Kulis: Kabine değişikliğine adalet, dışişleri ve içişleri bakanlıklıkları da dahil edilebilir
Murat Yetkin'in "Ankara’da 'Seviyor-sevmiyor' oynayan bakanlar" başlığıyla yayımlanan (30 Mayıs 2017) yazısı şöyle:
AK Parti yönetimi açısından papatya falı dün itibarıyla sonuçlandı; falında “sevmiyor” çıkanlar, yani gidenler, “seviyor” çıkanlar, yani kalanlar ve yeni gelenler belli oldu.
Doğrusu, AK Parti yönetimindeki değişiklik öyle konuşulduğu kadar dramatik olmadı. Örneğin aleyhinde çok yazılıp çizilen Hayati Yazıcı, yine siyasi işlerden sorumlu genel başkan yardımcılığı konumunda. Başbakan Binali Yıldırım için Genel Başkan Vekili makamı resmileşti. Parti sözcülüğüne basınla ilişkileri öteden beri belli bir mesafede ama herkese aynı mesafede yürüten Mahir Ünal getirildi.
Şimdi papatya falına bakma sırası bakanlarda ve yer değişikliği olduğunda bakanlık bekleyen AK Partililerde.
“Sadece AK Partililerde mi? Dışarıdan isimler alınmayacak mı? MHP’li, ya da MHP’ye yakın isimler olmayacak mı?” diye soranlarınız çıkabilir. Bunlar şu anda sadece spekülasyon sayılır.
Siyasi kuliste konuşulan iki temel kabine değişikliği senaryosu var.
Birincisi, daha çok AK Parti olağanüstü genel kurulunun yapıldığı 21 Mayıs’ta zirve yapan senaryo, Erdoğan’ın bakanalar kurulunda ciddi ve köklü değişikliklere gideceği, bu değişikliklere dışişleri, içişleri, adalet, ekonomi gibi bakanlıkların dahil edilebileceği yönündeydi.
İkincisi, Erdoğan’ın bakanlar kurulu değişikliğini ağırdan alacağı, belki gerekli gördüğü kozmetik düzeyde değişiklikleri de Başbakan Yıldırım’a bırakacağı senaryosu.
Oysa daha muhtemel senaryonun bu ikisi arasında bir yerde ama daha çok ikincisine yakın kurulmakta olduğunu gösteriyor.
Çünkü siyasi hava, tıpkı AK Parti yönetiminde olduğu gibi, Bakanlar Kurulunda da şu aşamada çok köklü değişiklikler yapılmayabileceğini yönünde.
Abdülkadir Selvi dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu konuyu aceleye getirmeyeceğini, ayrıca Başbakan Binali Yıldırım’ın inisiyastif almasına imkan vereceğini yazdı.
Bu doğru, Erdoğan’ın bir tür kademeli, yumuşak geçiş tercihi kullanacağı anlaşılıyor, ayrıca 16 Nisan referandumuyla zaten başbakanlık makamının kaldırılması Meclis onayına kalan Yıldırım’a böylelikle siyasi jest de yapmış oluyor.
Ancak tek etken bu gibi görünmüyor. Bir adım geriye çekilip Türkiye’nin iç ve dış gelişmelerine birlikte baktığımızda, Erdoğan’ın kademeli, ya da yumuşak geçişi tercih etmesinin bir başka ve daha stratejik bir gerekçesini görebiliyoruz.
O da Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında, Erdoğan’ın 25 Mayıs’ta Brüksel’de yaptığı temaslar sırasında ortaya atılan 12-aylık yol haritası.
Açık konuşmak gerekirse, Türk dış politikasında son dönemlerin tek iyi haberi buydu.
15 Temmuz askeri darbe girişimi sonrasındaki Olağanüstü Hal uygulamaları, özellikle referandum sürecinde gündeme gelen ölüm cezasının geri getirilmesi meselesi, tutuklu gazetecilerin durumu ve referandum kampanyası sırasında AB üyeleriyle yaşanan gerilim ardından herkesin ilişkilerin kopmaya yakın durduğunu düşündüğü bir anda gelen bu 12-aylık yol haritası, çoğu planı değiştirdi.
Şimdi Türkiye’nin de, AB ve AB hükümetlerinin de önünde yeni bir imkân, 12 aylık bir tamir-bakım zamanı çıkmış durumda. Bu çerçevede ilk siyasi temas Haziran ortasında sağlanacak.
AB ile ilerin Türkiye’nin de çıkarına olacak şekilde yeniden yoluna girme ümidi varken Türkiye’deki iç siyasette keskinleşme olarak algılanacak hamlelerden kaçınmak daha makul bir tercih gibi görünüyor zaten.
Üstelik bu yaz ayları Erdoğan’a 24 Eylül’deki Almanya seçimlerine dek, Suriye’de hem IŞİD, hem PKK/PYD bakımından işlerin nasıl gelişeceği, o arada AB ülkelerinde PKK ve Fethullahçılar bakımından yasal sürecin nasıl işleyeceğini, ayrıca göç anlaşması taahhütlerinde ilerleme olup olmayacağını gözleme süresi de verecek.
O bakımdan bakanlar kurulundaki değişikler bakımından papatya falı, önümüzdeki günlerde bir değişiklik açıklansa dahi, daha bir süre devam edecek, çünkü muhtemelen devamı gelecek.
Ama papatya falına bakan başkaları da var şu sıra. Örneğin AK Partili belediyeler, il-ilçe teşkilatı yöneticileri; oralarda ciddi değişiklikler beklenebilir.
Ha bir de, siyaseti gözlemlemekten ince bir zevk alanlar, Cumhurbaşkanlığının sayısı hiç de az olmayan danışmanlarından bazılarının nasıl başka görevlere atanarak, ya da başka bir göreve atanmayarak Beştepe’den, Erdoğan’dan uzağa düştüğünü izleyebilir önümüzdeki süreçte.