AKP Hükümeti, Yalçınkaya kararının uygulanmasına ilişkin Eylem Planını Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne sundu. Konuyla ilgili paylaşımlar yapan Uluslararası Ceza Hukuku uzmanı ve aktivist Gökhan Güneş, AKP Hükumeti’nin eylem planında ‘toz pembe’ bir tablo çizdiğini ifade etti.
Bold Medya'da yer alan habere göre Güneş, ”Hükümet bizi yine yanıltmamış, sanki Yalçınkaya kararı hiç verilmemiş ve bu karar AİHM’in 63 yıllık tarihindeki en önemli karar değilmiş gibi toz pembe tablo çizmiştir. Hükümete göre, Türk mahkemeleri zaten tam da AİHM kararlarına uygun kararlar vermektedir” dedi.
Güneş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda eylem planının detaylarını şöyle anlattı:
2. Gelin isterseniz, Yalçınkaya kararında verilen ihlallerle ilgili Hükümetin Eylem Planında yer verdiği hususlara bir bakalım.
Kanunilik ilkesinin ihlaliyle ilgili (7. madde ihlali) Eylem Planında şu hususlara yer verilmiştir. Hükumete göre;
Bylock kullanıcısı olmanın neredeyse kusursuz sorumluluğa yol açan bir karine olarak kabul edildiği ve doğrudan cezalandırma nedeni olarak uygulandığı yerleşik bir yargı uygulamasının varlığından söz etmek mümkün değildir!
Yerel mahkemeler Bylock kullanıcısı olmayı delil olarak kabul etmekte, ancak söz konusu suçun hiyerarşik bağlantı, suç kastı, sanığın eylemlerindeki çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk gibi unsurlarına ilişkin bir değerlendirme yaparak sonuca ulaşmaktadır.
Dolayısıyla, mevcut adli uygulama, AİHM’in Yalçınkaya kararında ortaya koyduğu bulgularla uyumludur ve Sözleşme’nin 7. maddesi bağlamında başka bir genel tedbir alınmasına gerek yoktur.
Yalçınkaya kararındaki en önemli ihlal maddesiyle ilgili Hükumetin görüşü bu şekildedir. Tabi, bu Hükumet açısından anlaşılabilir ve normal bir durumdur. Hükümet benzer hususları AİHM’e de sunmuş, ancak Mahkeme bu argümanların hepsini çöpe atarak tarihinin en ağır ihlalini vermiştir.
3. Eylem Planında adil yargılanma hakkının (6. madde) ihlaliyle ilgili de benzer hususları tekrar edilmiştir. Bu kapsamda Hükümet;
Bylock’un yalnızca belirli prosedürler izlenerek yüklenebilen ve yalnızca “F…/PDY” üyelerinin kullanabildiği bir iletişim uygulaması olduğunu yinelemiştir.
Örnek gösterilen kararlarda yer verildiği üzere, bu hususlar yerel mahkemeler tarafından detaylı şekilde incelenmiştir. Dolayısıyla yerel mahkemelerce, Bylock verilerinin delil değeriyle ilgili bir yargı pratiği oluşturulmuştur!
Hükumete göre, 6. madde ihlalin altında yatan nedenler, dosyalara bakan yerel mahkemelerin yargısal uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Örnek olarak gösterilen kararlardan da anlaşılacağı üzere, mevcut yargı uygulaması Sözleşme standartlarına uygundur ve bu nedenle de başka bir genel tedbirin alınmasına gerek yoktur (p.120).
4. Yine Hükümete göre Bank Asya’ya para yatırma, Yargıtay’ın örgüt üyeliği için aradığı kriterler çerçevesinde yargı uygulamasında ayrıntılı olarak incelenmekte ve bu temelde kararlar verilmektedir. (p.106). Konuyla ilgili hem @TCYargitay‘ın hem de @AYMBASKANLIGI‘nın konuya ilişkin yerleşik ve tutarlı içtihatları mevcuttur. Bu kararlar, Bank Asya’ya para yatırma konusunda iç hukuktaki uygulamanın Mahkeme içtihadına ve Sözleşme standartlarına uygun olduğunu göstermektedir (p.119).
Oysa ki, Hükumetin örnek gösterdiği kararların hiç birinde suçun unsurlarının nasıl oluştuğu değerlendirilmediği gibi bu kararlarda Yalçınkaya sonrasında bile “mutad- mutad dışı” ve “talimat tarihi” gibi şablonik ve otomatik cezalandırma gerekçelerine yer verilmiştir.
5. Diğer bir ihlal sebebi olan dernek-sendika üyeliğiyle ilgili Hükümet;
Dernek veya sendika üyeliğinin örgüt üyeliğinden cezalandırma için tek başına yeterli delil kabul edilmediğini,
Örnek olarak verdiği kararlardan da anlaşılacağı üzere, Türk Hukukunda tutarlı ve yerleşik içtihatlarla desteklenen Sözleşme’ye uygun bir yargısal uygulamanın benimsendiğini ve
Mevcut uygulamanın AİHM kararı ve Sözleşme standartları ile uyumlu olduğunu ve bu nedenle alınması gereken başka bir genel tedbir bulunmadığını söylemiştir.
6. Tıpkı önceki Eylem Planlarında olduğu gibi Hükümet, sanki Yalçınkaya kararının verilmesine neden olan yargı pratiği hiç yokmuş gibi davranmıştır. Eylem Planı tam da Hükümetten beklendiği gibi kaleme alınmış ve bu yönüyle bizi hiç şaşırtmamıştır. Aksi bir plan sunmaları ve karar sonrası alınacak genel önlemlerle AİHM’in işaret ettiği sistemik sorunu çözeceklerini söylemeleri zaten beklenen bir durum değildir.
7. Peki Eylem Planı’nın sunulması ne anlama gelmektedir ve önemi nedir?
Eylem Planı’nın sunulması, Yalçınkaya kararının uygulanmasıyla ilgili Bakanlar Komitesindeki sürecin başlaması anlamına gelmektedir. Yani, resmi süreç bu Plan’ın sunumuyla başlamıştır. Bundan sonra, Bakanlar Komitesi Yalçınkaya kararını gündemine alacak, kararın uygulanmasıyla ilgili karar verecek ve süreci takip edecektir. Bu aşamadan sonra hem Yalçınkaya, hem de sivil toplum kuruluşları görüşlerini Bakanlar Komitesine sunabileceklerdir.
8. Bu nedenle, Hükümetin beklediğimiz şekilde sunduğu Eylem Planı nedeniyle kimse moralini bozmamalıdır. Hükümet, Bakanlar Komitesindeki sürecin geç başlaması için tüm yolları denemiş ve geciktirebileceği kadar süreci geciktirmiştir. Ancak, bu oyunun da sonuna gelinmiştir ve artık Yalçınkaya ile ilgili süreç resmen başlamıştır. Eylem planını önemli kılan da Hükümetin ne dediğinden öte sürecin resmen başlamış olmasıdır. Bizler, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da süreci yakından takip edecek, her türlü girişimde bulunacak ve sizleri en doğru şekilde bilgilendirmeye devam edeceğiz.
9. Hep söylediğimiz gibi 8 yıldır oynanan oyun ve tiyatro 26 Eylül 2023’te bitmiştir. Yalçınkaya kararı bir milattır. Bu kararın gereği herkesin CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatıdır. Yalçınkaya kararı mutlaka uygulanacaktır ve kimsenin bu kararı görmezden gelme ya da uygulamama lüksü yoktur. Mağdurların bu konuda hiçbir tereddüdü olmamalıdır. Zira elimizde “kapı gibi” 7. madde ihlali vardır. Sizlerden ricamız, ümitsizliğe düşmeden mücadeleye devam etmenizdir. Bizler, son bir mağdur hakkını alana ve bu hukuksuzluklara sebep olanlar hak ettikleri cezaları alana kadar mücadeleye devam edeceğiz.