'Ahirette buluşmak üzere...'

OHAL mağdurları Yeni Asya Gazetesi'ne mesaj göndermeye devam ediyor.

SHABER3.COM

Ahirette buluşmak üzere

İnsan nice imtihanlara maruz kalıyor kısacık hayatında. Belki de en büyüğü dost görünenlerden gelen vefasızlık, daha da ötesinde hıyanet.

Evet, kısacık ömre sığdırılamayacak kadar büyük bir imtihan(dı).. Öncelikle hayatının gayesi öğrencilerinden koparan, varlığının anlamı olan değerleri anlatabilmekten mahrum kılan..

Ardından rızk(ın)a tasallut ile sadece sen olarak tek başına bir değil, aynı anda eline bakan bir çokların hukukuna giren..

Yetmedi, (boşluktan istifade) gıyabında insanlık şeref ve haysiyetine binbir gıybet, iftira ile ilişen..

Evet, böylesi bir imtihandan geçmiştim ben de diğer binlerce kaderdaşlarımla birlikte..

Bir telefonla çağrılmıştım fakülteme.. Ezik ve mahcup bir sesti arayan.. Malum bu oyunların dışındaki eli mahkumlardan.. Tutuşturulan evrakları uzatan eller benimkinden daha titrekti. Hocam, dendi, sonra susuldu.. Sonra bir yazınız var ama.. neredeyse duyulmayacak bir geçmiş olsunla birlikte..

Karşılarındaki bendim.. Hani senelerce aynı yerde birlikte hoş sohbet ettiğim insancıklar.. Yeri geldiğinde yanlarında olduğum, yeri geldiğinde olması gereken yerde.. Kalplerini kırabilirim endişesi ile defalarca hal hatır sorduğum kimseler..

Evraklar ki, altındaki imzanın sahibi arkadaşım, meslektaşım, dualarımda yer alan biriydi.

Yazının sesi olur mu? Olabileceğini bizzat gördüm diyebilirim.. İmzanın ses tonu bile ayrı haz taşıyan cinsten kuvvetli ve mesaj yüklü geldi. Ve sadece acıdım..

Oysa çok yakın kader birliğimiz olmuştu kendisiyle. Çok yardımlarım olmuştu..Çokk.. Mahremini bilecek kadar.. Gıyabında her şeye rağmen bir tek kelime dahi etmediğim zavallı, ne zavallı. 

Ama bu süreçte diğerlerine önderlik yapmış, atbaşı götürmüştü misyonunu.. Sanalda kahraman, hakikatte korkak mı korkak.. Ne zaman görsem bakışlarını kaçırır olmuştu son dönemler(in)de..

Onun gibilerin önü açılması için. Hani başlanan bir müsabakada tek başlarına kalmaları, yarışmaları için..

Nâehillik var ya.. işte o türden.. Ne ilmen, ne kadren, ne aklen, ne de dirayeten ne kendilerine biçilen makamlara, ne teslim edilen öğrencilerine, ne de emanetler(in)e..

Özel(i) hiç ama hiç olmayan, damsız dumsuz(lar) gibi..  tek atımlık kurşunlarıyla erlerin bulunmadığı meydanları gözetip atıp tutup yıldıranlar gibi..

Evet, kader bu nadânların eliyle bir ders vermişti bana.. Bu zavallıların hayatlarında alamayacakları türden pek kıymetli bir ders. Hani bela ve musibetler istenmez, ancak başa gelindiğinde de sebat gösterilir ya.. İşte o türden..

Ne mutlu ki Rabbim zalimlerden kılmadı.. Mazlum oldum, binlercesiyle birlikte. 

Ahirete taşıyacağım bir taçla taçlandırdı..Mazlumlardandı, denecek kadar..

Belki de ahirete taşıyacağım en büyük pâye(m).. Bana nimetin kıymetini tattırdı bu kader. Çok acıttı.. Ama çok derin ders ve hikmetlere saldı, salıverdi..

Yine de çelik çomak oynamış olduğumu fark ettirmiş oldu, kader, bunların elleri ilen..

Öğrencilerim! Haklarınızı helal ediniz. Layık değilmişim sizlere dedirtecek kadar...

Bana aile efradımın nafakaları için eve getirdiğim bir ekmek diliminin kıymetini öğretti kader; yine bunların elleri ilen..Ne büyük bir nimetmiş Ya Rab.. Farkında olamamıştım dedirtecek kadar..

Kaderle kederin aynı kefene sarılmış, yekvücut olduğunu gösterdi..

Şimdilerde giydiğim bir gömleğimi tekrar tekrar yıkayarak tekrar tekrar giyebilmenin hazzını yaşattı. 

Ne büyük nimetmiş yokluk; içinde gerçek varlık dedirtecek cinsten..Ve gerçek hazzın buralarda saklı olduğunu zerrelerime kadar hissettirerek..

Hele saniyelerinin dahi hesabıyla vaktin kıymetini; ne hoyratça harcamış olduğumu.. Nerdeyse ömrümün sonuna kadar farkında olmadan geçireceğim altın dilimlerini..

Ne kadar şükretsem bir o kadar ayrı şükre ihtiyacım olur dedirtecek kadar..

O günlerden bu güne bir kez dahi haber kanallarına iltifat edilmeden yaşanabileceğini, mahkumu olunmadan da olabileceğini gösterip neticesinde batıla kalben de olsa temâyül tehlikesinden korumuş oldu..

Hele hele ne basit ve de tâli meselelerin altında kalıp gerçek dert ve sıkıntıların varlığından habersiz oluşumu.. Belki de en büyük pişmanlığım olarak ahirete taşıyacağım utancım olacaktı, hani..

Ve de bu arada gerçek dost(luk)ları..

Hani zor zamanlarda yanında olabilecek âli ruhların varlığını.. ömrümün son demine kadar onlarsız olamayacağı kalıcı dualarımın gerçek kahramanlarını..

Bunları bilemeyeceksiniz zavallı figüranlar..

Ne yazık ki anlayamayacaksınız halleri acınasılar, acınası halliler..

Evet, bu oyun bir yere kadar sürecekti..Zira hakkın hayat hakkı vardı. Haksızlığın da yok olma kaderi.. Zulüm devam edemezdi, mazlumun âhı zalimin ensesinde uzun, upuzun ve de depderin olacaktı..

Evet, bakışlarınızdan utanmayacak kadar haklı, karşınızda dimdik duracak kadar güçlü, anlayamamış olmanızdan dolayı da aslında iftihar ediyorum..

Mazlumiyetimi idrak etmenizi (mi?) beklemiyor(d)um; devamlı zahire baktınız, işittiğinizi duydunuz; duymak istediğinizi işittiniz.. Bu şekilde zalimi güçlendirdiniz..

Sizi zavallı halinizle baş başa bırakıyorum. 

Ahirette buluşmak üzere..

Mağdur Kürsüsü / Yeni Asya
<< Önceki Haber 'Ahirette buluşmak üzere...' Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER