Odatv yazarı Müyesser Yıldız 15 Temmuz çatı iddianamesi'nde detayları köşesine taşıdı. İşte soruları daha da artan o ifadeler ve çelişkiler:
Darbeyi bildiren binbaşının ismi ne ve şimdi nerede
15 Temmuz darbesinde Genelkurmay Karargâhı'nda yaşananlarla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı çatı iddianamesiyle birlikte o güne dair bilgiler yeniden tartışılmaya başlandı.
Dikkatler bir kez daha darbe ihbarını yapan binbaşı ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a çevrildi.
Hürriyet'ten Eruğrul Özkök, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in ifadelerinden hareketle, Genelkurmay ve MİT arasındaki trafiği saat saat aktarıp, “şüphelerini” dillendirmeye devam ederken, aynı gazetenin bir diğer yazarı Abdülkadir Selvi, o gün MİT'in tarihinde ilk kez “darbeyi” bildirerek, ne kadar önemli bir işlevi yerine getirdiğini anlattı.
Biz de çatı iddianamesindeki ifade ve tespitlere dayanarak, o günün kronolojisini çıkarmadan önce 15 Temmuz'dan beri doğru kabul edilen iki yanlışı aydınlatalım.
Birincisi; MİT'e darbeyi bildiren binbaşının adının H.A. olduğu sanılıyor. Muhtemelen güvenlik açısından böyle söylendi, söyleniyor, ama adı H.A. değil.
İkincisi; O binbaşının ihraç edildiği ve hapiste olduğu sanılıyor. Evet 15 Temmuz'dan sonra “FETÖ'cü”cü olduğu gerekçesiyle ihraç edildi, ama kısa bir süre sonra yeniden TSK'ya dönmesi sağlandı. Bir süre TSK'da görev yaptıktan sonra yakın zamanda MİT'e geçtiği konuşuluyor. Yani hapiste değil.
AKAR NİYE HAKAN FİDAN'IN ADINI HİÇ ANMADI
15 Temmuz günü Genelkurmay ve MİT arasında yaşananlara gelince;
3 komutana ait toplam 6 ifadeyi mercek altına alalım.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın ifadesiyle başlayalım. Darbeden 4 gün sonra 19 Temmuz'da Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği ifadesinde, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in saat “17.00-18.00 sıralarında” yanına geldiğini, MİT'ten gelen bilgiyi ilettiğini belirtip, “Bu bilgi ile ilgili görüşmek üzere MİT'ten bir heyetin yolda olduğunu söyledi. Bilginin geldiği makam itibarıyla ciddiye aldık. Ben, Yaşar Paşa ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile acilen alınacak tedbirleri tartışmaya başladık” diyor.
Akar'ın ifadesinin devamında, bu bilginin ardından verdiği talimatlar, derdest edilmesi, Akıncı Üssü'nde yaşadıkları vs. var.
Burada durup, soralım; MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Genelkurmay'a gelişinden hiç söz etmemesi ilginç değil mi? Böylesi önemli bir “detayı” unutmuş olması mümkün mü?
KKK'NIN İLK İFADESİNDE DE MİT YOK
Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın ifadesine geçelim. İki kez ifade vermiş.
İlki, darbeden 3 gün sonra 18 Temmuz'da. Saat 16.00 sıralarında Genelkurmay Başkanıyla haftalık toplantıyı yaptıklarını, bu esnada Genelkurmay İkinci Başkanı Güler'in odaya girdiğini, Akar'la görüştüğünü, sonra yan taraftaki özel odaya geçtiklerini, bir süre sonra kendisini de bu özel odaya çağırdıklarını anlatıp, şöyle devam ediyor:
“Birinci Başkanımız bana özetle iki adet Skorsky ve bir adet Cougar helikopterin akşam 19:00'dan itibaren izinsiz şekilde Ankara'da uçuş yapacağını söyledi. Bunun gidip araştırılması talimatını verdi. Bu görev bana söylendiğinde saat 18.00 civarlarıydı. Akşam trafiği olması nedeniyle Kara Kuvvetleri Karargahına uğramadan doğrudan Kara Havacılık komutanlığına hareket ettim, bu esnada Kurmay Başkanımız Orgeneral İhsan Uyar'a telefonla aradım ve Kara Havacılık Komutanlığına hemen gelmesini, Askeri Savcının ve Merkez Komutanının orada hazır bulundurulmasını talimatını verdim.”
Görüldüğü üzere, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın ilk ifadesinde de MİT'e dair tek bir kelime yok.
Ya ikinci ifadesi?
Darbeden 3 ay sonra 14 Ekim'de verdiği ek ifadede konumuzla ilgili bir bölüm var. 15 Temmuz'da İzmir'den Akın Öztürk'le beraber geldiğini, saat 13.45 civarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargâhına geçtiğini ve Genelkurmay Başkanı'ndan YAŞ hazırlıklarını görüşmek için haber beklediğini anlattıktan sonra şunları söylüyor:
“Saat 15.45'te Sayın Komutanın beklediği iletildi. Beklediğim bu iki saatlik süre içerisinde Sayın Komutanın YAŞ hazırlıkları kapsamında ilgililer ile çalışma yapmakta olduğunu öğrendim. Saat 16.00'dan itibaren Genelkurmay Başkanımızın odasında kendisi ile birlikte YAŞ toplantısına yönelik terfi sırasında olan personelin durumlarını isim bazında teker teker görüşmeye başladık. Yaklaşık 45 dakika (Yani 16.45 gibi) çalışmıştık ki, odaya elinde bir not defteri ile birlikte Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler (Akar'ın ifadesine göre Güler'in geliş saati 17.00 18.00 sıraları) girdi. Sayın Komutan ile sadece ikisinin anlayabileceği tarzda not defteri üzerinden bilemediğim bir konu hakkında görüşme yaptılar. Bu süre yaklaşık 5-6 dakika sürdü. Sonra Sayın Komutan, 2. Başkana 'siz çalışın, hazır olunca tekrar görüşelim' dedi. 2. Başkan çıkınca biz 20-25 dakika kadar daha kişiler üzerinden çalışmaya devam ettik. Bir ara 2. Başkan, 'hazırız' diye bilgi verince Sayın Komutan bana, 'Sen çalışmaya devam et veya biraz hava al ben biraz sonra gelirim' diyerek muhtemelen yan taraftaki toplantı salonuna geçerek 2. Başkan ile birlikte çalışma yaptılar. Komutan muhtemelen 17.15 civarında odadan ayrılınca, ben bir müddet daha odada çalışmaya devam ettim. Daha sonra koridora çıkarak yürüyüş yaptım. 17.45 civarında Sayın Komutanın emir subayı Piyade Yarbay Levent Türkkan, 'Sayın komutan sizi de toplantıya çağırıyor' diyerek, bilgi verdi. Toplantı salonuna girdiğinde Sayın Komutan ve 2. Başkan birlikte çalışıyordu. Bana da yanlarına oturmamı işaret ettiler. 2. Başkan elindeki not defterinden elde ettikleri son bilgileri okumaya başladı. Ben de masa üzerindeki bir kağıda söylenenleri süratle not almaya çalıştım.”
İfadenin devamında kendisine MİT'ten gelen duyumun iletildiğini, Akar'ın süratle Kara Havacılık Komutanlığı'na gitmesi talimatı verdiğini aktaran Çolak, sonra şunu ekliyor:
“Bu görüşmemiz muhtemelen 17.50-18.10 civarında gerçekleşmiş, son 5 dakikasına MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan da katılmıştır.”
YAŞAR GÜLER DE HATIRLAMADI
Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in ifadelerine de bakalım. Tam 3 kez ifade vermiş.
İlki, darbeden 4 gün sonra 19 Temmuz'da. İfadesine doğrudan derdest edilmesi olayıyla başlıyor. Öncesine dair hiçbir bilgi yok!..
Darbeden yaklaşık 3 ay sonra 7 Ekim'deki ek ifade ise Genelkurmay'da saat 14.00'te düzenlenen terör toplantısıyla başlıyor. Saat 16.15'te bir personelin gelip, MİT Müsteşarının görüşmek istediğini söylemesi üzerine toplantıdan çıkıp, Fidan'ı aradığını, Fidan'ın malûm ihbarı aktardığını, bir süre sonra MİT Müsteşar Yardımcısı “Sebahattin Bey”in karargâha gelip, detayları anlattığını, onun ayrılmasından sonra hemen Hulusi Akar'ın yanına gittiğini ve “Selahattin Bey”in verdiği bilgileri paylaştığını belirten Güler, şöyle devam ediyor:
“Komutana, 'Önemli bir durumun olduğunu değerlendiriyorum, uygun görürseniz Hakan Beyi hemen buraya çağıralım' dedim. Kendisi de 'uygun' dedi ve hemen oradan Hakan Beyi bağlattı ve 'Buraya gelir misin?' diyerek, kendisini çağırdı. Bu esnada Kara Kuvvetleri Komutanımız ile Genelkurmay Başkanımız Kara Kuvvetlerine ait Yüksek Askeri Şura çalışmalarını yürütüyorlardı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan saat 18.15 civarında karargâha geldi ve hemen Genelkurmay Başkanının makam odasının bitişiğindeki çalışma odasına geçtik. Ben, Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanımız toplantı odasında oturduk. Hakan Bey olayı tekrar anlattı ve son cümlesinden sonra, 'Komutanım bu olay daha büyük bir olayın bir parçası da olabilir' dedi. Bunun üzerine Genelkurmay Başkanımız derhal telefonu aldı ve harekat merkezindeki görevli Tuğgeneral İlhan Kırtıl'a 'İlhan Türk hava sahasını her türlü askeri uçuşa yasaklıyorum' dedi. Bunun üzerine Hakan Fidan, 'Komutanım ben bir de Sayın Cumhurbaşkanımıza bilgi vereyim' dedi ve koruma müdürü Muhsin'i telefonla aradı. Muhsin'e, 'Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşebilir miyim?' dedi. Karşıdan ne cevap geldiğini duymadım. Bunun üzerine Hakan Fidan, 'Peki Muhsin dışarıdan bir saldırı olsa yeterli gücün, silahın ve adamın var mı?' diye sordu. Oradan bir cevap aldı, ancak cevabını bilmiyorum. Sonra tekrar bir daha, 'Muhsin sana dışarıdan bir saldırı olsa buna karşı koyacak kadar gücün, kuvvetin ve adamın var mı?' diye bir daha sordu. Oradan da muhtemelen olumlu bir cevap almış olmalı ki, 'kolay gelsin' dedi ve telefonu kapattı. Telefonu kapatmasına müteakip Genelkurmay Başkanımız yan odadaki Kara Kuvvetleri Komutanını çağırdı.”
Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak ile Yaşar Güler'in ifadeleri arasında bariz bir çelişki yok mu? Çolak, “Görüşmelerinin son 5 dakikasına MİT Müsteşarı Fidan'ın katıldığını” söylerken, Güler'in ifadesinden, Akar, Güler ve Fidan'ın toplantısının son 5 dakikasına Çolak'ın çağrıldığı sonucu çıkıyor.
Güler'in bu detaylı ifadesinde, MİT Müsteşarı Fidan'ın Genelkurmay'dan ne zaman ayrıldığına dair bir bilgi olmadığına da dikkat çekelim.
Güler'in üçüncü ifadesi mi?
4 Ocak 2017 tarihli bu ifadenin konumuzla ilgisi yok. Güler, önceki ifadelerine ilave olarak Genelkurmay Başkanı Akar'ın alınan tedbirler kapsamında Garnizon Komutanı Metin Gürak'ı da aradığını ekleme ihtiyacı duymuş, o kadar.
FİDAN İŞİ AZICIK ÇÖZÜLDÜ! YA AKAR
Bu bilgilerden sonra 15 Temmuz gününe dair sorular azaldı mı, arttı mı bilemiyoruz ama;
Öncelikle şunu vurgulayalım:
Türkiye o gün MİT Müsteşarı'nın Genelkurmay Karargâhında olduğunu ilk ne zaman ve kimden duydu?
17 Temmuz'da, “Hulusi Akar Darbeyi Kimden ve Saat Kaçta Öğrendi” başlıklı haberimizden...
Acaba bu olay gizli tutulmak isteniyordu da o yüzden mi Akar, Fidan'ı karargâha kendisi çağırdığı halde ifadesinde hiç bu olaydan söz etmedi?
Daha önemlisi;
Hem Erdoğan, hem Başbakan Binali Yıldırım defalarca o gün Fidan ve Akar'a ulaşamadıklarını açıklamıştı.
Yaşar Güler'in darbeden yaklaşık 3 ay sonra verdiği ek ifade sayesinde, Fidan'ın Erdoğan'ın Koruma Müdürünü arayıp, uzun uzun görüştüğünü öğrendik.
Lâkin hâlâ dört soru var:
1- Erdoğan'ın koruma müdürünü arayan Hakan Fidan, Başbakan Yıldırım veya koruma müdürünü niye aramadı?
2- Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar neden Erdoğan ve Yıldırım'ı aramadı?
3- Erdoğan ve Yıldırım o gece Akar ve Fidan'a niye ulaşamadı?
4- Bu iddianame için o gece Genelkurmay'da olan polisinden sekreterine herkesin ifadesi alınırken, Hakan Fidan'ın ifadesine niye başvurulmadı?
Müyesser Yıldız odatv