(...)
AKP'nin istediği muhalifi küçük, ayartıcı ve çapkın bir ıslıkla kolayca ayartmasının kökünde basit bir gerçek var: AKP artık devletin kendisi haline geldi ve bu ortamda muhalif olmak dayanılmaz derecede tecrit ve kamu haklarından mahrumiyet anlamına geliyor. İşte bileğinin gücüyle LYS'de birinci olan gence verilen ödül törenine katıldığı için eleştirilen ve paralelci olmadığını ispat için deliye dönen Bursa AKP il başkanının cümlesini böyle okumak gerekir; diyor ki: “ Öğrencinin Nilüfer Lisesi'nden olduğu anons edilince başımızdan aşağı kaynar sular döküldü... Çok rahatsız olduk. Bize, ödül alacak öğrencinin Paralel'in okulunda olduğunu haber verilmeliydi. Zaman gazetesine haber olduk.”
Stalin Rusyası'nda Komünist Partililer'in ‘Karşı devrimci' olmadıklarını isbat için en yakınlarını polise ihbar edip ‘özeleştiri'de bulunmaları geldi aklıma bu haberi okuyunca... Günün birinde bunlar, vaktiyle AKP'li olmadıklarını ispat için kim bilir nasıl gülünç hallere düşecekler!
İşin bir de evlâd ü âyâl faslı var; şahsî direnişiniz bir mânâ ifade etmiyor; evlat ve yakınlarınızın sizin yüzünüzden mağdur edilmesine katlanmak da var işin içinde. Yalçın Topçu'nun sürpriz bakanlığında bu boyutun önemli izleri var.
Bir çapkın ıslıkla havuza atlamanın anatomisi budur. AKP, dünya nimeti ve güç dağıtıyor; heveslileri de, önceki söylediklerini yutup, küçük bir ikbâl için batmakta olan gemiye tırmanıveriyorlar hemen.
Daha ağırı yazılabilirdi ama nedense kıyamıyorum: Bindiğiniz gemi batıyor ey ‘milliyetçi', ‘dinibütün' ve ‘muhalif' arkadaşlar. Zamanlamanız berbat; prensipleriniz de öyle!