sosyal ilişkileri kesildi. Üst düzey memurlar ya asgari ücretle geçiniyor ya da hiç çalışmıyorlar. İki sene geçti ilk ihraçlardan sonra durum devam ediyor” hatırlatmasında bulundu.
Uluslararası Af Örgütü olarak ihraç edilen yaklaşık 130 bin kişi için işe iade karar alınmalı talebinde bulunduklarını dile getiren Garnder, “Gerçekten makul şüphe varsa, ya da bu insanlardan bazıları suç işlemişse, devlet memuru olamayacaklarsa, bir disiplin süreci var zaten. Hukuk buna imkân tanıyor. İnsanlar ancak bu şekilde işten çıkarılmış olabilir fakat somut deliller üzerinden bu karar alınmalı ve insanlara adil yargılama hakkı da tanınmamalı” dedi.
Rapor sonrası Türkiye hükümet temsilcileriyle görüşmelerini devam ettiğini aktaran Andrew Gardner, Uluslararası Af Örgütü olarak taleplerini şöyle sıraladı:
“İhraç edilen herkesin işe iade kararları alınmalı. Bu insanlar hakkında makul bir şüphe varsa, disiplin süreci uygulanmalı. Adil yargılama hakları tanınarak, somut deliller üzerinde işten çıkarılmalılar. Şu anda gerçekten etkin bir itiraz yolu yok. AİHM bu konuyla ilgili şimdilik davayı kabul etmedi ama bu süreç böyle devam ederse, AİHM bu konuyla ilgilenecektir. İhlal kararı verecektir. Çözüm AİHM’den değil, Türkiye’den gelmeli. Yoksa bu dosyalar AİHM giderse çok geç olunacak hem de Türkiye hükümeti çok büyük tazminat ödeyecek. Bu ne Türkiye için iyi bir çözüm ne de ihraç edilenler için bir çözüm. Çözüm Türkiye’de olmalı.”