[MİT-SOMALİ-EL ŞEBAB-ANGOLA-TERÖR]
Stockholm Center for Freedom (İsveç Özgürlük Merkezi-SCF), geçen yıl Somali’de bir uçakta gerçekleşen terör saldırısı etrafında şekillenen uluslararası bir araştırmacı gazetecilik dosyasına imza attı. Abdullah Bozkurt, Ahmet Dönmez imzalı haber, Türkiye-Somali-Angola hattında gelişen karmaşık ve karanlık bir terör davasını inceliyor. Türk iş adamı İbrahim Gökhan Karadöl (36) ve Gürcistan uyruklu öğretmen Eljan Tushdiev’in (29) Angola’da 15 yıl hapse mahkûm olduğu dava, sıradan bir dava değil. Angola mahkemesi, garip bir şekilde iki sanık üzerinden saldırıyı Hizmet Hareketi’ne yıkmış vaziyette. Habere göre İnterpol’ün dahil olduğu ve Birleşmiş Milletler’in (BM) gizli bir rapora imza attığı olaylar, içerisine Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), AKP hükümeti, eski Balyoz sanığı askerin ortağı olduğu Somali Mogadişu Havalimanı yer işletmesini ve bazı gizli servisleri de içine alacak şekilde genişleme potansiyeline sahip.
İbrahim Gökhan Karadöl ve Eljan Tushdiev, 11 Şubat 2016 tarihinden bu yana Angola’da tutuklu. 21 Mart 2017 tarihli Luanda İl Mahkemesi 14. Adi Suçlar Dairesi, iki ismi ‘terör’ suçlaması ile 15 yıl hapse mahkûm etti. Her ikisi de Hizmet Hareketi ile irtibatlı insanlar. Suçlama ise; terör örgütü El-Şebab’ın üstlendiği, 2 Şubat 2016 tarihinde Somali’de Daalo Airline’a ait uçakta gerçekleşen terör saldırısını planlayıp yönetmek. Bilindiği üzere Mogadişu-Cibuti uçağına binen Somalili terörist Abdisalam Abdullah Borleh, uçağın hareketinden 15 dakika sonra laptopuna gizlediği bombayı patlatmış ve ölmüştü. Türkiye-Angola-Somali hattında uluslararası boyut kazanmış olan bu tutuklama, birçok esrarengiz nokta barındırıyor. Olayın perde arkasında Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile çalıştığı iddia edilen bir Türk seyahat acentesinin olması, olayı daha da karmaşık hale getiriyor.
1 çocuk babası İbrahim Karadöl, 7 yıldır Angola’da yaşıyordu. Endüstriyel makineler satan Macpro isimli bir şirketi var. Türkiye büyükelçileri ve elçilik çalışanlarınca tanınan, bilinen bir işadamı. Aynı zamanda Angola Yatırım Daire Başkanlığı (ANIP) ile beraber Türkiye’ye gidip oradan Türk yatırımcı davet edebilecek kadar bürokrasi ile arası iyiydi. Aynı zamanda Hizmet Hareketi’ne yakın bir isim olan Karadöl, Angola’daki Türk okulu Uluslararası Umut Koleji’nin (Colegio Esperanca International) destekçileri arasındaydı.
2 çocuk babası Eljan Tushdiev de 2012 yılından beri Colegio Esperanca International’da İngilizce öğretmeniydi. Gürcistan’ın Cardabar kentinde doğan Tushidev, İstanbul’daki Fatih Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu.
TÜRKİYE-ANGOLA ARASINDA BİLET KOMİSYONCULUĞU İLE BAŞLIYOR
Olayların başlangıcı, 2015 yılında yaşanan ekonomik krizden dolayı Angola Merkez Bankası’nın yurt dışı fatura ödemelerini durdurmasına dayanıyor. Doların karaborsaya düşmesi ve banka kurunun altı katına kadar yükselmesi nedeniyle İbrahim Karadöl’ün işleri alt üst olur. Türkiye’den mal aldığı firmalara ödeme yapamaz hale gelir. Çözüm arayışına girer. Tam bu sırada, daha önce bir ortaklık kurmaya karar verip vazgeçtikleri İstanbul’daki seyahat acentesi Mirza Turizm’in sahibi Mehmet Öğütçüoğlu kendisini arar. Angola’dan partner bir firma bulursa beraber çalışabileceklerini söyler. Teklif şöyledir: Bilet rezervasyonları Türkiye’den alınacak ama ödeme Angola’dan yapılacaktır. Böylece fahiş kur farkından dolayı her ikisi de kazanacaktır. 1 doların 165 Kwanza olduğu göz önüne alınırsa, ortada ciddi bir kazanç söz konusu olacaktır.
Karadöl, Eljan Tushidev’in zaman zaman komisyon karşılığı müşteri bulduğu başkent Luanda’daki Fransız seyahat acentesi Eurostral’le anlaşır. Mirza Tur’a gelip bilet alan bir müşteri, haberi olmadan aslında Eurostral’den almış gibi olacaktır. Eurostral’in Fransız müdürü Laurent Jean Marie Lepetit, Karadöl’e getirdiği her müşteri karşılığında yüzde 5 komisyon verecektir. Mehmet Öğütçüoğlu, kur farkından kazandıkları paranın Karadöl’ün payına düşen miktarını Türkiye’deki alacaklılarına ödeyecektir. Böylece Karadöl’ün ödeme sıkıntısı ortadan kalkmış olacaktır.
2015 sonunda karşılıklı görüşmeler tamamlanır ve 19 Ocak 2016’da sistem çalışmaya başlar. Eljan Tushdiev de öğretmenliği bırakıp Karadöl’le birlikte bu işi yapmaya başlar. Mirza Tur, kendisinden bilet alan yolcuların rezervasyon kodlarını Viber aracılığıyla Karadöl ya da Tushdiev’e gönderiyor, onlar da sanki kendisi bilet alıyor gibi Eurostral’den bileti kestiriyordu. Çoğu zaman ödemeleri kendi kredi kartıyla yapıyorlardı. Biletler burada Tushdiev adına faturalandırılıyordu.
THY UÇUŞU SON ANDA İPTAL ETTİ, BOMBA DAALO’DA PATLADI
27 Ocak 2016 tarihinde İstanbul’dan gelen rezervasyon numaraları arasında Somalili terörist Abdisalam Abdullah Borleh’in de bileti vardı. Angola’dakilere yolcu isimleri hiç gelmiyor, sadece kodlar üzerinden satışı tamamlıyorlardı. Rezervasyon THY uçuşu içindi. Borleh, 2 Şubat tarihli Mogadişu-İstanbul-Bombay uçağına bilet almıştı. O gün THY, o uçuşunu iptal etti. Gerekçe hava muhalefetiydi. Onun yerine 70 THY yolcusu, Dubai merkezli Daalo Airline’ın uçağına aktarıldı. Havalandıktan 15 dakika sonra, uçak henüz 10 bin fitte iken Boleh, laptopuna gizlenmiş bombayı patlattı. Bomba, uçakta delik açarken teröristin cesedi de o delikten fırladı. Başka ölen olmadı. Uçak acil iniş yapmak zorunda kaldı. Saldırıyı El Kaide’nin bir kolu olan Somalili terör örgütü El-Şebab üstlendi. Bugünlerde bazı ülke uçaklarına laptop ve tablet yasağı getirilmesine de gerekçe olarak bu saldırı gösteriliyor.
9 GÜN SONRA KARADÖL VE TUSHDİEV TERÖRDEN TUTUKLANDI
İbrahim Karadöl ve Eljan Tushdiev, olayları herkes gibi televizyon haberlerinden takip ederken Borleh’in biletini kendilerinin kestiğinden bile habersizlerdi. Aynı şekilde çalışmaya devam ediyorlardı. 11 Şubat’ta İnterpol Angola Şefi Destino Pedro, bu saldırıdan dolayı Karadöl ve Tushdiev’i tutukladı. Gerekçe, teröriste bilet satmak ve saldırıyı finanse etmekti. Her ikisi de Hospital Prisao de Sao Paulo isimli cezaevine konuldu. Ne Eurostral yetkilileri ne Mirza Tur yetkilileri hakkında dava açıldı. Sadece 2 kişi yargılanıyordu.
Dava 21 Mart 2017’de neticelendi. Her ikisi de 15 yıl hapse mahkûm edildi. Gerekçede, Karadöl ve Tushdiev’in bilinçli olarak bir terör örgütü kurduğu ve Somali’deki eylemi planladığı iddia ediliyordu. Karadöl’ün, örgütün Angola liderliğini üstlendiği ve finansman sağladığı öne sürülüyordu. Ancak buna dair hiçbir delil gösterilmiyordu. Bilet satışına aracılık etmek dışında ne bir fiziki takip, ne telefon dinleme ne banka trafiği ne teröristle buluşma, dolaylı iletişim ne de arada irtibat olduğunu gösteren en ufak bir kanıt vardı. Buna rağmen kararda Hizmet Hareketi de terör organizasyonunun içine dahil edildi. Terörist Borleh’in, gerçeğe aykırı bir şekilde Somali’deki Türk okulunda öğretmen olduğu ileri sürülüyordu. Sanıklar Karadöl ve Tushdiev’in Hizmet’le bağlantısına da vurgu yapılarak Hareket için adeta ‘terör örgütü’ suçlamasında bulunuluyordu.
HİZMET HAREKETİ, TERÖR DAVASININ İÇİNE ÇEKİLİYOR
Mahkeme kararında, “Sanıklara isnat edilen suçun niteliği ve çerçevesine dair değerlendirmelerde bulunulduğunda ana suçun terörizm olduğu görülmektedir. (…) Hizmet’in iddianamede belirtilen suçun planlanması ve gerçekleştirilmesinde rol alan sanıklar İbrahim Gökhan Karadöl ve Eljan Tushdiev’in yanı sıra Uluslararası Umut Koleji (Colegio Esperença Internacional) ve intihar bombacısıyla bağının olduğu görülmüştür. (…) Yöneltilen sorulara cevap vermek gerekirse bir terör saldırısının olduğu, saldırının belirtilen intihar bombacısı tarafından gerçekleştirildiği, sanıklar Gökhan Karadöl ve Eljan Tushdiev’in saldırıya destek verdiği, sanıklar olmadan saldırının gerçekleşmeyeceği oldukça nettir. Önceki kısımlarda belirtilen hususlar göz önünde bulundurulduğunda sanıkların uluslararası bir terör örgütüne mensup oldukları ve bu örgütün eylemi sonucunda 2 Şubat 2016 tarihinde Mogadişu’da terör saldırısının gerçekleştiği konusunda şüphe bulunmamaktadır” deniyor.
Mahkeme kararı ile ilgili birçok soru işareti bulunuyor. Mesela dava dosyasında, terörist Abdisalam Abdullah Borleh’in Somali’deki Türk Okulu’nda öğretmen olduğuna dair hiçbir belge ya da ifade yok. 15 Temmuz’dan sonra Somali’de kapatılmış olan Türk okulunun eski yetkilileri ise bu iddiayı kesin olarak yalanlıyor. Mahkemeye aksini ispatlayacak bir delil sunulmuş değil.
MİRZA VE EUROSTRAL YÖNETİCİLERİ DEĞİL, ARADAKİ KOMİSYONCULAR SUÇLANIYOR
Bir diğer nokta; İbrahim Karadöl ile Mehmet Öğütçüoğlu arasında bir ticari anlaşma olduğunu gösteren belgeler var. Karadöl’ün şirketinde muhasebeci olan Kâmil Arınığ tarafından Ögütçüoğlu’na gönderilmiş paralar mevcut. Eurostral tarafından da Tushdiev’e yazılan “Yüzde 5 komisyon ödeneceğine ilişkin” e-mail yazışmaları bulunuyor. Bunlardan bir tanesi Eurostral Seyahat Acentası Müdürü ünvanıyla Laurent Lepetit’e ait. Buna karşılık mahkeme, bunun ticari bir ilişki değil, terör organizasyonu olduğu görüşünde. Kanıt ise Somalili teröriste satılan bilet. Mahkemede tanık olarak dinlenen İnterpol şefi Destino Pedro, tek kanıt olarak bunu sundu. Karadöl veya Tushdiev’in terörist Borleh’le irtibatlı olduğunu gösteren herhangi bir delil sunulmadı. Aralarında bir telefon konuşması, fiziki buluşma, doğrudan veya dolaylı iletişim halinde olduklarını gösteren bir kanıt yok.
Ayrıca bileti kesen kişi ne Karadöl ne de Tushdiev. Mahkeme kararına göre e-biletleri düzenleyen kişi Angola ve Portekiz vatandaşı Valter Hernani Santos Fonseca. Bununla birlikte ne Fonseca ne de Eurostral ve Mirza Tur yetkililerinin sanıklar arasında bulunmaması dikkat çekici.
BAYAN KARADÖL: BİZE TUZAK KURULDU
İbrahim Karadöl’ün eşi Tunay Yüksel Karadöl, kendilerine bir tuzak kurulduğunu iddia ediyor. Amnesty İnternational dahil birçok yere mektuplar yazan Tunay Yüksel Karadöl, SCF’ye şunları söyledi: “Eşim ve Eljan Tushdiev, biletlerin parasını kendi kredi kartlarıyla ödüyordu. Gözaltına alındıkları tarih olan 11 Şubat 2016 tarihine kadar da bilet komisyonculuğu işine devam ettiler. Uluslararası bir terör eyleminin içinde olan bir insanın, ödemeleri şahsi banka kartı ile yapması, faturalara kendi adını yazması, tutuklanıncaya kadar da aynı ofiste bilet kesmeye devam etmesi mantıklı mı? Bir teröristin davranış şekillerine uyuyor mu? Bu, bıçakla cinayet işlenmesinden sonra bıçağı satan market sahibinin tutuklanması ile aynı şey.”
Asıl bileti satan firmanın Mirza Tur olduğunu hatırlatan Tunay Karadöl ayrıca şu soruları yöneltiyor:
“Müşteriler, Mirza Tur’a gidip oradan bilet alıyorlar. Sadece kur farkından dolayı ödemeleri Angola’dan yapılıyor ve fatura Angola’dan kesiliyor. Bu durumda, eğer ortada bir suç varsa ilk şüphelinin Mirza Tur olması gerekmez mi? Mirza Tur yetkilisi Mehmet Öğütçüoğlu hakkında neden iddianame hazırlanmadı? Neden hakkında yakalama kararı çıkmadı? İnterpol’e neden başvurulmadı? Biletleri asıl satan firma dururken Angola’daki partner şirkette komisyonculuk yapan kişilerin suçlanması makul mü? Eurostral Müdürü, mahkemede pasaport kopyası olmadan bilet satışının normal olduğunu savunmasına rağmen neden o serbest de İbrahim ile Eljan tutuklu? Eurostral, bilet başına yüzde 5 komisyon verdiğini belirtmiş olmasına rağmen mahkeme bu beyanı neden göz önünde bulundurmadı?”
Tunay Yüksel Karadöl’ün kumpas iddiası ise olaya bambaşka bir boyut kazandırıyor. Eşinin tutuklanmasının ardından bunun bir tuzak olduğunu düşündüklerini ve perde arkasını araştırmaya başladıklarını anlatan Karadöl, Mirza Tur üzerine yoğunlaştıklarını ve acentenin Türk istihbarat teşkilatı MİT ile ilişkileri olduğunu öğrendiklerini iddia ediyor. Adeta MİT’in bir uzantısı gibi hareket eden Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nın da (TİKA) Mirza Turizm ile çalıştığını öne sürüyor. Bu noktadan sonra AKP’nin, dünyanın her tarafından Hizmet Hareketi mensuplarına yönelik yürüttüğü cadı avına dikkat çeken Karadöl, “Daha önce hiç polisiye bir hadise görmediğimiz için biz nereden bilecektik ki, Mirza Tur isimli bu acentenin Türk istihbaratına bilet kestiğini ve bunların Hizmet Hareketi’ne suç isnat etmek için oluşturulmuş bir kumpas olduğunu. Mirza Tur, Türk istihbarat örgütünün taşeron olarak kullandığı şirketlerden biriymiş ve üstelik TİKA en sağlam müşterisi imiş. Anladık ki biz de bu cadı avının kurbanları olmuşuz. Eşimin terör suçlaması ile tutuklanması ile bu cadı avı süreci birbirinden ayrı düşünülemez.” iddiasında bulunuyor.
İNTERPOL ŞEFİ, ‘OLAYIN ARKASINDA TÜRKİYE VAR’ DEDİ
Tunay Hanım, çok daha çarpıcı bir iddiada daha bulunarak, “Olayı soruşturan İnterpol şefi Pedro da olayın arkasında Türk derin devletinin olduğunu düşündüğünü bana söyledi ama nedense mahkemede yüz seksen derece farklı konuştu” diyor. 2016 yılı Ağustos ayı başlarında Birleşmiş Milletler’den bir teftiş heyetinin olayı soruşturduğunu, bu heyetten sonra Angola Interpol Şefi Pedro ile görüştüğünü anlatan bayan Karadöl, şunları aktarıyor:
“Pedro bana şunları söyledi: Bu dava için Türkiye’ye yazılar yazdık. Oradan herhangi bir cevap gelmedi. Zaten dosyayı bu uzattı. Türkiye resmi olarak bir cevap vermediğinden dolayı süreç uzadı. Biz bir adam gönderdik Türkiye’ye. Fakat bu sanki bir devlet sırrı gibi Türkiye’de, hiç kimse görüşmüyor, cevap vermiyor. Bilgiyi vermediklerinden dolayı şüphe çekici. Bana göre kendileri bunu yaptığından dolayı dışarı bilgi vermiyorlar. Bundan şüpheleniyoruz. Bizim çalışmamızı Türkiye zorlaştırıyor. Bunun belli zamanları vardır, o süre içerisinde cevap vermesi lazım. Normalde Türk hükümetinin şunu yapması lazım; ‘Bunlar bizim vatandaşımız ne oldu, ne yaptılar?’ diye ilgilenmesi ve sorması lazım. Ama bugüne kadar bizden hiçbir şey istemediler. Bunlar hep bize gösteriyor ki herhalde devlet kendisi yaptı. Bu olayların Somali’deki Al Şebab’la ilgisi var mı ona baktık. Yok. Bunu yapanlar Türk. İbrahim’i bu işin içine sokanlar, Mehmet Ögütçüoğlu ve ikisini tanıştıran C. K. isimli kişiler. Bu olay çok güzel bir şekilde Türkiye’de hazırlanmış. Sizinkiler ise kullanılmış. Buradaki amaç aslında THY idi. THY’de yapmaktı. THY o gün Somali’ye uçuşu kabul etmedi. Amaçları daha farklıydı, daha fazla insan öldürmekti. Benim bilmek istediğim, Türkiye’dekiler sorularımıza neden cevap vermiyor, bunu anlayamıyoruz. İbrahim ve Eljan kullanılmışlar. Bence bir ceza olmayabilir, olsa bile para cezasına dönüştürülebilir.”
PEDRO SORULARA CEVAP VERMEDİ
Buna rağmen Pedro’nun mahkemede tam tersi yönde tanıklık yapması ve iki sanığın 15 yıla mahkûm edilmesine yol açması büyük bir soru işareti. Pedro, SCF’nin ayrıntılı sorularının hiçbirine cevap vermemiş. Sadece “Bu Angola adalet sisteminin meselesidir. Sorularınızın muhatabı ben değilim” şeklinde kaçamak bir açıklama yapmış.
Bu noktada Tunay Karadöl, kendisine göre fotoğrafı tamamladığını düşündüğü başka bir ayrıntıyı gündeme getiriyor. Türkiye’nin Angola Devleti’ne 2 gemi gıda yardımı gönderdiğini, bunun medyada yer aldığını dile getirerek şu iddialarda bulunuyor:
“Buna karşılık Türk hükümeti de 3 talepte bulunuyor. Colegio Esperanca International’ ın (Türk Okulu’nun) kapatılması, tüm Hizmet gönüllülerinin ülkeden deport edilmesi ve eşim ile Eljan’ın hüküm giymesi. Bundan sonra her şey bir anda değişti. Kime ne teklif edildi bilmiyoruz. Pedro da mahkemede tanık olarak 180 derece farklı beyanlarda bulundu. Angola’da sadece basit ticaret yapan eşim, Türkiye’deki mevcut siyasetin bir kurbanı olmuş ve komplonun içine düşürülmüştür. Bizim gibi sıradan, kendi halinde, iyilik peşinde koşan insanlar için bu karar katlanılamayacak derinliktedir.”
MİRZA TUR’UN DİKKAT ÇEKEN YÜKSELİŞİ
İddiaların göbeğindeki Mirza Tur ise kısa süredeki hızlı yükselişi ile dikkat çeken bir firma. İstanbul dışında İran, Sudan ve Nijerya’da şubeleri var. Şirketin sahibi, aslen Konyalı olup 1986 İstanbul doğumlu olan Mehmet Öğütçüoğlu. İstanbul Ticaret Odası (İTO) kayıtlarına göre şirketi 2010 yılında kurmuş. Kendi kişisel web sayfasında, “Karaköy Palas’ta 15 m2’lik ilk ofisimizde iki kişiyle yola çıktığımız şirketimiz, bugün 7. yılına girerken hizmet vererek sektörün öncü firmalarından biri durumuna gelmiştir. Mirza Turizm, Türkiye’de 2500 seyahat acentesi içerisinde ilk 50 firma arasında yer almaktadır” şeklinde bilgiler veriyor.
3 Ekim 2016 tarihinde Konya Yenigün gazetesine bir röportaj veren Öğütçüoğlu, ticari serüvenini şöyle anlatıyor:
“2010 yılının sonunda şirketimizi Karaköy’den Şişli’ye taşıdık. Faaliyet alanımızı daha da genişlettik. Personel sayımız 1 iken 16’ya çıkardık. Akabinde yurtdışı açılımını başlattık. Afrika’da çok etkili işler yapmaya başladık. İran, Sudan ve Nijerya’da satış ofisleri kurduk. 2015 yılına geldiğimizde ise Mirza bünyesinde 4 şirket oluşmuş oldu. Mirza Turizm her yıl yüzde 30 büyüyerek ilerledi.”
Milliyetçi profili ile dikkat çeken genç işadamı, kendini ise şöyle tarif ediyor:
“Milliyetçi kökenli bir aileden geliyorum. Ticarete adım atmadan evvel Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) gönül vermiş bir insanım. Ocaklarda sayısız görevim oldu. Hatta İstanbul MHP teşkilatının bir dönem en genç ferdiydim.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a olan sevgisini ve bağlılığını da her fırsatta dile getiren Öğütçüoğlu, son yapılan 16 Nisan referandumunda ‘Evet’ diyeceğini kendi web sayfasından ilan etmiş. Argümanlarını sıralarken de Turancılık, Osmanlı ve Türk İslam İmparatorluğu hedeflerini sıralamış.
Mehmet Öğütçüoğlu, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün elinden de plaket almış bir genç girişimci. 5 Kasım 2016 tarihinde Konyalı Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (KONSİAD) etkinliğine katılan Bakan Özlü, Mirza Group’un bilişim ve turizm alanında yürüttüğü projeler nedeniyle Mehmet Öğütçüoğlu’na plaket takdim etmiş.
Öte yandan Ögütçüoğlu da SCF’nin sorularını cevapsız bırakmış.
MOGADİŞU HAVALİMANI İŞLETMECİSİ ERDOĞAN’A YAKIN
Bu arada olayda dikkat çekici başka ayrıntılar da söz konusu. Onlardan biri, teröristin bomba düzenekli bir laptopla uçağa binmesindeki ihmal iddiaları. Mogadişu Havalimanı’nı, AKP’ye yakın Türk işadamı Süleyman Kozuva ile emekli SAT komandosu Ahmet Çetin’in 2012’de kurdukları Favori LLC işletiyor. Şirket, kurulduktan 1 yıl sonra, 1.8 milyon dolar rüşvet ödediği iddiaları arasında havalimanı işletmesini devraldı. Ocak 2015’teki yeni terminal binası açılışını, Cumurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptı. Eski SAT komandosu olan Ahmet Çetin, 1996’daki Kardak kayalıklarına çıkarma yapan komandolardan biri. Balyoz sanıkları arasında da bulunan Çetin, beraat etmişti.
BM ‘ULUSLARARASI AKTÖR’ DEDİ, RAPORUNA GİZLİLİK KOYDU
Bu arada Birles¸mis¸ Milletler de (BM) bu konuyu inceledi. BM Somali ve Eritre I·zleme Grubu’nun hazırladığı ve 7 Ekim 2016’da BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan rapor, gizli tutuluyor. Ancak özet bölümde, saldırı ile ilgili olarak El-Şabab terör örgütünün ilk defa bir havayolu şirketine karşı ve bu kadar sofistike bir saldırı planladığına dikkat çekiliyor. Bunun Somali dışından bir yardım olamadan gerçekleşemeyeceği altı çizilirken, saldırının açık bir şekilde El Şabab ile bazı uluslararası aktörlerin bağlantısını ortaya koyduğu tespitini yapıyor.
SOMALİ’DEKİ TÜRK OKULU, TERÖR SALDIRISINDA 2 ÖĞRETMENİNİ KAYBETMİŞTİ
Bu arada Karadöl ve Tushdiev’in tutuklanmasındaki uluslararası hikâyenin bir parçası da Somali ve buradaki Türk okulu Nile Academy. Mart 2016’da Somali’nin başkenti Mogadişu’da Türk okulunun servis minibüsüne silahlı terör saldırısı düzenlenmişti. 2 Türk öğretmen, 3 Türk öğrenci, servis şoförü ve güvenlik görevlisi hayatını kaybetmişti. 5’i Türk 6 öğrenci ise yaralandı.
AKP hükümeti ile yakın ilişkileri bilinen Somali hükümeti, Türkiye’deki 15 Temmuz askeri darbe girişiminin 1 gün sonrasında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talebi doğrultusunda Nile Academy çatısı altındaki 3 okul ve 1 hastanenin faaliyetlerini durdurduğunu açıkladı. Söz konusu kurumlarda çalışanlara ise ülkeyi terk etmeleri için bir hafta süre tanıdı. Şu anda Somali’de Hizmet Hareketi’ne yakın hiç kimse bulunmuyor.