Buna göre, Öztürk de 16 Temmuz'da Akıncı Üssü'ne yapılan operasyonla kurtarılan “rehine”lerden biriymiş.
Bu rapor ne mi?
Adım adım anlatalım.
16 Temmuz sabahı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile Mehmet Dişli aynı helikopterle Akını Üssü'nden Çankaya Köşkü'ne gittiği sırada “derdest”edilmiş komutanlar ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga burada rehin durumdaydı.
Söz konusu rehineler akşam saatlerine doğru Özel Kuvvetler Komutanlığı ve Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün ortak operasyonu ile kurtarıldı.
İşte Özel Kuvvetler Komutanlığı, darbe teşebbüsünden sonra hem 15-16 Temmuz'da ÖKK'da yaşananların, hem de Akıncı operasyonunun anlatıldığı bir İdari Tahkikat Raporu hazırladı.
Söz konusu raporda Akıncı operasyonu ile ilgili olarak, “Albay Murat Yiğit komutasındaki Özel Kuvvetler personeli Akıncı Üssü bölgesine saat 13.30 civarında ulaşmış, orada bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı ve Merkez Komutanlığı personeli ile buluşmuş, darbeciler ile rehinelerin kurtarılması maksadıyla müzakere ve rehinelerin emniyetine ilişkin faaliyetlere başlamış, bu bölgeye gelen KKK Lojistik Komutanı Korgeneral Yıldırım Güvenç ile görüşmüştür” bilgisine yer verildikten sonra şöyle denildi:
“Müzakereler sırasında Albay Murat Yiğit ve 37'inci Özel Kuvvet Taburunda görevli Başçavuş Nurettin Aydın tarafından rehine personel darbecilerden sırasıyla alınmıştır.”
Sırasıyla alınan rehineler kimler, rapordan okuyalım:
“İlk olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, müteakiben Genelkurmay 2'inci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, Orgeneral Akın Öztürk, Korgeneral Uğur Tarçın, Korgeneral Metin Gürak, Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü, Korgeneral Fikret Erbilgin, Albay Ümit Tatan ve diğer rehine personelin emniyetli bölgeye çekilmesine yardımcı olunmuştur.”
Akın Öztürk'ün 16 Temmuz akşamı gözaltına alındığı ve darbenin “1 numarası”ilân edildiği malûm.
Ancak görüldüğü gibi, bundan 5 gün sonra hazırlanan raporda Öztürk halen “rehine” sayılıyor.
İlk günlerin “telaşına” verelim. Lâkin bu rapor sonraki günlerde hem Savcılığa, hem Genelkurmay'a gönderildi. Mesela Genelkurmay'dan Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na gönderiliş tarihi de epey sonra; 29 Eylül.
Sözkonusu raporun halen Savcılıklar ve mahkemelerde önemli bir dayanak sayıldığı dikkate alındığında, çok garip bir durum değil mi?
BAŞBAKAN “AMBULANSLA GELSİN” DEMİŞ
Şimdi bir de Akın Öztürk'ün Akıncı Üssü'nde yaşadıklarını hatırlatalım:
Öztürk'ün iddiasına göre, Genelkurmay Başkanı Akar Mehmet Dişli'yle beraber helikoptere binip buradan ayrılırken, “Akın sen burada kal, bunları kontrol altına al, ben seni 1 saat sonra aldıracağım” dedi. Sonrasında iki kez helikopterle Akıncı'dan Çankaya Köşkü'ne gitmek için teşebbüste bulunduğunu, ancak açılan ateş sonucu havalanamadıklarını ve yaralandığını belirten Öztürk, Çankaya Köşkü'ndeki Mehmet Dişli'yle temasa geçip, bu durumu aktararak, ateşin kesilmesini istediğini, onların da Eskişehir'deki Harekat Merkezini aradığını söyledi.
Neticede, Öztürk'ün tüm rehinelerin kurtarılmasının ardından dönemin Genelkurmay 2'inci Başkanı Yaşar Güler'le aynı arabaya binerek, önlerinde polis eskortuyla Akıncı'dan Hava Kuvvetleri Komutanlığına gittiği biliniyor.
Akar ise, “Akın Öztürk Paşa benim götürüleceğim anlaşılınca, 'Komutanım ben de sizinle geleyim' diye söyledi. Ben pozisyonu itibarıyla ve gece boyunca şahsı ile yaşadığım izlenimler karşısında bunun uygun olmayacağını düşündüm ve 'Sen burada kal, kızının evi burada' dedim. Fakat sürekli ısrar ediyordu, onu üs binasında bırakıp çıktık” şeklindeki ifadesiyle bu iddiaları yalanlamıştı.
Ancak sanıkların değil halen görevde olan bazı komutanların da ifadeleriyle, sadece Mehmet Dişli'nin değil, bizzat Hulusi Akar'ın da Eskişehir Harekat Merkezi'ni arayıp, Akın Öztürk'ün helikopterinin engellenmemesi talimatını verdiği ortaya çıktı.
BAŞBAKAN "AMBULANSLA ÇIKARTIN" DEMİŞ
Malum Akıncı Davası Ankara'da devam ediyor. Dünkü duruşmada dinlenen Mehmet Dişli'ye bu konu da soruldu.
Hem kendisinin, hem Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın Akın Öztürk'ün helikopteri için Eskişehir'i aradığını doğrulayan Dişli, şunları anlattı:
“Akın Öztürk'ün helikopterinin vurulması olayını söylediğimde negatif kanaat bildiren bir hükümet üyesi oldu. Şu anda ismini hatırlamıyorum. Ancak Akar bana dönerek, 'Ya ulan sabaha kadar bizle beraber değil miydi?' dedi. Yapılan görüşme ve toplantılardan sonra Sayın Başbakan, Akıncı Üssü'ne düzenlenen bombardımanın kesilmemesi için Akın Öztürk'ün ambulansla getirilmesi talimatını verdi.”
Halen dikkate alınan önemli bir raporda Akın Öztürk için “rehine” deniyor... Akar, hatta Başbakan Binali Yıldırım onun Akıncı'dan gelmesi için böyle çaba sarfediyor... Ama sonra darbenin “1 numarası” olduğu anlaşılıyor...
Mehmet Dişli Öztürk'ün bu durumu için ise, “Bilmiyorum. Bana ne olduysa ona da o olmuştur” demekle yetindi.
Bizler de Çankaya-Akıncı-Eskişehir üçgeninde neler yaşandığını bilmesek ve anlayamasak da meselenin, çözüleceği yerde giderek bir muammaya dönüştüğü ortada.
Müyesser Yıldız/Odatv