Daha ilk cümlesinde insanı rahatlatan, bütün vatandaşlarını ayrım yapmadan kucaklayan, yıllardır ihmal edilen gurbettekileri sarıp sarmalayan bir başbakanın hassasiyeti hissediliyor mektupta. Türkiye'de yaşananları bir anlığına unutabilirseniz, mesajı da hayli ümitlendirici. “Sevgili kardeşim” diye başlayan mektup, “aziz kardeşim”, “değerli kardeşim”, “Yeni Türkiye sizlerin duası ve desteği ile yükselecektir” ara başlıkları ile bölünmüş, şöyle devam ediyor: “Emeğiyle ekmeğinin yoluna düşmüş kutlu yolcular olarak sizler, yarım asırdır süren büyük bir hikâyenin kahramanı ve hiç kuşkusuz aziz milletimizin saygın temsilcileri oldunuz.”
“Sizlerle milletçe iftihar ediyoruz” diyor Ahmet ‘Hoca' ve ekliyor: “Dün işçi olarak geldiğiniz yerlerde bugün işveren oldunuz. Bürokraside önemli görevler üstlenip ülke yönetimlerinde söz sahibi oldunuz. Öğretmenler, donanımlı akademisyenler olarak tüm insanlığa hizmet veriyorsunuz. ‘İşçi', ‘gurbetçi' gibi yarım asır öncesinin geleneksel kavramlarından kopup bulunduğunuz ülkelerin asli unsurları haline geliyor, bu yönünüzle hem Türkiye'nin hem de içinde yaşadığınız ülkelerin vazgeçilmez bireyleri olarak göz dolduruyorsunuz.”
Sonra Türkiye'de yaşananları, bu yaşananların Avrupa'ya bizzat AKP tarafından nasıl taşındığını düşünmeye başlıyorsunuz. Şimdilerde moda olan ve çok da faidesi görülen ‘Doğruluk Payı' türü, siyasetçilerin söylediklerinin peşine düşen, ne kadarının hakikat ne kadarının yalan olduğunu ortaya çıkaran platformlardakilere benzer bir gayretle mektuba bakıldığında, Ahmet ‘Hoca'nın her zamanki iddialı ve süslü sözlerinin ne kadar kof olduğu ortada.
“Bürokraside önemli görevler üstlenip ülke yönetimlerinde söz sahibi oldunuz.” diyor mesela. Akla hemen Cem Özdemir geliyor. Avrupa Birliği'nin en güçlü ülkesi, dünyanın en büyük 4. ekonomisi Almanya'da ilk defa parti liderliğine kadar yükselen bir Türkiye kökenli olan Özdemir'le ilgili, Erdoğan'ın söyledikleri yankılanıyor. Erdoğan'ın Köln'de yaptığı konuşmayı eleştirdiği için “sözde Türk” hakaretine maruz kalan Cem Özdemir…
“Öğretmenler, donanımlı akademisyenler olarak tüm insanlığa hizmet veriyorsunuz.” diyor mektup. Akla hemen Hizmet gönüllülerinin açtığı okullar geliyor. Daha bir iki ay önce, ağustos ayında Danimarka'nın en başarılı okulu seçilen Özel Hay Okulu hafızamızda beliriyor. Sonra da Erdoğan'ın Arnavutluk'ta açıktan “bu okulları kapatın” çağrısını, Avrupa'daki AKP teşkilatlarının okullarla ilgili tezviratlarını, hatta bazı resmi kurumların okulları kötüleyen, kapatılmalarını isteyen dosyalarını. Avrupa'nın en iyi okullarından mezun olup Türkiye'de devlet kurumlarında ya da üniversitelerinde görev almak isteyince, Ahmet ‘Hoca'nın sevdiği kelimeyle söyleyecek olursak Hizmet'le ‘iltisakı' tespit edilince kapılar yüzlerine kapanan akademisyenleri…
Hoca olarak kalamadı başbakan da olamadı
“Emeğiyle ekmeğinin yoluna düşmüş kutlu yolcular olarak sizler, yarım asırdır süren büyük bir hikayenin kahramanı ve hiç kuşkusuz aziz milletimizin saygın temsilcileri oldunuz.” diyor Ahmet ‘Hoca'. ‘Hoca' bunları söylüyor ama Erdoğan'ın eski danışmanı Muhammed Taha Gergerlioğlu'nun, bu büyük hikayenin kahramanlarını ve aziz milletin saygın temsilcilerini tek tek fişlediği, camileri üs olarak kullandığı, Erdoğan'ı eleştirenleri MİT adına tehdit ettiği Almanya'da her gazetede yazılıp çiziliyor. Mahkemesi devam eden Gergerlioğlu'nun esnafı, memuru, işçiyi hangi mensubiyetlerine göre nasıl fişlediği tafsilatıyla biliniyor.