(...)
Erdoğan 2 haftadır harıl harıl çalıştırdığı anketçilerin raporlarını Davutoğlu’nun önüne serdi. “Eriyorsun” dedi ve ekledi “Habur dönemine döndük, milliyetçi-muhafazakar oylar kaçıyor”.. Davutoğlu ise, “Efendim bırakın kendimi ifade edeyim, çözüm sürecini izleme heyetiyle sürdürürsek doğudaki oylar bize akar” diye cevap verdi.. Görüşmeden hoşnut kalmayan Erdoğan da Melih Gökçek’in düğmesine bastı.
Büyük depremin ardında yatan nedenlerden biri de seçim beyannamesine başkanlık sisteminin yazılması. Parti içindeki Gül’cü ekip direniyor. Davutoğlu’da yan çiziyor gibi yapıyor.
Şimdi sıkı durun!.. Tam bu noktada AKP içinde gizli Erdoğan muhaliflerinden duyduğum çok önemli bir iddiayı aktarayım;
“Erdoğan, ‘Davutoğlu ile nereye kadar’ hesaplamalarını yaparken Hakan Fidan’ın adaylığı ile sarsıldı. Çünkü Erdoğan, çözüm sürecini elinden bırakmak istemiyor. Öcalan’ın Dünya Barış Günü’ne denk gelen 1 Eylül 2015’te İmralı’dan salıverilmesini ‘Başkan ya da Partili Cumhurbaşkanlığı seçilmesi’ şartıyla satın almış durumda. Çözüm süreci inisiyatifini Hakan Fidan’ın kendisinden uzaklaşmasıyla yönetemeyeceğini anlayan Erdoğan, Davutoğlu-Beşir Atalay ekibine karşı tam cephe savaşı vermeye başladı.
Erdoğan’ın 7 Haziran seçimleri öncesi Başkanlık için çıktığı turlarda, ’Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa’demesi de lafı güzaf...Tek derdi var; 7 Haziran sonrası kendi listesinden seçilen milletvekilleri ve PKK’nın desteğiyle küçük bir anayasa değişikliği yaptırmak. Cumhurbaşkanının bağımsızlığını düzenleyen maddeyi Anayasa’dan çıkartıp ‘Cumhurbaşkanı partili olabilir’şeklinde Türkiye’ye Partili Cumhurbaşkanlığı Rejimini getirtmek. O da iş görür... Artık Başkan olamayacağını kendisi de biliyor. Erdoğan, partili cumhurbaşkanlığını ilan etmek için seçime HDP ile girecek olan Kandil/İmralı/PKK/KCK’ya Öcalan’ın 1 Eylül 2015 Dünya Barış Günü’nde Diyarbakır Lice Fis köyünde olacağı sözünü verdi.
Akıllara durgunluk veren kapışma bunlarla da sınırlı değil, bel altına inmek üzere..