Abdullah Aymaz / samanyoluhaber.com
2016 Eylül'ü başında bir tevafuk eseri 1929 doğumlu Rus asıllı bilim adamı Alexis Guy Obolensky ile tanıştık. 1917 Bolşevik İhtilalinden sonra Rus elitlerinden aristokratlardan olan ailesi Rusya’dan Amerika’ya iltica etmişler… Amerika’da doğan Obolensky çocukluğunda önemli kişiler tarafından güzel bir eğitim almış. Hindli bir zat kendisine 16 yaşına kadar üç kaza geçireceğini söylemiş. Trafik kazasında ayağı kırılmış. Ama Hindli kendisine hiç acı-elem duymama yolunu öğretmiş. “Kemiklerimi teker teker çıkarıp döşediler ve diktiler, hiç acı duymadım” dedi. Daha sekiz-dokuz yaşında iken lise öğrencilerinin laboratuarlarına girip çıkıyormuş. Cam elini kestiği zaman kan fışkırıyormuş ama Hindli zatın öğrettiği usulle, yani kanı durdurma yöntemini kullanarak durdurmuş. Gözlerini yaraya dikip dikkatli bakarak kanı durdurup kontrol altına alabiliyormuş. Hatta bize “Size de bu metodu öğretebilirim” dedi bu yaşlı bilim adamı… Hatta “Çatalları bakışlarla bükmeyi öğretebilirim!” dedi… Devamla “Yedi yaşından önce çocukların Allah ile bağları var. Sonra kapanıyor. Yedi yaşına kadar iyi eğitilirse, dâhî olabilirler!” diye ilave etti.
Ofisinde sohbet ederken bir de baktık namaz için vakit tehlikeye girecek gibi olunca, namaz kılmamız gerektiğinden bahsedince, hemen imkân verdi. Abdest alışlarımıza ve namaza duruş ve hareketlerimize çok dikkat etti… “Sizin ibadetiniz, hatta kıble yönümüz çok ince hesaplar ve dizayna göre… Ben İslamiyeti böyle bilmiyordum.” dedi. Abdest için, “Bunların hepsi fiziğe uygun!.. İslamiyetin bu inceliklerini öğrenmek istiyorum.” dedi.
İslâmiyet konusunda “Zaten beni bir Müslüman kurtardı ama şimdi çok çeşitlileriyle karşılıyorum. Radikaller var…” dedi. Biz de kendimizi anlatıp terör ve anarşiye karşı olduğumuzu ifade ettik.
İslamiyette ibadetin fıtratla bütünleşme olduğunu aslında her şeyin bir şekilde ibadet içinde bulunduğunu ibadetlerin zamanının değişmez saatlere olmayıp fıtrat saatine göre yani güneşin durumuna göre beş vakit olduğunu, husuf-küsuf namazlarının Güneş-Ay-Dünyanın aynı hizaya gelmesiyle ilgili olduğunu bunların med-cezirde olduğu gibi insan fıtratında da bir münasebetinin bulunduğunu onun Allah’ın yönelip o zamanlarda ibadet etmenin hikmetlerinin olacağını ifade ettik. Merak ve hayretle dinledi hatta, “Güneş ve ay tutulmasında insan vücudunda meydana gelen durumları ölçebilirim. Elimde bu ölçmeyi yapacak aletlerim var. Onları da bizzat kendim imal ettim.” dedi.
Gerçekten kendisinin büyük bir imalathanesi var ve çok hassas cihazlar yapabilmiş. Küçük yaşta tanınmış ve meşhur kimselerden ders ve eğitim almış. Daha sonra New York’taki meşhur ve büyük laboratuarlarda da çalışma imkanı bulmuştur. Hem de devletin üst konumlarındaki insanlarla irtibata geçmiş.
Kayınpederi Fransız. Bu kişi İkinci Dünya Savaşında, Fransız ordusunda eğitim veren bir kişi… O zaman Alman tanklarını imhâ çok zor olduğu halde, periskoplarını vurma başarısı ortaya koymuş. Böylece üstün hizmet nişanı almış. Eşi de madalyayı Obolensky’ye vermiş. Eşinin de özelliklerinden bahsetti ve onun “Havadaki tozların bile hâfızası vardır.” dediğini söyledi.
“Zaman teorisi” sahibi Rus Nikola Kozirev ve Hırvat Nikola Tesla’dan bahsedince gözleri parlıyor. Onları iyi incelemiş. Esir maddesinin varlığını kabul ediyor.
Lise talebesiyken aldığı bir torna âleti var. Onun gibi pek çok âlet ve edevatlarını zamanla iş yerinin her tarafını bunlarla doldurmuş. Yapmak istediği yeni cihazları imâl ediyor. Demirleri kesme, yontma, delme yuvarlatma v.s. işlerle bizzat kendisi meşgul oluyor.
Obonlensky devamlı oksijen desteği alarak dolaşıyor. Bizimle sohbeti sırasında bu oksijen desteğini kesti. “Sizden pozitif enerji alıyorum onun için oksijeni kestim.” dedi.
O, doğru konuşmak gerektiğini, ama her doğruyu her yerde söylemenin de doğru olmadığını söyledi. Sonra sûfîlerden bir misal verdi: “Öldürmek için düşmanlarını kovalayan insanlar bir sûfînin yanına gelip ‘Burada mı?’ diye sormuşlar. O; doğru söylese adamı öldürecekler. Onun için elini cebine sokup ‘Burada yok!..’ demiş. Sonra elini cebinden çıkarmış.”
Âhirete ve Allah’a imanı olan Obolensky esir maddesi üzerinde de duruyordu. Ona bağlı tedavi cihazları geliştiriyordu. Bunların nasıl tedavi edeceklerini sorduk: “Cihazlar tedavi etmiyor!.. Aslında Allah insan vücudunu öyle harika yaratmış ki, cihazlardan ve ilaçlardan gelen enerji ve devayı, vücud ihtiyaç olan yere çekiyor” diye cevap verdi.
Obolensky, “Cisimler yer değiştirirken iz bırakıyor. Eşim boyanmamış duvarları yoklayarak orada olmuş mühim olayları hissedebiliyordu. Bir çocuğun ölü doğduğu bir evi daha sonra hissedip bilmişti.” dedi. Şimdi de biliyoruz ki, bilgisayarlar silinse de bilgiler kalabiliyor…
Maalesef Obolensky’nin görüşmemizden bir sene sonra vefat ettiğini öğrendim.