Gazeteci Sedat Bozkurt, Kısa Dalga'da yayımlanan yazısında partilerin bina ve tabelalardan oluşmadığını ve içindeki insanlara göre şekillendiğini söyledi.
"AKP’de de bu yaşandı. İçindeki insanlar değişti, bina ve tabela kaldı, parti ilk günkü parti olmaktan çıktı, başkalaştı. Sadece kurucu kadroların ayrılmasıyla bu tablo ortaya çıkmadı, tabanda karşılığı olan siyasetçi kalmadı partide. En azından AKP’yi temsil etme yeteneği bulunan partili kalmadı. Bu tezimi doğrulayan 2 somut örnek vereceğim. Kuruculardan Bülent Arınç Türk Demokrasi Vakfı’nda, kurucusu olduğu partiyi hatırlatarak bugünkü AKP’yi ve onun adına hareket eden ve açıklama yapanları eleştirdi" diyen Bozkurt, şöyle devam etti:
"Partiye sonradan gelen birkaç kişinin çok da yankı bulmayan eleştirisine muhatap oldu. Erdoğan’a kadar şikâyet edildi. Erdoğan ilginç bir biçimde, Arınç’a, yanında durarak kendisini muhtelif zeminlerde savunduğunu belirterek sahip çıktı. Arınç’ın açıklamaları AKP içinde de tabanında da çok etkili oldu, taraftar topladı.
'BU AÇIKLAMALAR AKP TABANINDA ÇOK ETKİLİ OLDU'
AKP içinde 2’nci yüksek volümden açıklama parti kurucusu Hüseyin Çelik’ten geldi. Uzun zamandır hiçbir parti faaliyetine katılmayan Çelik, yeni kitabı nedeniyle konuk olduğu KRT ekranlarından hem Arınç’ın açıklamalarına destek verdi hem de AKP’nin mevcut politikalarını, hükümetin icraatlarını sert eleştirdi. Çelik’e de aynen Arınç’a olduğu gibi parti yönetiminden ya da ileri gelenlerinden hiçbir eleştiri ya da itiraz gelmedi. Bu açıklamalar da AKP tabanında çok etkili oldu.
'ARINÇ VE ÇELİK'İN BAŞLATTIĞI 'İTİRAZ' FAALİYETLERİ DURMAYACAK'
Bu iki açıklama sonrasında da parti içi disiplin mekanizmaları devreye sokulmadı, en azından şu ana kadar. Çünkü tabanda karşılığı olan bu iki ismin partinin karşısında pozisyon alması istenmedi. Çünkü çok dramatik olmasa da AKP hızla oy kaybediyor ve kaybedenleri geri getiremediği gibi mevcutları da muhafaza etmekte sıkıntı var. Ama organize bir harekete dönüşme niyeti, planı olmasa da Arınç ve Çelik’in başlattığı ve parti içi 'muhalefetten' daha çok 'itiraz' etme faaliyetleri durmayacak, Arınç ve Çelik ile de sınırlı kalmayacağı görülüyor."
Bozkurt, yazısının devamında geçtiğimiz günlerde iktidara yakınlığıyla bilinen Türkiye gazetesindeki 'AKP'de değişim rüzgarları esiyor, kabine revizyonu bekleniyor' başlıklı habere değindi; şu görüşleri dile getirdi:
"Listeleri önümüze koyarak 'yeni kan yeni heyecan' yaratacağını var sayan bir bakanlar kadrosu hazırlayalım. Örneğin Süleyman Soylu’yu alalım yerine kimi atayalım? Efkan Ala mı? O zaten parti yönetiminde ve daha önce bu bakanlığın koltuğuna oturdu. Maliye bakanlığından Nebati’yi alıp yerine istifa edip giden Lütfü Elvan ya da Cevdet Yılmaz’ı mı oturtalım? Adalet Bakanlığı'nda bu yapıldı, Abdülhamit Gül’den sonra 3’üncü kez Bekir Bozdağ o koltuğa oturdu. Niye? Sadece bu döneme özgü operasyonel yeteneklerinden dolayı mı? Bu anlamda daha iyisini bulmak mümkün.
'LÜTFÜ ELVAN, CEVDET YILMAZ VE EFKAN ALA GİTMEKLE KALMAK ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİDE'
Parti yönetiminde de değişiklikler yapalım, aklımıza hemen Binali Yıldırım ile Numan Kurtulmuş geliyor, bir de Ömer Çelik kamuoyunun en azından tanıdığı bir isim. Bunları alıp yerlerine kimleri atayalım? Ekranlarda, beceremeseler de AKP’yi savunmaya çalışanlar olabilir mi? Sıkışıklık ile demek istediğim tam da bu. AKP içinde heyecan yaratabilecek isim kalmadı. O nedenle bürokratlardan bakan üretilmeye çalışılıyor o da sıkıntı yaratıyor. Son Kızılcahamam kampında bu görüldü. Ayrıca Lütfü Elvan, Cevdet Yılmaz ve Efkan Ala’nın 'gitmekle kalmak' arasındaki ince çizginin üzerinde olduğunu da Erdoğan ile birlikte AKP kadroları biliyor."