Kobani Davası, Hakkari’deki ‘kayyım’ uygulaması ve 1 Mayıs tutukluları göz önünde bulundurulduğunda, yumuşamanın toplumun her kesimine yansımadığı görüşü hâkim ve bu durum halk tarafından eleştiriliyor.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP Lideri Özel’in ‘yumuşama’ dönemindeki görüşmelerini ve liderlerin sonraki süreçteki söylemlerini değerlendirdi.
"Cumhuriyet Halk Partisi AKP'ye hayat öpücüğü verecek herhangi bir adımı atmayacak" diyen Günaydın, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin aksayan yönlerini reform edelim diyorlar. 40+1 de kesmiyor, 30+1'e dönelim diyecekler. Bunun için demokratik parlamenter sisteme dönüşü bile teklif edebilirler" sözlerinin altını çizdi.
Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın sorularını yanıtlayan Günaydın, şunları söyledi:
“Sınırlı ve kısıtlı da olsa olağanlaştırma diyelim. Herhangi bir ülkede aynı parlamentoda görev yapan birinci parti ve ikinci partinin başkanlarının görüşmelerinden daha doğal ne olabilir? Ama AKP'yle beraber Türkiye'de diğerlerini yok sayan bir anlayış getirildi. Kutuplaşmadan önemli ölçüde yarar sağlayan bir siyasal parti bunu içselleştirdi ve bu da toplumun normali haline geldi. Garip olan aslında bu. Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı AKP'nin, MHP'nin, DEM'in, Yeniden Refah'ın ve sayabileceğiniz tüm partilerin genel başkanlarıyla görüşür. Bundan daha normal, daha olağan bir şey yoktur. Tersi, çağdışılıkla, anti-demokrat olmakla açıklanabilir. Kobani Davası'nda hiçbir iyileşme sağlatamadı, Hakkari’ye kayyım atamasına engel olamadı. Dolayısıyla bu süreçten çok fazla şey beklemenin 21 yıllık pratikle birlikte düşünüldüğünde fazla umutkarlık, ümitvarlık olduğunu düşünüyorum. Buradan ilerisine doğru bakalım. CHP 31 Mart'tan Türkiye'nin birinci partisi olarak çıktı. Erdoğan’ın katı tutumundan vazgeçip birazcık kendisini diğer aktörlerle eşitlemeye çalıştığı dönemlere bir bakalım. 15 Temmuz 2016, 1 Haziran 2015 sürecinden sonraki istikşafi görüşmeler ve 31 Mart sonrası. Bu üçünün ortak özelliği AKP'nin önemli ölçüde zorlandığı dönemler olması. Dolayısıyla AKP, toplumsal ve siyasi olarak zorlandığı dönemlerde mutabakat arayan parti görünümüne dönebiliyor. Buna AKP de demeyelim, Erdoğan ve danıştığı kesimlerin icraatının böyle geliştiğini söyleyelim.
İki olumlu örnek var ama yanında Hakkari’ye kayyım, Kobani Davası kararları gibi yeni sorunlar eklendi. Ben bu dönemin kimsenin aklında soru yaratmayacak bir demokratik sürece dönüşeceği konusunda ikna değilim. Hatta uzunca sayılabilecek siyasal yaşamım bana bunun tersinin daha rahat gelişebilecek bir süreç olduğunu gösteriyor. Peki bunu hissediyoruz, bunu düşünüyoruz diye o masaya oturmamak mı lazım? Hayır o masaya oturmalıyız. Peki bundan sonrası nereye evrilir? Erdoğan'ın aklında yeni anayasa var. Biz ona sürekli şunu söylüyoruz. 1982 Anayasası darbe anayasası. 2010, 2017 Anayasa değişiklikleri ve referandumunu sen yapmadın mı? Hazır referanduma götürebilecek Meclis gücün, milletten de bunu geçirebilecek sosyolojik tabanın ve gücün varken, niye 82 Anayasası'ndan eser bırakmayacak bir demokratikleşmeye imza atmadın? Çünkü senin amacın Türkiye'nin demokratikleşmesi, anayasanın düzeltilmesi falan değil. İslamcı sosu oldukça yüksek bir tek adam sistemi ile nepotizmin ve kleptoraksinin dibine batan, dünyaya örnek gösterilebilecek hibrit bir rejim doğdu Türkiye'de. Alt tarafa din, iman, üst tarafa han, hamam. Bu rejimin sürdürülmesi için gereken her şeyi yapmaya hazırlar. Bu anayasa meselesi de bunun bir uzantısı.
Bize haziran ayı sonuna kadar anayasa değişikliğinin yöntemine ilişkin görüşlerinizi yazılı olarak bize bildirin diyorlar. Bunu hem Meclis Başkanı hem de Erdoğan söyledi. Ne yapmak istedikleriyle ilgili sızan bilgiler bizi tatmin etmez. Söylediğiniz başlıklar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye'nin demokratik siyasetinin, adaletinin, ekonomisinin önünde engel taşıyan en bariz özelliklerini sayın deseniz ilk ona girebilecek hususlar mıdır? Bir partili cumhurbaşkanı, iki HSK'nın yapısı, üç TBMM’nin yasama yetkisinin saraya devri… Arkadaşlar bunların kaldırılmasını getirir mi? Her yönü absürt olan ve Türkiye'yi boğan sistemi değiştirmeye niyetleri var mı? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin aksayan yönlerini reform edelim diyorlar. Nedir birinci önerileri? 50+1 sıkıntılı, 40+1'e dönelim. 40+1 de kesmiyor, 30+1'e dönelim diyecekler. Bunun için demokratik parlamenter sisteme dönüşü bile teklif edebilirler. Çünkü amaç demokratik parlamenter sistem değil. Amaç oy oranını seçebilecek seviyeye nasıl indirebilirim hesabı.”