SAMANYOLUHABER.COM- ANALİZ
Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, yandaşlarda keramet arayışları başladı. Ahmet Hakan da bugün yayınlanan “Erdoğan’ın kazanmasının 9 sırrı” başlıklı yazısında, kendince “zaferin” gerekçelerini sıraladı. Ancak daha ilk maddede öyle bir “sır” ifşa etti ki, “Şimdi övdü mü, gömdü mü?” dedirtti yazısını okuyanlara.
Hakan, Erdoğan’ın eyyamcı olduğunu alenen gözler önüne serdi. Ar damarı taşımadığı ve kendisi de kallavi bir eyyamcı olduğu için, Erdoğan’ın eyyamcılığını bir erdemmiş gibi yansıttı.
Şu ifadeleri kullandı Hakan yazısında: “1-Şartlara Göre Değişim. Şartlara göre değişmekten kaçınmıyor. Yenilenmesini biliyor. Yanlışta ısrar etmiyor. Değişim arzusuna kulak tıkamıyor.”
Şartlara göre değişmek, sözümona “yenilenmesini bilmek” Erdoğan’ın siyasi tarihinin kadim özelliklerinden biridir, bizatihi Erdoğan’ın karakteridir.
Daha net ifadesiyle, Erdoğan’ın karakteri, sabit bir karaktere sahip olmamaktır. İktidarı elde etmek ve de elinde tutabilmek için şartlara göre değişmekten kaçınmamaktır temel kaidesi ve karakteri.
Siyasi hayatına Erbakan’ın yanında Milli Görüş hareketinde başladı, ancak her zaman kendi ajandasını tatbik etti. Milli Görüş’ün içindeyken de Akıncı gençliğin liderlerden Metin Yüksel’i öldürenlerle iş tutmaktan çekinmedi.
28 Şubat sürecinde “mağdur” payesi kendisine altın tepside sunuldu, lakin o Sedat Peker ve Levent Göktaş gibilerle perde arkasında kurduğu sağlam irtibatlarını sürdürdü.
Akabinde iktidar olabilmek için Milli Görüş gömleğini çıkardı, güya değişti. Değişti evet, zira Erdoğan’ın tek değişmezi, iktidar için mütemadiyen değişmekti, dönüşmekti.
NATO ve Avrupa Birliği yanlısı oldu senelerce. “Benim komuta merkezim emrederse papaz elbisesi giyerim” dedi. İsrail’e gitti, Thedorl Herzl’in mezarının da bulunduğu Soykırım Müzesinde eşi Emine Erdoğan’la mozoleye çelenk bıraktı.
Irak’taki ABD askerlerinin sağlıklarına duacı oldu. Medeniyetler İttifakı Eşbaşkanı olarak Haçlı Seferlerinin faydalarını anlattı. Ergenekon davalarının önce savcısı, hırsızlıkları deşifre olunca da avukatı oldu.
NATO’culuktan Avrasyacılığa savruldu, Şangay Beşlisi kapılarında itibar aradı. Perinçek’le kol kola girdi.
Evvela “Mavi Marmara’yı biz gönderdik” derken, sonra “Bana mı sordunuz giderken?” deyiverdi. O gün “Biz gönderdik” lazımdı ona, öbür gün ise “Bana mı sordunuz?” gerekti.
En son Mehmet Şimşek örneği bile tek başına Erdoğan’ın eyyamcılığını anlatmaya yeter, yeter de artar bile.
Erdoğan’ın kitaplara sığmayacak kadar yekünlü olan bu savrulmaları, Batılı dillerde oportünist, konjonktürel ve cyclical kelimeleriyle ifade ediliyor. Arapça’dan Türkçe’ye geçen tanımıyla da “eyyamcı” olarak tanımlanır Erdoğan’ın karakteri.
Eyyamcı, sözlük anlamı itibariyle “günün şartlarına göre hareket eden, gününü dilediğince yaşayan kimse” manasına gelir.
Tıpkı Ahmet Hakan’ın Erdoğan’ı anlatırken kullandığı gibi: “Şartlara göre değişmekten kaçınmıyor. Yenilenmesini biliyor.”
Matruşka misali şartlara göre değişiyor, kabuk üstüne kabuk değiştiriyor. Öyle ki, dönüşleri matruşkaların piri Perinçek’in bile başını döndürüyor. Erdoğan ne zaman Avrasyacı, ne zaman NATO’cu, o bile ayırdına varamıyor.
Ahmet Hakan gibileri de matah bir şeymiş gibi Erdoğan’ın eyyamcılığını yazmaya ar etmiyor.