Gazeteci Aydın Engin Cumhuriyet Gazetesi 'ndeki köşesinde 'AKP ve Reisleri bırakın diplomatik ilişkileri zehirlemeyi, savaş bile ilan edebilirler.' dedi.
Almanya’nın AKP’li bakanlara referandum öncesinde, Alman kentlerinde “Evet” propagandası yapmalarına engeller çıkarması, izin vermemesi üstüne TV’lerde ha bire tartışılıyor, gazetelerde yazılıyor çiziliyor...
Almanya’nın bugünü “Nazi dönemi” ile karşılaştırılıp ayıp benzetmeler yapılıyor. Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğünün ne kadar geniş olduğu gibi daha da ayıp yalanlar art arda sıralanıp Almanya’nın demokrasi sınavında sınıfta kaldığının altı defalarca çiziliyor.
Şu bir gerçek: Merkel ve hükümeti bakan, başbakan ve belki de Cumhurbaşkanı ziyaretlerinden kaynaklanan siyasal krizi yönetemedi, yüzüne gözüne bulaştırdı.
Türkiye’deki eşi benzeri görülmemiş “kamplaşma”nın referandum öncesinde daha da keskinleştiğini herkes gibi Federal Almanya Hükümeti de görüyor. “Hayır” diyeceklerin düşman ilan edilmesine kadar varan zemberek boşalmasının Almanya’ya taşınmasından; orada yaşayan, sayıları milyonlarla ölçülen Türkiye kökenliler arasında şiddet içeren çatışmalara varabilecek gerginliklerden bütün siyasi partiler ve yerel yönetimler ciddi kaygılar duyuyorlar. Ama bunu önlemenin yolu toplantı iptallerini yerel yönetimlere, salon sahiplerine yıkmak olmasa gerek. Diplomatik hüner işte böyle günler ve dönemler için var ve Almanya bu hüneri gösteremedi...
Tamam.
Tamam da AKP’nin bunca itilip kakılmaya, gitgide ikili ilişkileri dinamitleyecek bir inatla “İlle de gideriz, ille de Alman kentlerinde toplantı da yaparız, miting de düzenleriz” diye yırtınması niye?
Bunu “ulusal onur” edebiyatı ile ya da Saray’daki zatın dayılanmayı diplomasi sanması ile açıklamak mümkün değil.
Belki bunların da etkisi vardır ama asıl neden bu olamaz.
Peki, öyleyse ne?
***
Benim, senin, herkesin gördüğünü bu seçim, seçmen, oy hesabı işlerinde tam bir hünerbaz olduğunu kanıtlamış “AKP Reisi” de görmemiş olamaz.
16 Nisan ateşi her yanı sarmışken kamuoyu araştırmaları Saray’a alarm veriyor. Reis’in geleceği bıçak sırtında. Hatta bir iki puan eksik ve bu “başkanlık” çöp sepetine gidecek demek.
Yani her oy altın değerinde ve Federal Almanya’da YSK verilerine göre tastamam 1.408.550 (Yazıyla: Bir milyon dört yüz sekiz bin beş yüz elli) seçmen var. Bu referandumun sonucunu kesinlikle etkileyebilecek bir seçmen kitlesi demek. Onların oylarını kazanabilmek, “Evet” demelerini sağlamak AKP elebaşıları için yaşamsal önem taşıyor.
Yurtdışındaki -yine YSK verilerine göre- 2.867.658 seçmene ulaşmak kolay değil. Kimi Amerika’da, kimi Avustralya’da.
Ancak başta, hem de en başta Federal Almanya olmak üzere Avusturya, Fransa, Hollanda, Belçika’da referandumda oy kullanma hakkı olan bu dev kitlenin oylarını alabilmek, kendi lehine çelebilmek için AKP ve Reisleri bırakın diplomatik ilişkileri zehirlemeyi, savaş bile ilan edebilirler.
AKP’lilerin “Bizim Reis kalabalıkların önüne çıkıp bir konuştu mu, evet oyları çantada kekliktir” gibi bir inançları ve umutları var.
Bunca hırçınlık, bunca ölçüsüzlük, böylesine zembereği boşalmış bir diplomatik ilişki büyük ölçüde bu yüzden.
İlk rauntta Almanya ağır bastı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Hamburg’da “Evet” propagandasını Türkiye Başkonsolosluğu konutunun misafir odasına ve bahçesine sığabilecek kadar kişiyle yapmak zorunda kaldı.
Bu itiş kakışın devamı nasıl gelecek?
Göreceğiz.
El mi yaman, bey mi yaman göreceğiz...