2011’de yürürlüğe giren “Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yapısını” düzenleyen KHK ile devletin sağlık hizmeti sunumundan tümüyle çekilmesinin, sağlık emekçilerinin güvencesizleşmesinin, hastanelerin şirket CEO’ları tarafından yönetilmesinin ve halk açısında “paran kadar sağlık” anlamına gelen uygulamanın önü açıldı.
AKP Hükümeti’nin her fırsatta “Sağlıkta çağ atladık” diye övündüğü Sağlıkta Dönüşüm Programı yap-boz tahtasına dönüştü. 2011 yılında 663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı’nı icracı olmaktan çıkarılıp, düzenleyici ve denetleyici bakanlık haline getiren uygulama işlemez hale geldi. Sağlık meslek örgütlerinin “işlemeyeceği” uyarısına rağmen, cemaat kadrolaşmalarına yol veren, kamu bütçesini ciddi anlamda zarara uğratan, hastaneleri şirket gibi görerek başlarına yerleştirdiği CEO’lara (Birlik Genel Sekreterleri) ballı maaşlar ödenmesinin önünü açan uygulamadan “yani kadrolaşma” arayışı ile vazgeçildi. AKP Hükümeti Sağlık Bakanlığı’nda Menzil Tarikatı’nın etkisini kırmak için “tek çatı” altında toplama kararı aldı.
2011’de yürürlüğe giren “Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yapısını” düzenleyen KHK ile devletin sağlık hizmeti sunumundan tümüyle çekilmesinin, sağlık emekçilerinin güvencesizleşmesinin, hastanelerin şirket CEO’ları tarafından yönetilmesinin ve halk açısında “paran kadar sağlık” anlamına gelen uygulamanın önü açıldı.
Kamu Hastaneler Birliği’nde görev yapmak üzere AKP’li siyasetçilerle yakınlığı olduğu iddia edilen 10 bin 300 sözleşmeli yönetici atandı.
Atanan CEO’lar arasında AKP Milletvekili adayından, İstanbul Sağlık Müdürlüğü görevlilerine kadar aralarında AKP milletvekilli adaylarının da olduğu pek çok isim görev aldı.
Ballı maaşlar
KHB’lerde yandaş CEO’lar “ballı maaş”ları ile de gündeme oturdu. CEO’lara eğer hekimse 16 bin TL, hekim değilse de 10 bin TL ücret ödeneceği duyuruldu.
Sistem sınıfta kaldı
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın Dünya Bankası destekli Sağlıkta Dönüşüm Projesi “birinci faz”ında sınıfta kaldı. Sistem, AKP Hükümeti’nin “çağ atladık” iddialarına karşın geleneksel tıp uygulamalarının önünün açılmasıyla sağlıkta ortaçağa geri dönüldü, performans dayatması hayata geçirildi, kâr odaklı sistemde hekim-hasta ilişkisi bozuldu.
Her açıklamalarında memnuniyetin en az “yüzde 70” olmasıyla övündükleri “birinci faz”da yaşananlar şöyle:
»Sağlık Bakanlığında Toplam Kalite Yönetimi uygulanmaya başlandı, özel sektör mantığıyla çalışıldı.
»Performansa dayalı ödeme sistemine geçildi. Hekim ve hekim dışı sağlık personeli üzerinde ciro ve idari baskısı arttırıldı. Rekabetçi anlayış, sağlık çalışanları arasında iş barışını bozduğu gibi, sağlık hizmetinin sunumunda nitelik yerini niceliğe (çok sayıda hasta bakma, daha çok ameliyat, vb.) bıraktı.
»Pazardan daha çok pay almak için kışkırtılmış sağlık talebi yaratıldı. Hekim ve sağlık çalışanlarını nefes almadan çalışmaya iten performans sistemi ile birlikte hekime başvuru sayıları patladı. 2014 yılında toplam hekime müracaat sayısı 643 milyon iken bu sayı 2015 yılında 660 milyonun üzerine geçti. Kişi başı hekime müracaat sayısı 8’in üzerinde çıktı.
»Hastanelere yığılmanın önüne geçmek amacıyla Merkezi Hasta Randevu Sistemine (MHRS) geçildi. MHRS ile birlikte muayene süreleri 10 dakika ve altına düştü.
»Sağlık kurumlarındaki aşırı yoğunluk hekim-hasta ilişkisini bozdu. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre günde en az 30 sağlık çalışanı şiddete uğradı. Dr. Ersin Arslan, Dr. Kamil Furtun, Dr. Aynur Dağdemir hekime yönelik şiddet sonucu hayatını kaybetti.
»Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi (SABİM) sağlık çalışanlarını şikayet merkezine dönüştü. Soruşturmalar ve savunmalar hekimler üzerinde mobbing ve baskı yarattı yıldırdı. Dr. Melike Erdem Sabim şiddetinin ilk kurbanı oldu.
»“Muayene katılım payı”, “reçete katılım payı” , “ilaç katılım payı” , “ilaç fark bedeli”, “bıçak parası” adı altında randevu almaktan hastaneden çıkana kadar her aşama için para tahsilatının önü açıldı.
»SGK primleri, katkı katılım payları ve ilave ücretlerden dolayı hastaneye gidemeyip acil servislerde uzun kuyruklar oluşturan yoksul yurttaşlar için ‘usul şartı’ getirildi.
»Sosyal Güvenlik Kurumu’nun muayene ücretlerini görevleri olmadığı halde tahsil eden eczacılar SGK’nın tahsildarlığını yapmaya başladı.
Eskiye dönüş
Sistemi tutmayan AKP şimdi ise altı yıl önceki uygulamaya dönüyor. Yeni Teşkilat Yasası ile Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu kapatılıyor. Sağlık müdürlüğü tek çatı altında toplanıyor. Hatırı sayılır maaşlar ile işe alınan çok sayıda uzmanın da bir kısmının işine son verileceği belirtiliyor.