Gürcanlı yazısının ilgili bölümü şöyle:
AKP, Zarrab’ı bir de İran’dan sorsun
ABD'de görülen Reza Zarrab davasına eski Bakan Zafer Çağlayan'ın da dahil olması üzerine, AKP'den açıklama üzerine açıklama geldi.
Ancak hangi açıklamayı yaparlarsa yapsınlar iki soruyu yanıtlayamadılar.
– Sorulardan ilki, İran'ın durumuyla ilgili;
Zafer Çağlayan hakkında ABD'de verilen yakalama kararı konusunda, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, AKP'lilerin açıklamalarının hepsi
birbirinin benzeri oldu;
“ABD'nin İran'a yaptırımı Türkiye'yi doğrudan bağlamaz; Türkiye kendi çıkarına bakar…”
Buraya kadar iyi. ABD konusunu anladık. Ama ya İran?
ABD'de Zarrab davasının konusu olan ticari işlemler doğrudan İran'ı ilgilendiriyor.
Ve İran ne yapıyor?
Zarrab'ın ortağı Babek Zencani'yi yargılıyor.
Eğer AKP hükümetinin İran'a Zarrab üzerinden yaptığı tüm o ticari işlemler, AKP'lilerin dediği gibi “normal ticaret” olsaydı, İran Zarrab'ın ortağının peşine
düşer miydi?
Bir de tabi Zencani'nin İran'daki mahkemede söyledikleri var;
Zencani mahkemede, “Zarrab aracılığıyla Türkiye'de 8.5 milyar dolar rüşvet dağıttığını” iddia etti.
ABD ve İran gibi birbirine düşman iki ayrı ülkede, aynı konuda iki ayrı dava görülüyor.
Ve işe bakın ki, her ikisinde de aynı iddialar gündeme geliyor.
“İran'la yapılan ticari işlemler Türkiye'nin çıkarları için yapıldı” diyen AKP'lilerin, “Peki madem ABD komplo peşinde, İran niye Zencani'yi yargılayıp suçlu buldu?”
sorusunu yanıtlaması gerekiyor.
– AKP'lilerin yanıtlaması gereken ikinci soru ise, 17-25 Aralık operasyonlarına adı karışan hükümet üyelerinin “neden” kabine dışı bırakıldıkları.
Mesela Zafer Çağlayan; bakanlık görev süresi boyunca sadece Türkiye'nin çıkarı için çalıştıysa, neden hükümet dışı kaldı? Daha da ilerisi, neden bir daha vekil
bile yapılmadı? Neden diğer üç bakanın üçü de, tıpkı Çağlayan gibi parlamento dışındalar?
Bu sorular tatmin edici şekilde yanıtlanmadan, ABD'deki ve İran'daki iddialar 15 yıldır Türkiye'yi yöneten AKP'nin üzerine iyice yapışır, bir daha da çıkmaz…
AKP hükümetine düşen, önce Türkiye kamuoyunu, ardından da uluslararası camiayı, ABD'de ve İran'da gündeme gelen tüm iddiaların “yanlış” olduğu
konusunda ikna etmektir.
Sadece “Milli çıkarlar”, “Türkiye'nin iyilği” gibi yuvarlak laflar, milliyetçi tonda hamasi nutuklar yetmez.