Nurullah Kaya- Samanyoluhaber.com
Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri ve hukuksuzluğu duyurmak için çıktığımız bisiklet turunda bugün Brüksel’deki Avrupa Komisyonu’nun önündeyiz. Yaklaşık 100 km’lik bugünkü yolculumuzda önce Türkiye’deki tutuklu siyasiler için Avrupa Komisyonu’nun yanındaki parka tohum diktik. Sonra bize eşlik eden Avukat Hasan Şaid Şaz, önemli açıklamalar yaptı. Türkiye’nin son dönemde Avrupa’daki önemli hukuk kurumların aldığı kararlara uymadığıni belirten Şaz, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’22 Aralık 2020’de açıklanan kararında Selahattin Demirtaş hakkında 20 Eylül 2019’da verilen ikinci kez tutuklama kararının da ilk tutuklamanın devamı niteliğinde olduğuna hükmederek tekrar serbest bırakılması gerektiğini ve bu tutukluğun siyasi saiklerle olduğuna hükmetmiştir. AİHM açısından ve hatta Avrupa Konseyi üyesi tüm devletler açısından pek çok ilki barındıran bu isabetli karar karşısında Erdoğan’ın ilk yorumu, Bu karar beni bağlamaz olmuştur. AİHS’nin 46. Maddesi ve Anayasamızın 90. Maddesi gereği kesin ve bağlayıcıdır.” dedi.
Erdoğan iktidarının özellikle siyasal muhalefet lehine verilen AİHM kararlarını uygulamadığınin en kesin örneğinin bu olduğu belirten Şaz açıklamasını şöyle sürdürdü, “2019 verilerine göre sözleşmeye taraf ülkeler arasında Rusya’dan sonra en fazla kesinleşmiş AİHM kararı uygulamayan ülke Türkiye’dir. AİHM kararlarında defalarca kez bağımsız ve tarafsızlığı övülen Türkiye mahkemelerinin, iktidarın baskılarından korktuğu ve uluslararası mahkeme kararlarını dahi uygulayamadığı gerçeğidir. Etkili iç hukuk yolları olmadığı iddiasıyla başvuru yapan binlerce başvurucunun, AİHM kararlarını dahi uygulamaktan endişe eden (korkan) mahkemelerde adalet araması gerektiğine inanan AİHM, umarız etkili iç hukuk yolu konusunu tekrar gözden geçirecektir.”
Türk yargısınin son dönemde siyasi irade tarafından baştan sona yeniden dizayn edildigini belirten Şaz, “Binlerce hakim ve savcının görevinden alınması, kritik davalarda iktidar lehine karar veren hakim ve savcıların hızlı bir şekilde yükselmesi ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin bakanlarca tehdit edilmesi bize bu gerçeği zaten uzun zamandır gösteriyordu. Umuyoruz AİHM de bu gerçeği Demirtaş kararı sonrası mahkemelerin tutumunu gözlemleyerek fark edecektir. Ayrıca 15 Temmuz Darbe girişimi sonrasında Erdoğan iktidarının AİHS 15.maddeye dayanarak istisnai tedbirlerle demokrasiyi korumayı değil de demokrasiyi kendi rejimine uygun yeniden dizayn etmeye çalıştığı gerçeğidir. Çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameleri vasıtasıyla toplu işten çıkarmaların, vakıf, gazete ve sivil toplum örgütleri kapatmalarının aslından Erdoğan’ın kendi rejimini güçlendirme çabası olduğu gerçeği hiçbir zaman AİHM tarafından detaylı şekilde incelenmedi. Bu derogasyonların orantılılığı ve gerekliliği üzerine inceleme yaparken Sayın Demirtaş’a yönelik uygulanan tüm baskı göz önünde bulundurulmalıdır.” açıklamasını yaptı. Şaz, konuşmasını şu önemli uyarıyı yaparak bitirdi, “Avrupa Konseyi’ne de Türkiye’nin uymayı taahhüt ettiği sözleşmeye ve mahkeme kararlarına işine gelmediğinde uymamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşme sistemini ve Konsey sistemini de apaçık tehdit ettiğini hatırlatıyoruz. AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkındaki kararı oldukça tatmin edicidir. Fakat bu gelişme sonrasında yukarıda sayılan sebeplerle diğer bekleyen başvurularla alakalı yaklaşımını gözden geçirmeye davet ediyoruz. Avrupa Konseyi’nin de Demirtaş Kararı gibi kesinleşen fakat uygulanmayan onlarca kararın infazı konusunda gerekli adımları atmaya davet ediyoruz.”