CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Samanyolu Grup Başkanı Hidayet Karaca ile gazeteci Mehmet Baransu'nun tutuklu yargılanmalarına ilişkin "Yargı tamamen talimatla yönetilmeye başlamış durumda. Hidayet Karaca ve Mehmet Baransu'nun yargının siyasallaşmasının en bariz örnekleri. Yargının direk en üstten emir alması var" dedi.
IŞİD MİLİTANLARI DIŞARDA, GAZETECİLERİN İÇERİDE OLMALARI ÇOK ANLAMLI'
Veli Ağbaba, yaptığı açıklamada, CHP Cezaevi Komisyonu olarak geçtiğimiz dönemde olduğu gibi tutuklu gazetecileri cezaevinde ziyaret ettiklerini belirtti. Bir dizi senaryosu üzerinden tutuklanan Hidayet Karaca ve gazeteci Mehmet Baransu'yu da ziyaret ettikleri tutuklu gazeteciler arasında yer aldığını anlatan Ağbaba, şöyle devam etti: "Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ile birlikte yine ziyaretler gerçekleştirdik. Öncelikle bir gazetecinin kaçma şüphesi olmadığı halde, siyasi görüşü ne olursa olsun küçük nedenlerle tutuklu olması kabul edilemez. Gazeteciler mutlaka tutuksuz yargılanmalıdır. Orada gördüğümüz şu, muhalif oldukları için hapsedilen, iktidarın suçlarını ortaya çıkardıkları için hapsedilen gazetecilere yapılan uygulamalar geçmişten farklı değil. Hem Mehmet Baransu, hem de Hidayet Karaca hem de diğer tutuklu gazetecilerin uğradıkları mağduriyet aynı. Sadece gazeteci oldukları için, ellerine hiç silah almamalarına, şiddet eyleminde bulunmamalarına rağmen terör örgütü üyesi olarak tutuklu bulunuyorlar. Hidayet Karaca ilginç bir şey söyledi; 'IŞİD militanları dışardayken kendilerinin içeride olmasının çok anlamlı' dedi. Biz cezaevi şartlarını konuştuk. Uygulamalar geçmişten farklı değil. Aile yakını, eş ziyaretlerinin nasıl sıkıntılı gerçekleştirildiğini gördük. Hidayet Bey'in eşinin eteğinde metal bir parça olduğu için bu çıkartılarak görüşe izin verildiğini gördük. Yine cezaevinde sohbet haklarının olmadığını öğrendik."
'ÖNCE CUMHURBAŞKANI AÇIKLAMA YAPIYOR SONRA YARGI DEVREYE GİRİYOR'
Yargının talimatla kararlar verir hale geldiğini vurgulayan Ağbaba, adalet sistemindeki siyasallaşma tezine en net örneğin Karaca ve Baransu'nun tutuklu yargılanması olduğunun altını çizdi. Tutuklu gazetecilere sistematik baskı yapıldığına işaret eden Ağbaba, "Yani yukarıdaki yönetici nasıl düşünüyorsa aşağıdaki aynı uygulamaları görüyoruz. Eğer hükümet veya cumhurbaşkanı olumsuz, bir öç alıyorsa cezaevi yönetimi de aynı muameleyi gösteriyor. Güneş çarığı sıkar, çarık da ayağı sıkar diye bir atasözü var. Ama bunlar hepsi gelip geçecek. Geçmiş tecrübelerimiz onu gösteriyor. Her zaman hukukun yanında olmak gerekiyor. Bugün yapılanlar hukuk içinde yapılmıyor. Yukarıda biri emir veriyor aşağıdakiler tutukluyor. Yargı tamamen talimatla yönetilmeye başlamış durumda. Hidayet Karaca ve Mehmet Baransu'nun yargının siyasallaşmasının en bariz örnekleri. Yargının direk en üstten emir alması var. Zaten yargı devreye girmeden önce Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor sonra yargı devreye giriyor. Biz CHP milletvekilleri olarak haksızlığa uğrayanların sorunlarını gündeme getirmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
'DİKTATÖR DEVLETİ DEĞİLSEK YARGI KARARLARINA UYULMALI'
Hükümetin Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın karara bağladığı yasaları uygulamamasını da değerlendiren Ağbaba, "Cumhurbaşkanının kendisi kaçak zaten, cumhurbaşkanının oturduğu saray mahkeme kararına göre kaçak. Danıştay ve mahkeme kararları var ama cumhurbaşkanı hukuk tanımaz bir diktatör gibi davranıyor. Mahkemeyi tanımıyor. Mahkeme kendi ile ilgili olumlu karar verirse tanıyor. Bugün Anayasa Mahkemesi'nin kararını da tanımıyor. Hele hele yandaş havuz medyası Anayasa Mahkemesi'nin kendi lehlerine karar verdiğinde 'demokrasi kazandı' manşetleri atarken işlerine gelmeyen kararlar verdiğinde 'vesayet, darbe' demeye başlıyorlar. Anayasa'ya herkes uymalıdır. Hukuk tanımazların daha sonra ne hale düştüğünü hepimiz biliyoruz. Eğer hukuk devletiysek, muz cumhuriyeti değilsek, diktatör devleti değilsek yargı kararlarına uyulmalıdır" şeklinde konuştu.
'BEN KOALİSYONDAN ÇOK UMUTLU DEĞİLİM'
Koalisyon görüşmelerine de değinen Ağbaba, "Ben koalisyondan çok umutlu değilim. Maalesef Türkiye'de koalisyon görüşmelerine, kimin kaç çocuk yapılacağına, çocukları nasıl besleyeceğine, hangi şehre hangi araziye hangi alışveriş merkezi yapılacağına karar veren her şeyi bilen tek bir adam var. Koalisyon görüşmelerine o da karışıyor. O karışınca görüşmeler tıkanıyor. O konuşmaya başladığında toplum gerginleşiyor, o sussa insanlar rahatlıyor. Geçtiğimiz günlerde Çin'de verdiği mesaj maalesef pek gündeme gelmedi. Bir mezhebi terör örgütü ile bağlantılı gösteriyor. Bu kabul edilebilir değil. Son derece çirkin bir şey. Bir cumhurbaşkanının toplumun yüzde 25'ini oluşturan bir mezhebi terör örgütünü destekler gibi gösterdiğini gördük. Cumhurbaşkanı konuştuğu anda toplum geriliyor. Türkiye'nin huzuru, geleceği için cumhurbaşkanının konuşmaması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarını tanımıyor. Ama bir gün bunların hesabı sorulacak" ifadelerini kullandı. CİHAN