Ağlayan mı, Ağlamayan mı kınanmalı?

Samanyoluhaber.com yazarı Numan Yılmaz Yiğit'in yazısı

SHABER3.COM

NUMAN YILMAZ YİĞİT

Bugünkü konumuz Fethullah Gülen Hoca Efendiye ‘Gözü yaşlı’ olmasından dolayı yapılan hakaretlerdir. Zihinleri kirletmemek için o hakaretlerin neler olduğunu yazının sonuna bırakmayı tercih ediyorum. Sırf bir insanı kötülemek için dinimizce makbul olan şeyleri bile  -bağışlayın-konuya meze  yapmaktan  çekinmeyerek , mukaddes değerlerin  ayağa düşürülmesine sebep olmak  acaba ne kadar doğrudur ? 

 Fethullah Gülen Hoca Efendiyi farklı kılan hususlardan biri de  tanındığı gençlik yıllarından  beri vaaz ve sohbetlerinde duygulanması ve  gözyaşı dökmesidir. O  ister büyük bir camide kalabalıklara vaaz etmiş olsun  isterse bir evde küçük bir cemaate ders yapsın isterse de yalnız olduğunda ,fark etmez ,bamteline dokunan bir mevzu olduğunda,  hemen ağlaması ile bilinir. Bu onun tabii ve fıtri halidir. Ne zaman  bir meselenin dert  ve ıstırabını içinde duysa duygulanır ve gözyaşı döker. Halen de öyledir. Onun için , eskiden  halk onu tarif ederken ‘Ağlayan Hoca’ derdi. Fakat ne kadar duygulanırsa duygulansın ne kadar gözyaşı dökerse döksün daima akıl ,mantık ,his dengesini korumaya  Kuran ve Sünnetin kriterleri içinde kalmaya dikkat eder ,buna ayrı bir özen gösterir.
    Bizler Hoca Efendinin şahsi bir meselesinden dolayı ağladığına şahit olmadık. Fakat Allah ve Resulüne ait meseleler, sorumluluklar ,insan ve kul olmanın ağırlığı ,sahabe-i kiram ve din büyüklerinin hassas yaşantıları , vatan ve millet davası ,vicdanına rikkatine dokunan konular gündeme gelince kendini tutamaz ve hemen hazır , göz pınarlarından yaş akıverir. Gözleri  sürekli dolu bir kap gibidir. Fethullah Gülen Hoca Efendi  hayatını insanlarla iç içe geçiren  bir şahsiyet. Kamuoyuna açık yaşayan , yakından takip edilen ,pek çok konuşmaları sesli veya görüntülü kaydedilen din ,fikir ve aksiyon adamıdır. Bu yönüyle onun bir kısım mevzular münasebetiyle  hislenip duygulanmasına, ağlamasına pek çok kişi pek çok kez şahit olmuştur. Onun ağlamasının içten ve samimi ,ulvi duygular kaynaklı olduğunda şüphe yoktur. Bu gözyaşı -haşa-onun dış aleme verdiği bir görüntü değil tabiatıyla bütünleşmiş normal halidir. Onu gören, tanıyan, dinleyen, önyargısız , sağlıklı , sıradan bir insan bile rahatlıkla onun gözü yaşlı olmasındaki samimiyetini anlayabilir.
   Müslüman dahi olsa bu millet Allah, din iman vatan millet için gözyaşı döken birini  görmeyeli  epey zaman oldu. Dolayısıyla da insanımız maalesef kendi derdi dışında ağlamayı unuttu dense sezadır. Hatta ağlayanı yadırgar ,kınar hale geldi. Bu ne kadar garip ne kadar acı ne kadar ağlanacak bir haldir.
  Halbuki Kuran  sık sık değişik vesilelerle ağlamaktan, gözyaşı dökenlerden, bahsetmektedir. Hadis kaynaklarına bakıldığında da  Allah için ‘Gözyaşı ‘dökmenin faziletine dair pek çok rivayetler vardır. Allah Resulü ve Sahabe-i Kiram(ra)gerek dünyevi gerekse de uhrevi konulardan dolayı hep ağlamışlardır. Yani Müslüman ağlayan /ağlayabilen bir kişidir. Asıl problem ağlamamak/ağlayamamaktır. Onun için kınanması gereken ağlayan değil ağlamayandır.
  Hissiyatı bir kenara bırakarak , acaba Kuran da ağlamak ve gözyaşı dökmekle ilgili neler var isterseniz kısaca ona bir göz atalım. 

Ayetlerde Gözyaşı
   
1-Ayette, Ehl-i kitaptan ilim sahibi olan kişilerin(Abdullah b Selam gibi) Tevrat ve İncil’de müjdesi verilen  peygamberin yani Efendimiz (as)gelmesiyle Allah’ın vadinin  gerçekleşmesi karşısında sevinçlerinden ağlayarak secdeye kapandıkları anlatılarak ,onların bu halleri müminlere takdirle anlatılmaktadır. .[ İsrâ sûresi, 17/107-109]   

2- Allah, geçmiş peygamberlerin her birini , özel ,üstün oldukları  yönleriyle ele alarak anlattığı Meryem sûresinde “Bunların hemen hepsi, kendilerine Rahmân’ın âyetleri okununca hıçkırıklarla secdeye kapanırlar.”[ Meryem sûresi, 19/58.] buyurarak o yüce nebilerin  ‘Gözyaşı’ dökmelerinden övgüyle bahseder. 

a- Kuran  ve Hadis-i şeriflerde  peygamberlerin en belirgin özelliklerinden birisinin ‘Ağlamak ‘olarak  geçmesi de oldukça dikkat çekici mühim bir noktadır. 
Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Ya‘kub(as)ın Yusuf (as)ı çocukken kaybetmesinden dolayı onun hasretiyle ağlamasından gözlerine katarakta benzeyen  bir perde indiğini( Yûsuf 12/84)zikretmektedir. Hz. Dâvûd(as)da  günlerce ağladığı nakledilir. (Ahmed b. Hanbel, s. 61)Bir rivayette geçtiğine göre  Âdem (as)cennetten çıkarılıp yeryüzüne indirildiğinde , işlediği zelleden dolayı o kadar çok ağladığı rivayet edilir ki bütün meleklerin  ona acıdığı ifade edilir. Adem nebi (as)ın bu derece ağlamasının onun affında önemli bir rol oynadığı zikredilir. (Ahmed b. Hanbel, s. 61)

3- Kuran dinleyen sahabe adayları kendilerinden geçerek gözyaşlarını tutamamışlardı. “Onlar, Peygamber’e inen Kur’ân’ı dinlediklerinde ondan anlayıp zevk ettikleri haktan ötürü sen onların gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün.”[ Mâide sûresi, 5/83.]ayeti onları bu hallerini resmetmektedir.
4-Bir diğer ayette fakir fakat imkansızlıktan dolayı cihada gidemeyen ve bundan dolayı gözyaşı dökenleri takdirle anlatır. “Habibim! Sen onlara: Size binek olarak verecek bir şey bulamıyorum, dediğinde, (düşmanla savaşa iştirak edemediklerinden ötürü evlerine) gözleri yaşlarla dolu olarak döndüler.”[ Tevbe sûresi, 9/92] Bu ayet asr-ı saadetten beri  İslâm tarihinde "ağlayanlar" (bekkâun)olarak anılan  yedi zata işaret etmektedir. 
5- Kuran tüm insanlığa bir nasihat sadedinde  “Gayrı bunlar kazandıkları onca negatif şeyden ötürü az gülsün ve çok ağlasınlar.”[Tevbe sûresi, 9/82.] buyurarak gülmeyi değil ağlamayı salıklamaktadır.
  Görüldüğü gibi Kuran apaçık bir şekilde ister dünyevi sebeplerden ötürü isterse de ulvi duygulardan dolayı  Allah için ağlamayı ,ağlayanları takdir etmekte ve gözyaşı dökmenin önem ve faziletini  müminlerin nazarına vermektedir.

Hadis-i Şerifler de Gözyaşı

1- İnsanlığın İftihar Tablosu da değişik vesilelerle hep gözyaşı dökerdi. Bir gün  ümmetinin ahiretteki durumu hakkında endişelenmiş, onların affı için sabaha kadar ağlayarak Allah’a dua etmişti. Cibril, Allah’ın emriyle bu ağlamanın sebebini Allah’a ulaştırınca da Cenâb-ı Hak ona : “Ümmetin hakkında seni mahzun etmeyeceğim.” müjdesini  vermiş  O’nun gönlüne su serpip ağlamasını  durdurmuştu.[Müslim, îmân 346]
2-Efendimiz (as)hata ve günahlarından dolayı gözyaşı dökenleri muştulayarak“ ..Müjdeler olsun hataları karşısında gözyaşı dökenlere!”[ et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 3/21] buyurmuş,  günahların yuyup yıkayanması adına gözyaşının Allah nezdinde ne kadar değerli bir amel olduğunu bildirmiştir. 
3-Yine Efendimiz (as)ın kendi irfan ufku itibariyle  “Eğer bildiğimi bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız.”[ Buhârî, küsûf 2; Müslim, küsûf 1]buyurması ağlamanın kişinin ilim ve marifetullah seviyesi ile doğru orantılı olduğunu  göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
4-Başka bir hadis-i şerifte Allah saygısından ötürü  gözyaşı döken gözün, fazilette ,sınırda nöbet tutan gözle  denk tutulduğu görülmektedir. “İki göz vardır ki ötede onlara ateş dokunmaz: Biri, Allah karşısında haşyetle yaş döken göz, diğeri de hudut boylarında ve düşman karşısında nöbet tutan uyanık göz.”[ Tirmizî, cihâd 12; Ebû Ya’lâ, el-Müsned 7/307]
5-Efendimiz (as)gerek tefekkür ederken gerek namazda gerekse de Kuran okur/dinlerken ağladığına dair birçok   rivayetler vardır. [ Ebû Dâvûd, salât 161; Nesâî, sehv 18]
İbn Mesud’a, kendisine bir miktar Kur’ân okumasını emretmişti, o da Nisâ sûresinden bir kısım âyetler okuyup da nihayet “Her ümmetten bir şahit (peygamber), Seni de bunların üzerine şahit getirdiğimiz zaman bakalım nasıl olacak!”[ Nisâ sûresi, 4/41] mealindeki fermana geldiğinde eliyle işaret edip kesmesini söyledi. İbn Mesud diyor ki, “Dönüp baktığımda gözleri şakır şakır yaş döküyordu.”[ Buhârî, fezâilü’l-Kur’ân 33]
7-Allah Resulü (sav)ın hem yalnızken hem de ashabıyla beraber ağladığı da olurdu. Birgün “Siz, bu sözü mü (Kur’ân) tuhaf buluyorsunuz; (bulup da ağlayacağınıza) gülüyorsunuz.”[Necm sûresi, 53/59-60] mealindeki âyetleri sahabe-i kirama hatırlatınca, hepsi birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya durdu. Bu manzara karşısında O da bu gözyaşlarına iştirak edip ağlamaya  başladı. Bu defa da O’nun göz yaşlarıyla rikkate gelen ashab bütünüyle kendilerini ağlamaya salıverdiler.[ el-Beyhakî, Şuabü’l-îmân 1/489] Allah Resulü (sav)zaman zaman ashabına vaaz eder ,Ashab-ı kiram(ra) gözyaşlarına boğulurlardı. Sahabe bunu anlatırken “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize kalpleri ürperten, gözleri yaşartan bir vaaz ve nasihatta bulundu”(Ebu Davud,4604)diyerek anlatmaktadır.

8- Ağlamak insani bir duygudur. İnsan bazen hüznünden bazen sevincinden veya başka bir nedenden dolayı da  ağlayabilir.Hz. Peygamber (as)ın  oğlu İbrâhim  vefatından dolayı ağlaması ,onun ağlamasına taaccüp edenlere “Kalbimizde acı, gözümüzde yaş var; ama dilimiz Allah’ın rızasına aykırı bir söz söylemez”(Buhârî, Cenâ?iz, 44; Müslim, Fezâ?il, 62)buyurması herkesçe malumdur. Yine Hz. Efendimiz (as) annesinin kabrini ziyaret ettiğinde (bk. Nesâî, Cenâ?iz, 101)ayrıca  vefat eden  bir torunu için de göz yaşı dökmüştür. (Buhârî, Cenâ?iz, 33)Arkadaşlarından ölmek üzere bulunan  Sa‘d b. Ubâde’yi ziyaret ettiğinde ağlamış(Buhârî, Cenâ?iz), ayrıca Osman b. Maz‘ûn’un naaşını da gözyaşlarıyla  öpmüştür. (Tirmizî, Cenâ?iz, 14)
9- Sahabe-i kiram (ra)da değişik vesilelerle ağlarlardı.Hz. Ebû Bekir’in de ince kalpli  olduğu, Sevr mağarasında ağladığı, Hz. Peygamber’in vefat edeceğini sezince göz yaşı döktüğü bilinmektedir (Buhârî, “Fezâ?ilü a??âbi’n-Nebî). Hz. Peygamber, kendisine kurtuluşun yolunu soran Ukbe b. Âmir’e, işlediği günahlardan dolayı ağlamasını tavsiye etmişti (Tirmizî, “Zühd”, 60). Tebük Seferi’ne katılamayan Kâ‘b b. Mâlik, Mürâre b. Rebî‘ ve Hilâl b. Ümeyye kusurlarını affettirmek için hüngür hüngür ağlamışlardı (İbn Hişâm, IV, 945).

10-Sadece insanlar değil ,ayette,  cansız zannedilen gök ve yerin (ed-Duhan, 44/29)rivayetlerde  de Resulullah (as) hutbe okurken, üzerinde bulunduğu hurma kütüğünün  ağladıkları  (Müslim, el-İmân”, 70)zikredilmektedir.

Örnekler artırılabilir, Kuran, sünnetin  önemle üzerinde durduklarından  da anlaşılacağı üzere  ‘Gözyaşı ‘bir insanın bir Müslümanın  dini hayatında önemli bir yere sahiptir. 
 Dinimizin iki önemli kaynağı olan Kuran ve Sünnetin en başta uygulayıcısı olan Peygamber (as)arkasından ashab-ı kiram ve bütün din büyükleri, alimler ,ağırlıklı olarak hep mahzun ve gözü yaşlı bir hayat yaşamış ,arkadan gelenlere de bunu tavsiye etmişlerken, bu zihniyetin bir kişinin gözyaşlarını alaya almaları hatta hakarete varan  bir  bir dil kullanmalarını, din ,dindarlık ve dini kriterlerle izah etmek mümkün değildir.
        
        Şimdi yapılan nedir?
         
15 Temmuz sözde darbe tiyatrosunu kurgulayan AKP ve şürekası  hedefe koydukları Fethullah Gülen Hoca Efendiyi kamuoyunda kötülemeye çalışırken dillerine doladıkları hususlardan biri de onun ‘Gözü yaşlı ‘olmasıydı. 
Basında  ve sosyal medya da ki bazı kişiler, onun ağlamasını kast  ederek kin gayz ve nefret içinde -haşa-‘Sümüklü ,burnunu çeken/Ağlak Hoca vs.’ gibi lakaplar kullanmalarına şahit olduk. Halbuki bu  fiil oldukça üzücü ,bir o kadar da büyük bir günahtır. Bu günahı irtikap eden zihniyetinin ,   15 Temmuz darbe  fitnesini  sanki her mahzurlu şeyi  mubah, her haramı helal kılan bir olaymış gibi algılayıp, dini ,sosyal her meselede o habis düzmeceyi  referans kabul etmelerini  izah edecek bir mantık henüz bulunamadı. Maalesef bu dönemde okumuşundan cahiline kadar pek çok insan hatta milletin bel bağladığı Diyanet gibi kurumlar bile öyle savruldular ki insanlarda  ne dine ne dindara ne de dini temsil eden kişi ve kurumlara güven kaldı. Cahil insanların Fethullah Gülen Hoca Efendinin şahsı üzerinden yaptıkları bu saygısızlık -tabi ki cahillik bir mazeretse- bir derece mazur görülebilir. Fakat okumuş, alim görülen insanların ‘Gözyaşı dökme’ nin dinimizdeki  yeri ve önemini bile bile hakaretamiz bir şekilde Fethullah Gülen Hoca Efendiye ‘Süm….lü Hoca’ diyerek hakaret etmelerini din ,iman, Kuran ,sünnet, ahlak hatta insanlık açısından  anlamak imkanı yoktur.
     Son olarak;
1-‘…. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletle hareket edin ki takvaya en yakın ve yakışır olan budur .’(Mâide, 5/8)
2-‘… birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse, işte bu kimseler zalimlerdir,”( Hucûrat, 49/11)
       Bu çirkin fiili işleyenlerin yukarıdaki ayet ve hadislerden haberdar olmamaları düşünülemez. Bu ‘lakap takma’ günahı ,Allah’ın fazlını dilediğine vereceğini hazmedemeyen bazı  din adamı görünümlü kişilerin içlerinde biriktirdikleri haset, kin,  nefret ve öfkelerinin dışa vurumundan başka bir şey değildir. Dini nazari olarak bildiğini zanneden bu  kişilerin onu ne kadar içselleştirebildikleri bu tür durumlardan  daha iyi anlaşılmaktadır.
      Din ,iman ,Müslümanlık ,ihlas ve samimiyetin, kalp inceliğinin ,ruh saflığının , vicdan canlılığının  ,yani insan ve mümin olmanın en bariz göstergesi ‘Gözyaşı ‘iken bunu bir insanı kötülemek için kullanmaya yeltenmek aslında hem insanlık hem de Müslümanlık adına  büyük bir  cinayettir.
    Evet, acaba sizce asıl kınanması gerekenler kimler?

<< Önceki Haber Ağlayan mı, Ağlamayan mı kınanmalı? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER