Habertürk TV'ye katılan Ali Koç, Galatasaray'la birlikte maça çıkmama kararı aldıkları Süper Kupa mücadelesinden önce ve sonra neler yaşandığını anlattı.
Suudi yetkililerin hangi konularda sorun çıkardığını anlatan Ali Koç, pankart konusunda ısrar etmediklerini, ancak sadece kulüplerin değil, TFF'nin de Atatürk ve Cumhuriyet içerikli görsellerinin programdan çıkartıldığını söyledi.
Ali Koç'un açıklamaları:
"Yaz aylarında Sayın TFF Başkanı ile görüşürken, 'Süper Kupa ne olacak' dedim. Yurt dışını düşündüklerini İngiltere, Azerbaycan, Katar yanılmıyorsam ve Suudi Arabistan. Ben şahsen Almanya'nın iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Almanların izin vereceğini tahmin etmiyordum, Alman takımı yoksa ki yok kabul etmediler. En iyi teklif Suudi Arabistan'dan geldi. Teklifi bir yana koyun. Tüm dünyanın gözü Suudi Arabistan'da futbol olarak. Müthiş yatırımlar yapıyorlar futbola."
"İspanya'nın Süper Kupası, Final Four gibi orada oynanıyor. Kıtalararası final orada oynadı. Dünya Kupası'nı aldılar gibi. Futbolla ilgili heyecan, dinamizm, yatırım vs vs var. Transfer piyasasını altüst ettiler. 100. yıl hassasiyeti yoktu o sırada, Almanya olmayınca Suudi Arabistan'ı düşündüklerini söyledi. Biz de doğru olacağını düşündük. 100. yıl özelinde hatalı olduğunu gördük."
"Orijinal planda zigzag çizmedik. Yüksek Divan Kurulu'nda tavsiye kararı çıktı, Arabistan'da oynanmasın diye. Galatasaray'da da benzer bir karar çıktı. Ciddi baskı altındaydık. Kulüpleri bu kadar baskı altına sokmaya gerek yok. Bizim amirimiz TFF. Federasyon bizimle istişare etti. Bu federasyonun kendi başına aldığı bir karar değil. Baskı olmasına rağmen projeye devam ettik.
"Hatta Galatasaray Kulübü federasyona bir yazı yolluyor 'oynanmasın' diye. Biz aynı noktada durduk. Galatasaray 'oynamayız demiyoruz ama üzerimizden yükü almalısınız' dediler. Federasyon da bu maçın Riyad'da oynanacağını açıkladı."
"Hiçbir şart göndermedik. Bize sorulan şart da yoktu. Yabancı hakem konusunda o kadar umutluyduk ki. Yumruk olayından sonra TFF'de 180 derece dönüş oldu. Rafa kalktı gibi oldu konu. Bu konuyu o kadar kafaya koyduk ki, U19'la maça çıkmayı bile düşündük. Oraya gitmişken yabancı hakemle oynama fırsatı varken ve bu konuda ilerleme olmuşken, yumruk olayından sonra dönmesini anlayamadık."
"Bizim tek yaptığımız, altına imza attığımız konu 16 Kasım'da toplantı yapılıyor TFF'de. Biz 3 yöneticiyle katılıyoruz, rakibimiz sadece profesyonelleriyle katılıyor ve bir sürü konu konuşuluyor. Kim hangi otelde kalacak vs. Dördüncü maddeyi gündeme getirmemi istedi arkadaşlar. Bize tamamen taraftarlara yönelik bilgilendirme yapıldı. Kulüplere yönelik şunu yapmayın, bunu yapmayın diye bir şey söz konusu bile değil."
"YAKINDAN UZAKTAN ALAKASI YOK"
"Kulüplerimize taraftarla ilgili bilgilendirmeyi iki kulüp de resmi sitelere koydu. Nasıl davranmaları konusunda. Etrafta 'kabul edilen protokol, imzalanan sözleşme, verilen vekalet' gibi şeyler dolaşıyor. Bunların hiçbiri yok. Yakından uzaktan alakası yok. TFF'de var bir protokol ama biz bilmiyoruz. İstedik, 'gizlidir veremeyiz, gelin bakın' diye cevap verdiler."
"Maç günü bizim yetkililerle, Suudi yetkililer arasında yazışmalar oldu. Esas o yazışmaların ortaya çıktığı zaman işin aslı belli olacaktır. Biz de işin dibine inmeye çalışıyoruz. Büyük bir fiyasko. 'Kulüpler son dakika sözleşme dışı şartları dayatmaya çalıştı, o yüzden oynanmadı' diyorlar ya. Bence TFF'nin sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmak için kurguladığı senaryo bu."
"Futbolda teamüller var. Bu tamamen TFF liderliğinde olan bir organizasyon. Aynı lig, kupa maçları gibi. Maç haftası salı, çarşamba günü, varsa bir pankart, tişört yazarsınız cevap verilir. Bir sürü sosyal sorumluluk mesajları vs. Hatta maç günü bile oldu. En son derbi maçına şehitlerle ilgili pankartla çıkmak istedik anında onay aldık. Çarşamba günü maçtan önce yazı yazdık. Dedik ki, ısınmaya bu tişörtle ve bu pankartla çıkacağız. Cevap alamadık eskisi gibi. Ertesi gün uçağa binerken bir daha sorduk. Hafta sonu maçı için hafta içi yazarsınız."
"TFF her fırsatta Cumhuriyet'in 100. kuruluş yılını kutlayacağız, bütün dünyaya göstereceğiz demedi mi? Bizim çıkacağımız ısınma tişörtü. Bizim formamız, Galatasaray'ın forması onaylandı. Isınmaya da bu tişörtle çıkmak istedik, bir de pankartımızı söyledik. Biz klasik çubuklu formayla çıkacaktık. Pankartın hiç üstünde durmadık. Niye? TFF'nin kendi pankartları vardı. Biz o pankartı, çıkabilirsek çıkalım diye, savaşa dikkat çekmek için."
"Bizim için çok normal bir şeydi. Sonuçta barıştan bahsediyoruz. Ata'mızın çok önemli bir söylemi ve etkileyici bir söylemi olduğu için hiçbir taraf da tutmuyor. Ama bu pankart üzerinde ısrar dahi etmedik. TFF bize iki tane yazı yazdı, şu pankartla ve bu pankartla çıkacaksınız diye. 14 Aralık'ta bize bir yazı geldi. Bu maça çıkacağımız pankart "Şanlı Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu olsun" yazılıydı. Sonra bir yazı daha geldi, o da şehitlerimizle alakalı."
"Çocuklarımız sahaya önde 100. yıl logomuz, arkada Ata'mızın 'Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim' yazısı olacak. Üçüncü resmi yazıyla bildirilen konu da şehitlerle ilgili pankart, 28 Aralık'ta geldi. Bize diyorlar ya, 'son dakika, protokol var, sözleşme dışında hareket edemezsin'. E demek ki son dakika şehitlerle ilgili pankart kabul edilmiş."
"Bize çıkacağı iletildi. Ne zannedersiniz? Federasyon karşı tarafla görüştü, bu konularda mutabıklar, ve çıkacaklar. Bizim ısınmada çıkacağımız tişörtte Ata'mızın resminin olmasının herhangi bir sıkıntı yaratacağını düşünmememiz de doğal ve normal. Keşke izin verilmedi dense. Cevap gelmedi, ertesi gün takip ettik, oraya gidince takip ettik. Dışişleri'nden cevap bekliyoruz dediler. Orasını çözemedik."
'Benim katıldığım hiçbir toplantıda veya gördüğüm hiçbir yazışmada veya arkadaşlarımın katıldığı toplantılarda hiçbir şekilde Cumhurbaşkanı'nın adı geçmedi.'
"MAÇA SATLER KALA ÖĞRENDİK"
"Sözleşmede ne olduğunu bilmediğimiz için yorum yapamıyorum. Bizim son dakika bir dayatmamız falan söz konusu değil. Organizasyonu siz yapıyorsunuz, yazışmalar haftalar önce başlıyor. İki hafta önce heyet gidiyor. Sizde de Cumhuriyet pankartı var, Atatürk görselleri var, 100. yıl logosu var. Parla Marşı söylenecek diye anlatıldı bize. Her şey normal seyrinde devam ediyor diye biliyoruz. Bize bir kere deseler, 'şu, şu, şu Suudi tarafında kabul edilmiyor'. Biz ona göre organize oluruz. Hakikaten kabul etmeyeceğimiz şeylerse, ki öyle gözüküyor, o zaman maçı orada oynamayız. Ama biz bunu maça saatler kala öğrendik."
"Bence TFF sıkıntının farkında. Oraya gideriz, bir şekilde hallederiz, takımlar gidince maç oynanır düşüncesi daha olası. Çünkü sizin bize resmi ilettiğiniz pankart programdan çıktı. Yeni pankart basıldı, "100. yılımız kutlu olsun" yazıyordu. Cuma günü Suudi Arabistan'ın her şeyi kapalı, pankart bastırdılar. Her şey önceden mutabık kalındıysa ne ihtiyaç var? Çocukların tişörtünün de programdan kaldırıldığını öğrendik."
"Parla Marşı, Norm Ender ilk defa böyle bir marş yapıyor. Federasyon programa bunu da ekledi. Sonra Allah'ın işi, bir televizyon kanalına Norm Ender röportaj veriyor, Parla Marşı'nı söyleyeceğim diye. O da programdan çıkıyor. Kendisi de sonradan öğreniyor. Biz de bunu onun attığı tweet'ten öğreniyoruz."
"Biz Suudi Arabistan'a indik. Her şey yolunda, otellere geçtik. Benim ve Selahattin Bey'in Suudi iş insanlarıyla yemeğimiz vardı. Ekstra bilet peşindeyiz. Kime hangi loca verilecek. Takım idmanını yaptı. Saat 21.30'da o gece hazırlık toplantısı yapıldı. Biz ilk orada öğrendik."
"Orada ilk defa bizim pankartımızın ve ısınma tişörtlerimizin kabul edilmeyeceği ifade ediliyor Suudi yetkililer tarafından. İstiklal Marşı var ama 'sizinki çalacaksa bizimki de çalsın' diyorlar. İlk 30 saniyesini çalmak üzere anlaşıyorlar. Fakat oradaki TFF yetkilisi, üst düzeyde karar verilecek diyor. Ertesi gün oluyor biz hala bilet toplantısı yapıyoruz. Maça hazırlanıyoruz."
"Bizim için pankart olmazsa olmaz değil, o işin ekstrası. Orada da ısrarımız yok. Ben ve yöneticilerim, Suudi Arabistan'ın eski federasyon başkanının evine yemeğe gittik. Biz oradayken bir telefon geldi. Sayın Büyükekşi'den, 'hemen 16.00 gibi federasyonun kaldığı otele gelir misiniz?' diye. Sayın Özbek bizden 40 dakika önce gidiyor, toplantıya oturuyoruz."
"Masada Spor Bakanı, Dursun Özbek var. İki de bakanımın danışmanı var. İlerleyen saatlerde Sayın Kasapoğlu da dahil oldu. Spor bakanımız orta yolu bulmaya çalışıyor. Ben oturuyorum, sessizlik var. Sayın Başkan diyor ki, 'Bizde her şey yolunda. Programı anlattı. E niye bizi çağırdınız o zaman dedim. Diyorlar ki, sizin pankart ve tişört. Bizim pankartla derdimiz yok. Ama tişört olmazsa olmaz."
"Israr etme sebebimiz, 100. yıl formamızı 1 kere kullandık. Sponsorlarımızla yaptığımız anlaşma çerçevesinde hiçbir logo yoktu. Bir Süper Kupa maçında 100. yıl formasını giyemeyeceğimiz için, ısınmaya Livakovic'in Atatürk'lü formasıyla çıkmak istedik. Bize anlatılan etkinlikler, görseller içinde bununla sahaya çıkmanın sıkıntı olacağı aklımızın ucundan geçmiyor."
"Anladığım kadarıyla Galatasaray Spor Kulübü de bir pankart bastırmış. 'Ne Mutlu Türküm Diyene' diye ve ısınma tişörtlerine de Atatürk posteri bastırmış o gün. Meğersem bir sürü konuda Suudi yetkililer talepleri reddetmiş. Federasyondan bahsediyorum. Bu maç günü falan da olmadı. Maça gelen günler içinde oldu. Biz yola çıkmadan bile sıkıntılar vardı. Bunları söylemiyorlar."
"Bildiğim 4 tane şey var. 'Şanlı Cumhutiyetimizin 100. yılı' pankartı, marş, çocuklarımızın giyeceği tişörtler, LED'lerde olacak Atatürk görsellerinin son dakikada programdan kaldırıldığını biliyoruz."