AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Orhan Miroğlu, dün bir açıklama yaparak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı Mehmet Uçum'un Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) mazbatanın Abdullah Zeydan'a verilmesi kararını eleştiren AKP'lileri hedef alan sözlerine tepki göstermiş, "Partinin kurucusu arkadaşlarımız ve vekillerimiz susturulacaksa parti içindeki Kürt aktörlerin fikirlerini ifade etmelerini nasıl bekleriz?" ifadelerini kullanmıştı.
AKP içindeki görüş ayrılıklarını iyice ortaya çıkaran bu açıklama sonrası Orhan Miroğlu, yaşanan gelişmelerle ilgili DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Miroğlu: Bu vasatlık rahatsız edici
Başdanışman Uçum'un bu sözlerinin partinin misyonu ile bağdaşmayan bir açıklama olduğunu belirten Miroğlu, şu eleştirileri yöneltti:
"Parti içindeki Kürt aktörlerin, onun da sayısı, konuşanların demek istiyorum, zaten biri ikiyi geçmiyor. Mazbata verilmesine gelince fikirlerini paylaştılar. O kadar! Hadiseler büyünce ve hiç hoş olmayan görüntüler meydana gelince Siyasi ve Hukuki İşler Başkan Yardımcımız Hayati Yazıcı bu 'cinnet halinden' duyduğu rahatsızlığı ifade etti ve YSK kararını olumlayan bir paylaşım yaptı. Nasıl oldu anlayamadım, bir arkadaşımız da devlet adına konuşma misyonuyla hareket etti, parti içindeki neoliberallerin kaydı tutuluyor anlamında partinin misyonuna ve reformcu kimliğiyle pek de bağdaşmayan bir paylaşım yaptı" dedi.
"Üstlendiğimiz görevler ne olursa olsun, aynı siyasi camianın mensuplarıyız" diyen Miroğlu, "Birimiz devlet adına, birimiz parti adına konuşursa kafalar karışır. Böyle bir üslup ters gelir 'demokratım' diyen herkese" görüşünü dile getirdi.
Miroğlu, "Söylemek isterim ki, ilerleme, demokrasi ve iki yüzyıllık modernleşme ve AB istikametinden şaşmayan çözüm odaklı bir devlet aklına kimse karşı olmaz, ben olmam şahsen. Ama bu vasatlık rahatsız edici. Siyasi akıl bana göre 'devlet aklı' dediğimiz aklın gerisinde seyreden bir akıl değildir, öyle düşünen herkesin varacağı yer darbeleri meşrulaştırmak olur. Sözlerimize ve üslubunuza dikkat etmek zorundayız" yorumunu yaptı.
"AKP'de yeni bir özeleştiri ve muhasebe süreci nasıl işleyecek?" sorusuna da Miroğlu, "Partiyi mevcut halde, yani bir bakıma statüko içinde tutmak isteyenler olacak. Bunlar pek bir şey olmamış gibi davranacak olanlardır. Ama bu yanlış olur. AK Parti'nin 2028'den zaferle çıkması için ciddi ve cesur bir muhasebeye ihtiyaç var" diye yanıt verdi.
DEM Parti'ye de eleştiriler yöneltti
"Zeydan'a haklarını iade eden mahkeme tarihlere nasıl bakmamış? Diyelim ki onun gözünden kaçtı, peki talepte bulunan avukatlar sonucun böyle olacağını bilmiyorlar mıydı? Sonra YSK nasıl oluyor da seçme ve seçilme hakkını elde etmemiş bir adayı, üstelik sarf ettiği sözlerle kamuoyunun iyi bildiği bir ismin adaylığını onaylar? 'PKK sizi tükürüğüyle boğar' gibi hiçbir demokratın, sivil siyasetçinin söylememesi gereken bir sözü söylemiş. Elbette DEM Parti de Abdullah Bey dışında bir aday bulabilirdi. Hoş bir süreç olmadı. Mahkeme ve YSK sorumludur ama bu başvuruyu yapanlarda hiç mi hata yok?"
"Bölgede yeniden bir kayyum dönemi görecek miyiz?" sorusuna da Miroğlu, "Olmamasını temenni ediyorum. AK Parti bu dönemin sonucunda ortaya çıkan tabloyu ve sonucu muhakkak iyi analiz edecektir, etmeli. Bu muhasebeyi sadece AK Parti'de değil DEM de yapmalı" yanıtını verdi. Miroğlu, seçimden sonra meydana gelen sokak hareketlerinin hayra alamet olmadığını söyleyerek "Silah elde sokağa çıkıp gösteri yapmak, güvenlik güçlerine meydan okumak, 2015 yıllarını hatırlattı bölge halkına. Çok söyledik ama olmuyor, DEM'in PKK'dan uzak durması gerekiyor. Aynı suya ikinci kez girmeye kalkışmak çok tehlikeli" ifadelerini kullandı.
"Van'da yaşananları Kürt sorunu açısından nasıl değerlendirdiği" sorusuna yanıt veren Miroğlu, "Van'da yaşananlar hiç şüphesiz bu sorunun bir parçası olarak okunabilir, hatta ayrı düşünülemez bile" dedi. Seçim sonuçlarının 2015 seçimlerinin sonuçlarıyla benzerlik gösterdiğini kaydeden Miroğlu, AKP'nin bölgedeki rolünün iyi analiz edilmesi gerektiğini söyledi:
"Her iki seçimin sonucunda da AK Parti'nin oy kaybettiği görüldü. Seçmen her iki seçimde de DEM'e rağbet etti, ama ilkinde büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Yerel yönetimlerde ve bir yıl sonra yapılan genel seçimlerde DEM (o zaman HDP) halkın iradesini ve verdiği yetkiyi demokrasi yönünde kullanamadı. Süreç PKK'nın stratejilerine ve çıkarlarına heba edildi. Bu siyasi hafızaya bakıldığında, AK Parti'nin bölgedeki siyasi gücünün zayıflamasının veya güçlenmesinin demokrasi için olumlu manada ne kadar önemli olduğunun iyi analiz edilmesi gerekir."
AKP içerisindeki tartışma nasıl başladı?
31 Mart yerel seçimlerinin ardından Van'da İl Seçim Kurulu, seçimi yüzde 55 gibi büyük bir farkla kazanan DEM Parti adayı Abdullah Zeydan'ın seçilme haklarının iadesi kararını kaldırarak mazbatanın AKP adayı Abdulahat Arvas'a verilmesine hükmetti. Protestolara yol açan karara karşı, başta CHP ve TİP olmak üzere birçok muhalefet partisi tepki gösterdi. YSK'ya yapılan itiraz sonrası Van İl Seçim Kurulu'nun kararı kaldırıldı ve mazbatanın Abdullah Zeydan'a verilmesine karar verildi.
YSK kararı sonrası AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı "cinnet hali sonlandı" derken bu paylaşımı daha sonra sildi. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Başkanvekili ve Erdoğan'ın danışmanı Mehmet Uçum ardından tartışmaya yol açan açıklamasını yaptı.
Uçum'a sert bir yanıt da AKP MKYK Üyesi Aziz Babuşcu'dan geldi. Babuşçu, "Devlet farkında, devlet okudu, not edildi, kaydedildi, devlet haddini bildirir! Bu anlayış bize uymaz, bizi temsil edemez. Milletin Evi'nden millete parmak sallayamazsınız! Haddinizi aşıyorsunuz" ifadelerini kullandı.