Ak ve adalet diyenler kapkaranlığa dönüştü

Türkiye’de yine cadı avı yaşandı. KHK mağdurlarına yardım ettikleri gerekçesiyle 704 masum insan bir sabah evlerinden gözaltına alındı.

SHABER3.COM

NUMAN YILMAZ YİĞİT 

Türkiye’de yine cadı avı yaşandı. KHK mağdurlarına yardım ettikleri gerekçesiyle 704 masum insan bir sabah evlerinden gözaltına alındı. AKP rejimi ismiyle icraatlarıyla  -eğer varsa- temel kuruluş felsefesinden çok çok uzaklara savruldu. İlk kurulduğu yıllarda adalet, kalkınma, ak olma iddialarıyla yola çıkan siyasal İslamcı bir grubun, kendilerini “değiştik’’ diyerek kamuoyuna deklare ederek bir süre zaman kazandıkları ve bu söylemlerinin yalan olduğu son dönemde ortaya çıkmış oldu. 

Yaşı müsait olanlar bilirler, ilk kuruldukları ve iktidar oldukları dönemlerde Türkiye’de asker hakimiyeti vardı. İrtica o zamanın öcüsüyü. O dönemlerde bütün inanan-bilinçli Müslümanlar “Mürteci’’ yaptıkları hizmetlerde ‘’İrtica‘’ idi. O dönemki sultadan kurtulmak için bir yol vardı, o da; Türkiye’nin, Avrupa Birliği kriterlerini oluşturarak, Avrupa Birliği’ne girmesi idi. Çünkü o günkü Müslümanların en çok ihtiyaç duyduğu şeyler Avrupa Birliği kriterlerinde saklıydı. Onlar da; Demokrasi, inanç ve fikir özgürlüğü, hukukun üstünlüğü gibi hususlardı. AKP askerin o dönemki gücünü kırmak için o zamanlar ülke de sürekli demokratik, hukuki adımlar atıyor ve Avrupa Birliği’ne girmeyi önemli bir hedef olarak görüyordu. Bütün Müslümanlar o günler AKP’nin bu çabalarını destekliyorlardı. 

Çünkü mesele parti meselesi değildi. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ‘’irtica-mürteci’’ damgası ile yaşayan Müslümanlar için bu askeri vesayetten kurtulmak, demokrasiye dolayısıyla da inanç ve fikir özgürlüğüne kavuşmak için belki de son fırsattı. O yıllar ‘’irtica’’ bahanesi ile laik askeri vesayetin baskısı altında bulunan adalet teşkilatının zulüm ve baskısının iyice bunalan Müslümanların en çok ihtiyaç duyduğu şey hukuk  ve adaletti. AKP de en önemli hedef olarak kendine adalet ilkesini koydu ve ismine Adalet ve Kalkınma Partisi dedi. Kısaltılmış olarak da AK Parti adını benimsedi. Bunlarla topluma adil olmayı ve adaleti, ekonomik olarak kalkınmayı ve gelişmeyi, ak, temiz ve şeffaf olmayı vadediyordu.

Her işte neticeye bakılır. İşler neticeye göre değerlendirilir. Aradan geçen zaman içinde AKP evrildi ve bambaşka bir surete büründü. Adalet, adil olmak en önemli hedefi iken şu anda hukuksuzluk ve zulümle anılır hale geldi. Bilhassa 15 Temmuz darbe fitnesini planlayarak hukuka ve adalete son darbeyi vuran AKP ve şürekası  bağımsız olması gereken adliye teşkilatını partizanlaştırmak suretiyle Perinçek’in  tabiri ile “hukuku siyasetin köpeği” haline getirdi. Şu anda Kura’n-ı Kerim’in en önemli emirlerinden biri olan adalet, İslamcı geçinen birileri tarafından şimdilerde yerlerde ve sürüm sürüm bir haldedir. Adalet diyerek yola çıkıp  kıyamet gününün Zulmet-karanlıklarından olan zalimliğe gidip demir atma netice olarak dünyevi-uhrevi bir fiyasko olduğu gibi tam anlamıyla bir ironidir.

Kalkınma derseniz zaten hak getire, enflasyonun başını alıp gitmesi, Türk lirasının dolar karşısındaki düşüşü, ekonomik sıkıntılar, halkın perişaniyeti, ülkenin parsel parsel satışa çıkarılması, üstüne üstlük ekonomik konulardaki verilen çarpıtılması gibi olaylar kalkınmaktan daha çok -Allah korusun- sanki ekonomik batışının  habercileri gibi. Kalkındıracağız derken batış noktasına yaklaşmak netice açısından gerçekten üzülecek bir durumdur.

Ak’dan bahsedilecek olursa, her köşe başındaki mafya babalarından tutun, mafya babalarının devlet büyükleri ile boy boy fotoğraflar çektirmeleri, ülkenin kara para merkezi haline gelmesi, devletin en yetkililerinin karanlık gizli görüşmelerin tapeleri, fotoğraf ve görüntülerinin sosyal medyaya kadar düşmesi, uyuşturucu ve kadın ticaretinin yaygınlaşması gibi AK’ın karşısında ne kadar kara varsa hepsinin yaşandığı bir ülke haline dönüştü güzel ülkemiz. Bu ne kötü bir akıbettir. Ülkenin bütçesini talan edenlerin kara para ve uyuşturucudan meded umar hale gelmeleri insana nereden nereye dedirtmez mi?
 Şimdi 15 Temmuz darbe fitnesini tutuşturan, adalet ismini bayraklaştırmaya çalışan bir zihniyet hukuksuz bir ortam oluşturmak suretiyle takriben 125 bin insanı KHK ile işinden etti, attı. Bu insanlar ülkenin kaymağı ve aklı idiler. Hepsi de hukuksuzluğa ve gayr-i kanuniliğe karşı olan namuslu şerefli insanlar idi. Bu insanların görevde olduğu bir devlet mekanizmasında rahat edemeyeceklerini, hukuksuz işlerini yürütemeyeceğini bilen AKP ve yandaşları bu değerli insanları refüze ederek yerlerine hiç de ehil olmayan bazıları da sabıkalı memurları atadı. 

Mağdur edilen insanların bazıları hapiste bazıları da dışarıda olmalarına rağmen zor şartlar altında hayata tutunmaya çalışıyorlardı. Zalime ve zulme karşı diklenmeden, kargaşa ve anarşiye meydan vermeden dik durmasını bilen bu insanlar böyle bir zihniyete karşı bir müminin nasıl bir duruş sergilenmesi gerektiğine dair çocuklarına, gelecek nesillere bir örnek sundular. Hal ve duruşları ile En faziletli cihad, zalim sultanın yanında adâleti söylemektir. (Nesâî, Bey’at 37) hadisinin temsilcileri oldular. Zulme ve zalime boyun eğmeyen bu abide şahsiyetler yalnız değildiler. AKP’nin zulmü karşısında vicdanı onlar gibi henüz tefessüh etmemiş halk, pek çok tehlikeyi göze alarak bu mağdur insanlara, çoluk çocuğuna sahip çıktılar. Onlara yardım ellerini uzattılar. Cezası onanmış cezaevinde yatan veya suçlu olmadığı halde bir şikayetle ‘’İltisak’’ saçmalığı ile işine son verilmiş bu güzel insanlara yardım etmek insani, dini, vicdani, hukuki evrensel bir fazilet iken bunu ‘’suç’’ kabul edenlere ‘’sizin hakkınızdan Allah gelsin’’ demek herhalde çok olmaz. Allah, zulme uğrayanın dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir (Nisâ : 148). Çünkü sebepler planında kendilerine yapabilecek bir şey bırakılmayan mazlum ve mağdurların yapacakları tek şey hallerini Allah’a arzetmektir.

Bir günün sabahında kadın, erkek; genç, ev hanımı, anne, baba 704 kişinin tutuklanması ve bunu kimseye sızdırmadan organize etmekle öğünen kişilere sormak lazım, sıradan bir hukuk devletinde size sizin iftihar ettiğiniz bu operasyonda, tutukladığınız insanların suçları ne idi? diye sorsalar, acaba yine aynı cevapları verebilecek misiniz? Ne kadar ayıp bir şey, o kadar insanı muhtaç insanların yardımına koşuyorlar diye tutuklamak. Hem de bunu İslamcı bir kimlik iddiası ile yapmak. Hiç mi Kuran okumuyorsunuz? Hiç mi Kuran aynasında kendinize bakmıyorsunuz? Yaptıklarınız ya firavunların nemrutların yaptıklarına ya da nifak ehli, zalim insanların yaptıklarına tekabül ediyor.

‘’Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, Sen Rabbi’nin nimeti sayesinde, bir deli değilsin. Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir. O halde yalanlayanlara boyun eğme. İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar. Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, "Öncekilerin masalları!" der. (Kalem Sûresi 1 - 15)

Maun Suresi’nde iyilik ve hayra mani olanları anlatırken başkalarından değil, namaz kılanlardan bahsetmektedir. Fakat bu namaz kılanların namazının da riya olduğunu nazara vererek kişileri değerlendirirken sadece namazlarına abdestlerine değil icraatına da bakılması gerektiğini hatırlatmaktadır. ‘’Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki. Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.’’(Maun Suresi,1-7) Adalet, kalkınma ve ak olma iddiasıyla yola çıkan ve daha yolun ortasında iken zulüm, batma, kara haline dönüşme başta da ifade etmeye çalıştığım gibi tam bir ironi örneğidir.
     
    
<< Önceki Haber Ak ve adalet diyenler kapkaranlığa dönüştü Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER