Alkol aldıktan sonra direksiyon başına geçip kontrolsüz girdiği kavşakta çarptığı araçta bir kişinin yaralanmasına sebep olan sürücü hakkında açılan davada, mahkeme 'bilinçli taksir' sebebiyle sürücüyü mahkum etti. Karar Yargıtay'ca bozulunca davada son sözü söyleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, sanık sürücünün dikkatsiz şekilde araç kullanmak ve kavşaklarda geçiş önceliğine uymamak suretiyle asli ve tam kusurlu olduğunu; ancak meydana gelen neticeyi öngörmediği anlaşıldığı gerekçesiyle 'bilinçli taksir'in oluşmadığına hükmetti. Genel kurul kararında, "Sanığın olay anında 33 promil alkollü olması da bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabulü için tek başına yeterli değildir." ifadesine yer verildi.
Kaza, 2008 yılında İzmir'de meydana geldi. Alkol aldıktan sonra direksiyona geçen sürücü, kontrolsüz girdiği kavşakta, bir araca çarptı. Kazada yaralanan bir kişi hastaneye kaldırıldı. Kazaya sebep olan sürücünün 33 promil alkollü olduğu ortaya çıktı. Olayla ilgili soruşturma başlatan Cumhuriyet savcısının hazırladığı iddianamesi sonrasında sanık sürücü hakkında İzmir (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 'Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olmak' suçundan dava açıldı. Mahkeme, sürücünün alkollü olması sebebiyle 'bilinçli taksir' suçunun işlendiğine hükmetti. Kararın temyiz edilmesiyle Yargıtay, yerel mahkeme kararını bozdu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, karara itiraz etti. Bunun üzerine dava dosyasını yeniden değerlendiren Yargıtay Ceza Genel Kurulu, dosyada doğru kararın verilebilmesi için 'taksir ve bilinçli taksir' kavramları üzerinde durulması gerektiğine dikkat çekti. Kararda, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 22/2. maddesinde taksirin; 'dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir' şeklinde tanımlandığı hatırlatıldı. Kararda 'taksir' suçuyla ilgili şu ifadelere yer verildi: "Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin hali ile bir tutulamaz. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür."
'TEK BAŞINA 33 PROMİL ALKOL BİLİNÇİ TAKSİR SUÇU İÇİN YETERLİ DEĞİL'
İzmir'deki kazada sürücünün bilinçli taksir suçunu işlemediğine hükmeden Yargıtay Ceza Genel Kurulu, "Sanığın geceleyin tali yolda ilerlerken yola gereken dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle yolun sonundaki herhangi bir uyarı ışığı ve polis kontrolü bulunmayan kavşağı fark etmediği ortadadır. Sanığın mevcut hızı ile kavşağa girip kavşak içerisinde mağdurun içinde bulunduğu araca çarparak yaralanmasına neden olduğu olayda, dikkatsiz şekilde araç kullanmak ve kavşaklarda geçiş önceliğine uymamak suretiyle asli ve tam kusuru olan sanığın meydana gelen neticeyi öngörmediği anlaşıldığından bilinçli taksirin şartları oluşmamıştır. Öte yandan sanığın olay anında 33 promil alkollü olması da bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabulü için tek başına yeterli değildir. Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün olayda bilinçli taksirin unsurlarının gerçekleşmediğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına ilişkin özel daire kararı isabetli olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmiştir." açıklamasında bulundu.
Öte yandan, geçen yıllarda yapılan düzenlemelerle hususi araç sürücüleri için alkol sınırının 0,5 (50), kamyonet, taksi, dolmuş gibi ticari araç sürücüleri için de 0,2 olarak uygulanıyor. CİHAN