Maliyeti kendisinin hesaplamadığını ifade eden Gazeteci Ahmet Takan, rakamın AKP’nin Seçim Strateji İletişim Koordinasyon Merkezi (SESİK) tarafından belirlendiğini yazdı.
İşte Ahmet Takan'ın dikkat çeken o yazısı:
AKP “Başkanlık” kampanyasının faturasını çıkardı;
2.5 milyar Dolar
Kendilerinin yazıp oynadıkları senaryoya kendileri de inanmışlardı; 8 Haziran’da en iyi ihtimalle sınırın az üstünde AKP iktidardaydı!.. Ancak kaybedilen 9 puanın MHP ve HDP arasında bölüşülmesi AKP mebus sayısını 260’ın altında bıraktı. Dolayısıyla Erdoğan’ın tek parti devleti, başkanlık sistemi hevesleri 8 Haziran sabahı itibarıyla gömüldü.
Saray’daki hesap çarşıya uymadı. Soldaki Anti Erdoğan oyları HDP’ye giderken sağduyulu milliyetçi ve muhafazakâr oylar MHP’de buluştu. Aslında, CHP’nin bu süreçte oylarının aynı oranda kalması bile bir başarı oldu. Çünkü, seçimlerde orantısız bir güç uygulandı. Kamu kaynaklarının AKP için aktarılması, havuzun sürekli dolu tutulması, çift koldan yürütülen mitingler, taşımalı sistemle miting alanına getirilen kitleler, köylerde, kasabalarda anket bahanesiyle, “neyiniz eksik” sorusuna karşı NEVİN ABLA’dan yağdırılan buzdolabından tek taş yüzüğüne kadar envai çeşit yardımlar, görkem ve ihtişama harcanan paralar...
Ha!.. Bir de korku imparatorluğunun tehdit ve şantajları. Say say bitmez!..
30 Mart’tan başlayarak AKP’nin 7 Haziran seçimleri de dahil tek parti devleti kampanyası için harcadığı paranın miktarını biliyor musunuz?
2.5 milyar Dolar.
Sakın ha! bunu benim hesaplayıp da söylediğimi sanmayın. Hani, sizlere deşifre ettiğim AKP’nin Seçim Strateji İletişim Koordinasyon Merkezi (SESİK) var ya!.. İşte rakam onlara ait.
Bu parayla oyların nasıl devşirilmeye çalışıldığını, meselenin makarna-kömür yardımından çok öteye geçtiğini bugünlerde daha iyi görmek gerekiyor. Saray ve AKP’si asgari ücreti yükseltmedi ama ihya ettiği bir kesim var. Her mahalle başında, her semtte AKP için oy devşiren ve bunu da çuvallar dolusu paralarla yapan birileri var. Verdiğim rakam seçim sathı mahallinde harcanan rutin(!) para.
Gelelim madalyonun diğer yüzüne;
Sıcak paranın Türkiye’de mutemedi haline dönüşen ve 13 yıldır babacanlığından ötürü bu yanını göremediğimiz iktidarın babacan ortağına bir bakın hele. Hazreti Ali, “benim parmağım bir harama değse ben parmağı keserim” diyor. Ama bunlar faiz lobisini bizatihi kendileri oluşturmadı mı memlekette?..
Yabancı yatırımcıların 12 yıldır yüksek faiz elde etmek için pompaladıkları paraların Türkiye’de distribütörü olan bu babacanlar, Merkez Bankası eliyle yabancılar çok kazansın diye faizleri yüksek tutarken diğer taraftan ise ellerinin altındaki kamu bankaları ile bu faiz paralarını piyasaya sürdüler.
Devletin 3’üncü havalimanı ve 3’üncü Boğaz köprüsü gibi devasa projelerini üstlenen yandaş firmalara kredi musluklarını açarken, teminat mektupları vermeyi de ihmal etmediler. İbre şaştığı zamanda Merkez Bankası tarafındaymış gibi sıcak para simsarlarının hakkını gözettiler. Aynı zamanda alacaklı olan Hazine’yi de hiçbir yandaşların üzerine salmadılar. Hazine’nin içi boşalırken milletin anlamayacağı büyüme, enflasyon, faiz rakamları açıklayıp durdular.
Mutemetliklerini yaptıkları sıcak parayı neden imalat sektöründe ve istihdama dönük projelerde kullanmadıklarını ise bir türlü açıklamadılar.
Muhalefet buna “dur” diyeceği zaman da hemen yine kendilerine bağlı SPK, BDDK ve TMSF’yi üzerlerine saldılar. Erdoğan, memleketi 12 yıldır bu babacanlarla yönetti, başkalarıyla değil. Onları hep korudu. Yurt dışı bankalarında komisyonların toplanmasına göz yumdu. Meselenin özüne dokunulmasın diye de jöleli kağıttan yiğitlerini göstermelik olarak babacanların üzerine saldı. Bu çarkın bile ortaya çıkması için Erdoğan’ın anayasal çizgilerine çekilmesi ve hazinenin bu ellerden kurtulması şart.
Kirli oyunu bozacak bir tek parti var o da MHP’dir. HDP alacağını almıştır, CHP ise doğal sınırlarına ulaşmıştır. Ancak, MHP, kendini millete daha iyi anlatmalıdır. Saray ve AKP’nin tüm bu foyasını ortaya dökecek, milletin gözünde eritecek ancak MHP olabilir. Zor oyunu bozar. Ellerini ovuşturan AKP yardakçılarına MHP hiç de kolay lokma olmadığını göstermelidir. Erdoğan’ın korkulu rüyası olan 5 konunun MHP tarafından gündeme getirilmesi ve bunun hesabının sorulması şarttır;
1- 17/25 Aralık yolsuzluk dosyası: Sadece 4 bakanın Yüce Divan’a gitmesi değil Meclis Soruşturma Komisyonu’nun güncellenerek ZARRAF’ların komisyona ifade vermesi sağlanmalıdır.
2- MİT TIR’ları dosyası: Lahey’de yargılanırım korkusuyla kapatılmak istenen dosya yeniden açılmalıdır.
3- Süleyman Şah Türbesi: Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sayfasında geçici nakil olarak kaydı bulunan ancak toprak kaybettiğimiz operasyonun talimatını veren, bunun hesabını da vermek zorundadır.
4- Kamu bankalarından havuz medyasına ve yandaş iş adamlarına aktarılan kaynaklar.
5- Çözüm/çözülme konusu ile Oslo ve Dolmabahçe mutabakatının detayları.
Erdoğan, sadece bunların hesabının sorulmasından korkmuyor aynı zamanda kurduğu havuç-sopa imparatorluğunun kaynaklarının kesilmesiyle birlikte çökeceğinden endişe ediyor. 7 Haziran AKP’yi şoklamıştır. Erdoğan’ın Saray’ının boyaları dökülmüş, merdivenlere dizili, dizi filmlerden esintili, güya Türk devletlerini sembolize eden duşakabinoğullarının bir esprisi kalmamıştır. Madem ülkenin millî iradesine saygı göstermeyip Baykal ile bir süreç başlatmıştır, Erdoğan koalisyon çalışması yapmaktadır... O halde başta MHP olmak üzere diğer partilerin bu oyuna gelmemesi ve Erdoğan’ı o kurduğu korku imparatorluğuna hapsetmesi gerekmektedir.
MHP bu tavrı ortaya koyarsa 12 yıldır adeta AKP’nin üzerine çöktüğü merkez sağ oyları büyük ölçüde almaya başlayacaktır.